Kader Risalesinde geçen mühim bir hakikat var:
“Hem nasıl kader-i İlâhî, netice ve meyveler itibarıyla şerden ve çirkinlikten münezzehtir. Öyle de, illet ve sebep itibarıyla dahi, zulümden ve kubuhtan mukaddestir. Çünkü, kader hakikî illetlere bakar, adalet eder. İnsanlar zâhirî gördükleri illetlere hükümlerini bina eder, kaderin ayn-ı adaletinde zulme düşerler. Meselâ, hâkim seni sirkatle mahkûm edip hapsetti. Halbuki sen sârık değilsin. Fakat kimse bilmez gizli bir katlin var. İşte, kader-i İlâhî dahi seni o hapisle mahkûm etmiş. Fakat kader, o gizli katlin için mahkûm edip adalet etmiş. Hâkim ise, sen ondan masum olduğun sirkate binaen mahkûm ettiği için zulmetmiştir. İşte, şey-i vâhidde iki cihetle kader ve icad-ı İlâhînin adaleti ve insan kisbinin zulmü göründüğü gibi, başka şeyleri buna kıyas et. Demek, kader ve icad-ı İlâhî, mebde’ ve müntehâ, asıl ve fer’, illet ve neticeler itibarıyla şerden ve kubuhtan ve zulümden münezzehtir.”
Bu mühim hakikat mucibince insanın bir ferdinin veya cemiyetin başına gelen sıkıntı, musibet, helaket ve felaketlerde kaderin ince bir adaleti tezahür eder. Bilhassa şahsi bir davada haksız ve hukuksuz bir muameleye maruz kaldığımız fikrini taşıyorsak öncelikle kaderin adaletine nazar-ı dikkat etmemiz gerekiyor.
“Hangi halimle kadere böyle bir fetva vermeye vesile oldum da bu başıma geldi” demeliyiz. Böylece kusuru öncelikle kendi nefsimizde aramalı ve o gizli kusurumuzdan istiğfar ederek Kader-i İlahi nezdinde beraat etmeyi hedeflemeliyiz.
Yoksa, “Hem, haksızlığı hak zanneden adamlara karşı hak dâvâ etmek, bir nevi haksızlıktır ve hakka karşı bir nevi hürmetsizliktir.” prensibince kendi nefsindeki kusurları unutup haksız bir şekilde kendisine hukuksuz muamele edenlerden hak ve hukuk beklentisi içinde olmak o hukuksuz uygulamaların devamına vesile olur.
Bilhassa hukuksuzluğun derinleştiği, sebeplerin birer birer tükendiği bir zaman ve zeminde Yunus Aleyhisselamın, “Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum. (Enbiyâ Sûresi, 21:87.)” duasına tam olarak ittiba edip, nefsimizi itham ederek Kaderin şefkatine sığınmamız gerekiyor. Aksi halde hem sıkıntı devam eder, hem de başımıza gelen musibetin hikmetinden tam olarak istifade edemeyiz.
Bu konuda Nurlarda, özellikle Lahikalarda çok güzel izahlar var, bakılabilir.
Benzer konuda makaleler:
- Kader hakikî sebebe bakar, adalet eder
- Başımıza gelenler
- Kaderin adalet ve merhameti
- Haksızlığı hak zanneden adamlara karşı tavrımız
- Musîbette kader-i İlâhî cihetini düşünmeli
- Dil, kaderin mührüdür
- İlahi ikazın rahmete dönüşü mümkün mü?
- Risâle-i Nur İstanbul âfâkında tezahür edecek
- Allah yâr ise, her şey yârdır
- Kader-i İlâhî isyanımız için musîbet verir
İlk yorum yapan olun