“Kadınlar yuvalarına dönmeli…”

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin, kadının İslâmdaki yeri ve onlara verdiği ehemmiyeti anlattığı, başta Tesettür Risalesi olmak üzere, diğer kısımlarda da; nadide, naif ve cins-i lâtif olan kadınlarımıza, yol ve yön göstererek, Ahzab Sûresi’nin 33. âyeti olan; “Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın”ı esas alarak, “kadınlar yuvalarına dönmeli” diyor.
Üstad, mel’un ifsad komiteleri tarafından, cemiyet hayatının bozulması işinde kadınların kullanılmasını, ortada paspas gibi ezilmesini istemiyor. Dinimizin, onlara güzel muamelede bulunmamız emrini de nazara vererek, Peygamberimizin (asm) “Sizin en hayırlınız, kadınlarınıza en iyi davrananlarınızdır” gibi, bir çok hadis-i şerifte de beyan edildiği surette, kadınlara, lâyık olduğu yerin verilmesini istiyor.

İşte Üstadın, kadınların güzel hâllerle hâllenmesini anlattığı bir Risalesinin adı “Tesettür Risalesi’dir” bir küçük kitapçık olan Risalenin ismi de, “Hanımlar Rehberi”dir. Tesettür Risalesi’nde, mevzuları îzah ederken verdikleri misal de çok enteresandır. Meselâ; erkek-kız kardeş arasındaki münasebeti anlatırken, kız kardeşinin simasının (yüzünün) onun kız kardeşi olduğunun alâmeti olduğunu, ama bacaklar için aynı şeyin mümkün olmadığını, yabancı bir kadınla kendi kızkardeşinin yüzlerine baktığında kızkardeşine karşı bir karabet, yakınlık hissedip, nefsî bir hareketlenme olmayacağını, ama bacaklar için bir karabet ve yakınlık olmadığını, her iki kadının bacağının da aynı mesabede olduğunu anlatarak, gayet çirkin ve alçakça bir hissin uyanmasına sebebiyet vereceğini ifade ediyor.

İşte, bu Tesettür Risalesi’nde geçen, “bir adi kundura boyacısı” misalinden dolayı Üstada verilen tek bir ceza budur. (8-9 yaşlarında bir çocukken, 60’lı senelerin hemen başlarında, ben de o ayakkabı boyacısının olduğu yerde boyacılık yaparken, o hadiseyi anlatmışlardı ve aklımda kaldığına göre de, o adamı görmüştüm) enteresan bir şey. Asrın deccalının mahiyetinin anlatıldığı şeylere ceza yok, Tesettür bahsine var. Niye? Çünkü, milleti mahvetmek isteyen hain güçlerin elindeki en tesirli silâhların başında, kadınlar gelmektedir. Üstad da, kadınlarımızın aşağılanmaması için gayret göstermiştir.

Tabiî burada, kadınların evlerinde oturmayıp, iş hayatlarında olanlar var. Onlar için vaziyet nasıl olacak? Elbette, kadınların yapabileceği mesleklerde istihdam edilmeleri mümkün. Ama erkek dirayeti, gücü ve inisiyatifi gereği (yaratılıştan gelen farklılıklar bunlar) yapılması îcab eden her meslekte de kadınların muhakkak istihdam edilmesi diye bir şey yok. Ve enteresandır. Bir zaman, bir gazetede (dinî hassasiyeti olmayan bir gazete) bir haber okumuş ve şaşırmıştım. Rusya’da yapılan bir ankette kadınların, kariyer için çalışmayıp, evlerinde çocuklarına bakması yönündeki oylamada, % 70 oranında oy çıkmış. Aslında kadının fıtratı bu. Kırk senedir, devlet memurluğunda yaptığımız idarecilikte de, bunları müşahede ettik. Normal bir vaziyette yüzüne bakmayacağı adamın emri altına girip, üstelik bir de, ondan azar işitmesi, çok görülen hâllerdi. Tabiî, fiilî ve sözlü ta’cizler de başka… Bizim alt birimimizde cereyan eden bu hadiseler için, kaç tane kadın memur gelip, durumu bazen de ağlayarak anlatmışlardı.

Bu koronavirüsten dolayı, memurlar evlerine çekilince, biraz da sosyete bir hanım personelimizle görüştüğümüzde bana söylediği sözler, bütün bu makalenin yazılmasına sebeb olmuştur. “Efendim, evde o kadar rahat ettim ki, demek gerçekten de kadının yeri eviymiş.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*