
1- Âhirette hiçbir şey bu dünyadaki gibi cereyan etmez. Dünya teklif yurdu, âhiret ücret yurdudur. Dünya hikmet yurdu, âhiret kudret yurdudur. Orada zaman farklıdır. Orası ezeliyet, ebediyet ve sonsuzluk ülkesidir.
Hâkim-i Ezelî olan Cenâb-ı Hakk’ın, ölümle yüksek huzuruna aldığı kuluna, dünyada Kendi Zat-ı Ulûhiyetine sığınmayı ihmal etmemiş kuluna, her ne kadar günahkâr da olsa, her ne kadar hesabı görülecek işleri de olsa, Cennetinden ve rahmetinden bir esinti hissettirerek istirahatını temin etmesi şefkatinden ve merhametindendir. Hesap ve yargılama ayrı, şefkat ve merhamet ayrı tecellilerdir. Zaten Peygamber Efendimizin (asm) ihbarıyla Cennet de, Cehennem de bize uzak yerlerde değildir; bize ayakkabımızın bağından daha yakındırlar.3
Bu hadiste dünyada iman üzere sebat eden bir kulun kabir suâli sırasında da iman üzere bulunacağı müjdelenmiştir. Cenâb-ı Hak dilerse bu kuluna Cennetini gösterir.
“O’nun Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim.”
Bunun üzerine kendisine:
“Cehennemdeki yerine bak! Allah orayı Cennet ile değiştirdi” denir.
O kişi her iki yerini de görür. Kabri yetmiş arşın genişletilir. Kıyamet Günü insanlar diriltilinceye kadar kabri hoş kokularla doldurulur.” 6
Burada bir hesap görme ve yargılama yoktur. Burada vazifeli melekler kulun îmânda sebat üzere olduğunu tesbit ediyorlar ve kendilerine verilen yetki çerçevesinde kulu îmândaki sebatı dolayısıyla Cennet ile müjdeliyorlar. Bu kul mahşer yargılamasından, yani Mahkeme-i Kübrâ’dan, yani büyük duruşmadan kurtulmuş değildir. Nitekim “Cehennemdeki yerin”den maksat bu duruşmanın sonucu olsa gerektir. Fakat bu kulun affedilmeye ve bağışlanmaya liyakati vardır. Cenâb-ı Allah’ın bu liyakat üzerine kulunu bağışlaması umulmaktadır. Muhtemelen mahşerde o da olacaktır. Çünkü O, kulu ile kulunun zannı çerçevesinde muamele yapıyor. 7 Yani bağışlandığını düşünen ve bunu Allah’tan uman kulunu bağışlıyor. Bunu melekler biliyorlar.
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 430, 2- Mektûbât, s. 223, 3- Riyâzu’s-Sâlihîn, 444, 4- İbrâhîm Sûresi: 27, 5- Riyâzu’s-Sâlihîn, 426, 6- Câmiü’s-Sağîr, 1/558, 7- Buhârî, Tevhid, 15; Tirmizî, Tevbe, 1; Bu hadisin yorumu için bakınız: Sözler, s. 39.

Benzer konuda makaleler:
- Kabir, mahşer ve ötesi
- Kabir ve mahşer
- Kabirde Cennet, Mahşer’de sorgu
- Kabirde Cennet
- Kabir hayatına hazır mıyız?
- İdam-ı ebedî ve Cehennem azabı
- Kul Mevlâ’yı, Mevlâ kulu severse…
- Kabir hayatı
- Yetîmâne hüzünler haramdır
- Cennette elbiselerimiz

1963 Mersin Gülnar doğumlu olan Süleyman Kösmene, ilköğrenimini doğduğu köy olan Yarmasu köyünde yaptı. 1981 Mersin İmam-Hatip Lisesi; 1986 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Milli Eğitimin çeşitli kademelerinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Yeni Asya Gazetesi Fıkıh Günlüğü köşesinde günlük yazılar yazmakta olan yazarımız, İstanbul’da yayın yapan Bizim Radyo’da ve EuroNur.tv’de programlar yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
İlk yorum yapan olun