Kadının dünya ve ahiret saadeti

Image
Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi saadet-i dünyeviyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de, bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi, daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur.
 
Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi saadet-i dünyeviyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de, bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi, daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur.

 (…) Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevî saadetinin ve kadınlarda ulvî seciyelerin inkişafının sebebi, yalnız daire-i şeriattaki âdâb-ı İslâmiyetle olabilir.

Lem’alar, 24. Lem’a, 2. Nükte

***

Kadının—aile hayatında müdir-i dahilî olmak haysiyetiyle kocasının bütün malına, evlâdına ve herşeyine muhafaza memuru olduğundan—en esaslı hasleti sadakattir, emniyettir. Açık saçıklık ise, bu sadakati kırar, kocası nazarında emniyeti kaybeder, ona vicdan azâbı çektirir.

Lem’alar, 24. Lem’a, 4. Hikmet

***

Kadınlar yuvalarından çıkıp, beşeri yoldan çıkarmış; yuvalarına dönmeli
Sefih erkekler, hevesâtlarıyla kadınlaşırsa, o zaman açık saçık kadınlar da hayâsızlıkla erkekleşirler.”Hâşiye-1
‘Mim’siz medeniyet, tâife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metâı yapmış. Şer’-i İslâm onları rahmeten dâvet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada; rahatları evlerde, hayat-ı âilede. Temizlik zînetleri; haşmetleri hüsn-ü hulk, lûtuf ve cemâli ismet, hüsn-ü kemâli şefkat, eğlencesi evlâdı. Bunca esbâb-ı ifsad, demir sebat kararı lâzımdır, tâ dayansın. Bir meclis-i ihvânda güzel karı girdikçe, riyâ ile rekabet, hased ile hodgâmlık debretir damarları. Yatmış olan hevesât birden bire uyanır.
Tâife-i nisâda serbestî inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birden bire inkişafı.
Şu medenî beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu sûretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir; hem müthiştir tesiri.Hâşiye-2
Memnu’ heykel, sûretler, ya zulm-ü mütehaccir, ya mütecessid riyâ, ya müncemid hevestir. Ya tılsımdır; celb eder o habîs ervâhları.
Hâşiye-1: Tesettür Risâlesinin esasıdır. Yirmi sene sonra müellifinin mahkûmiyetine sebeb gösteren bir mahkeme, kendini ve hâkimlerini ebedî mahkûm ve mahcup eylemiş.
Hâşiye-2: Nasıl meyyite bir karıya nefsânî nazarla bakmak nefsin dehşetli alçaklığını gösterir; öyle de rahmete muhtaç bir bîçâre meyyitenin güzel tasvirine bakmak, ruhun hissiyât-ı ulviyesini söndürür.

Sözler, Lemeât, s. 1183

***

Hem, refîka-i hayatını, rahmet-i İlâhiyenin mûnis, latîf bir hediyesi olduğu cihetiyle sev ve muhabbet et. Fakat çabuk bozulan hüsn-ü sûretine muhabbetini bağlama. Belki kadının en câzibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir letâfet ve nezâket içindeki hüsn-ü sîretidir. Ve en kıymettar ve en şirin cemâli ise, ulvî, ciddî, samimî, nurânî şefkatidir. Şu cemâl-i şefkat ve hüsn-ü sîret, âhir hayata kadar devam eder, ziyâdeleşir. Ve o zaife, latîfe mahlûkun hukuk-u hürmeti o muhabbetle muhâfaza edilir. Yoksa, hüsn-ü sûretin zevâliyle, en muhtaç olduğu bir zamanda, bîçare, hakkını kaybeder.

Sözler, s. 1042

LÜGATÇE:

sefih: helâl olmayan zevk ve eğlencelere düşkün.
‘mim’siz medeniyet: ‘alçaklık’ mânâsına gelen kötü medeniyet.
tâife-i nisâ: kadın taifesi, hanımlar grubu.
mebzul: bol ve ucuz bulunma, ehemmiyetsiz olma.
metâ: tüccar malı.
Şer’-i İslâm: İslâm şeriatı.
hüsn-ü hulk: yaratılış, huy ve ahlâk güzelliği.
esbâb-ı ifsad: bozucu, ifsat edici sebepler.
meclis-i ihvân: kardeşler meclisi.
meyyite: kadın ölüsü.
memnu’: yasaklanmış.
zulm-ü mütehaccir: taşlaşmış zulüm.
mütecessid: cesetleşmiş.
müncemid: katılaşmış, donmuş.
hüsn-ü sûret: Fizikî güzellik.
hüsn-ü sîret: İç güzellik, ahlâk güzelliği.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*