Kaderci olmak

Kış aylarında hissettiğim en derin şey acizlik.

Esen bir rüzgâr, sert yağan bir yağmur ve şimşek…

İnsanı ister istemez tedirgin edip, bütün dünyaya hükmedenin varlığını iliklerine kadar hissediyor.

Şimdi bunu bilmiyor muydun? Tarzı bir takılma olabilir ancak bilmek yaşamak için yeterli olmuyor. Yaşanılanlar bildiklerimizle doğru orantılı ilerlemiyor.

Bundan olsa gerek, “yağmurlu havalarda daha çok duâ ediyorum” diyor, karşı komşu. “Şimşek çakınca hemen Kur’ân okuyorum diyor” bir diğeri. Sıradan hayatlarında Fatiha okumak bile akıllarına gelmeyen bu insanların, hava bozunca Kur’ân ile hemhal olmaları güzel bir ayrıntı.

Kişinin ne olursa olsun, gücünün bir işe yaramadığını fark etmesi ve fark etmekle kalmayıp, yaratıcısına halini arz edip ona güvenmesi de bu durumda dikkate değer bir durum.

Hiçbir şeyin kendiliğinden olmadığını bilmek ve en korkulu anlarda ona sığınmak, en lezzetli anlardan birisi. İnsan kendine gizlice diyor ki, -hiçbir şey sebepsiz ve boşu boşuna değil-. Bu hava şartlarının ipi birinin elinde ve isterse şimdi her şey normale dönebilir. Yaptıklarımız lisan-ı halimizle bu durumu anlatıyor.

Birde normal yaşantımız da bu hale bürünebilsek, o zaman hayat daha rahat ve çekilir olur.

**

Birçok kararımızın neticesi olumsuz çıkınca, önce kendimizi ve sonra işimize azda olda dahil olan birçok kişiyi suçlayıp dururuz.

Sonuç koca bir huzursuzluk hali. Ölmek istemek, ama ölememek gibi bir durum.

Oysa tıpkı havaların durumunda olduğu gibi, her şeyi idare edenin olduğunu bildiğimiz gibi yaşasak, biraz daha yaşanılır kılarız günümüzü.

Sanırım kaderci olmak dedikleri bu olsa gerek.

Elinden geleni yapıp, gerisine yani sonucuna karışmamak. Her ne olursa olsun, “Vardır bir hayır.” diyerek ilerleyebilmek. Bu yazdıklarımı bilmeyenimiz yok. Ama uygulayan bir elin parmağını geçmez.

Bir ara bir programda; Doğuda ki insanların psikolojisinin daha iyi olduğunu ve daha mutlu olduklarını anlatıyordu. Ayrıca Batıda ki insanların stres denilen hastalıkla mücadele ettikleri ve hayatlarını her geçen gün dahada zorlaştırdıklarını belgeleriyle gözler önüne seriyordu.

Sebep ise ilginç gelmişti.

Doğuda ki insanlar kaderci olmalarının karşılığını alıyorlardı. Ellerinden geleni yaptıktan sonra, netice alamayınca “Vardır bir hikmeti” diyerek üzülmüyorlarmış.

Batıda ki insanlar ise, sonuç ne olursa olsun hep didikleme hep didikleme. Neden böyle oldu, neden şöyle oldu. Acaba daha çok uğraşsam, daha mı iyi olurdu? Tarzı kaygılar…

Velhasıl bilmekten ziyade, her zaman bildiğini yaşamak evlâdır.

Vesselâm…

 
 
 
 
 
 
 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*