Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevî saadetinin ve kadınlarda ulvî seciyelerin inkişafının sebebi, yalnız daire-i şeriattaki âdâb-ı İslâmiyetle olabilir.
İkinci Nükte
Kadınların saadet-i uhrevîyesi gibi saadet-i dünyevîyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de, bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi, daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur. Rusya’da o biçare taifenin ne hale girdiğini işitiyorsunuz. Risâle-i Nur’un bir parçasında denilmiş ki:
Aklı başında olan bir adam, refîkasına muhabbetini ve sevgisini, beş on senelik fâni ve zâhirî hüsn-ü cemâline bina etmez. Belki, kadınların hüsn-ü cemâlinin en güzeli ve daimîsi, onun şefkatine ve kadınlığa mahsus hüsn-ü sîretine sevgisini bina etmeli. Tâ ki, o bîçare ihtiyarladıkça, kocasının muhabbeti ona devam etsin. Çünkü onun refîkası, yalnız dünya hayatındaki muvakkat bir yardımcı refîka değil, belki hayat-ı ebediyesinde ebedî ve sevimli bir refîka-i hayat olduğundan, ihtiyarlandıkça daha ziyade hürmet ve merhametle birbirine muhabbet etmek lâzım geliyor. Şimdiki terbiye-i medeniye perdesi altındaki hayvancasına muvakkat bir refâkatten sonra ebedî bir müfârakate mâruz kalan o aile hayatı, esasıyla bozuluyor.
Hem Risâle-i Nur’un bir cüz’ünde denilmiş ki:
“Bahtiyardır o adam ki, refîka-i ebedîyesini kaybetmemek için sâliha zevcesini taklit eder, o da sâlih olur. Hem bahtiyardır o kadın ki, kocasını mütedeyyin görür, ebedî dostunu ve arkadaşını kaybetmemek için o da tam mütedeyyin olur, saadet-i dünyevîyesi içinde saadet-i uhrevîyesini kazanır. Bedbahttır o adam ki, sefahete girmiş zevcesine ittibâ eder, vazgeçirmeye çalışmaz, kendisi de iştirak eder. Bedbahttır o kadın ki, zevcinin fıskına bakar, onu başka bir surette taklit eder. Veyl o zevc ve zevceye ki, birbirini ateşe atmakta yardım eder. Yani, medeniyet fantaziyelerine birbirini teşvik eder.”
İşte, Risâle-i Nur’un bu meâldeki cümlelerinin mânâsı budur ki:
Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevî saadetinin ve kadınlarda ulvî seciyelerin inkişafının sebebi, yalnız daire-i şeriattaki âdâb-ı İslâmiyetle olabilir.
Lem’alar, 24. Lem’a, s. 464
LÜGATÇE:
hemşire: Kız kardeş.
şekvâ: Şikâyet.
tahassungâh: Sığınak, kale, korunulacak yer.
hayat-ı içtimaiye: Sosyal hayat.
hevesât: Hevesler, arzular.
sefahet: Gayri meşrû zevk ve eğlenceler.
nisâ: Kadın, hanım.
saadet-i uhrevîye: Ahiret mutluluğu.
saadet-i dünyevîye: Dünya mutluluğu.
fıtrat: Yaratılış.
çare-i yegâne: Tek çare.
refika: Eş, arkadaş, yardımcı.
hüsn-ü cemâl: Yüz güzelliği.
hüsn-ü sîret: Ahlâk güzelliği.
hayat-ı ebedîye: Sonsuz hayat.
refika-i hayat: Hayat arkadaşı, eş.
Benzer konuda makaleler:
- Aile hayatı, insanın tahassungâhıdır
- Aile hayatı neden bozuluyor?
- Gençliği yoldan çıkarmak için çalışan komiteler…
- Aile hayatı Müslümanın cennetidir
- Kadınların mutluluğu da İslâmın esaslarında
- Kadının dünya ve ahiret saadeti
- Kadının dünya ve ahiret saadeti
- Aile çökertiliyor, dindarlar ne ile meşgul!
- Sevgi de Allah namına olmalı
- Sevgi de Allah namına olmalı
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.
İlk yorum yapan olun