Kadınlara dair…

Kadınların yüzyılı

Sosyal Bilimciler 21. yüzyılı kadınların asrı olarak nitelendiriyorlar.

Bütün medeniyetlerde tarih boyunca kadın şüphesiz önemli bir rol oynadı. Şimdilerde belki de hiçbir asırda olmadığı kadar reklâmlarda, sinema endüstrisinde, TV dizilerinde, moda, müzik sektörlerinde başrolde! Kadınlığa mahsus letâfetleri, gençlik ve güzellikleri sefih medeniyetin kurtlar sofrasında baş köşede…

Sefih medeniyet, nefis ve şeytanın hâkimiyetiyle insanlara Allah’ı, ahireti, ölümü hatırlatacak her şeyden titizlikle kaçınıyor. O yüzden kadının tesettürü konusundaki tartışmalar da uzun yıllardır dolu dizgin devam etmekte.

İşin güzel yanı fıtratına dönüş yapan kadınların sayısının gün geçtikçe artması. Medyada gün geçmiyor ki, birinin öyküsünü okumayalım!

Kadının ihlâsla zinetlenmiş şefkati önce kendi yaralarını, sonra da yakın çevresindekileri tedavi etmesi için etkili bir ilâç gibi. Her şeyin menfaat üzerine döndüğü bu zamanda kızkardeşlerimizdeki ihlâslı şefkat, kardeşlik ve yardımlaşma iksir gibi etkiliyor hepimizi.

Kadınlar ve ekip çalışmaları

Taksîmü’l-a’mâl, mesâilerin tanzimi, teşrikü’l-mesâi… Yani bugünkü tabirleriyle ekip çalışması ve iş bölümü. Bediüzzaman Hazretleri bu tabirleri İhlas Risâlelerinde sıklıkla kullanmakta.

“Bütünü küçük parçalara ayırmak ve her bir parçayı birine vazife olarak vermek. Neticeyi kontrol etmek” olarak kabaca özetleyebileceğimiz bu metotlar günümüzde iş dünyasında başarıyla uygulanmakta.

İşte Risâlelerden gülümseyerek okuduğum bu bölümden kadınların erkeklere nazaran ekip çalışmasına ve iş bölümüne erkeklerden daha yatkın olduğunu anlıyorum. Bediüzzaman Hazretlerinin kâinattan tefekkür örnekleri üzerine oturttuğu misâller eşsiz: “Aslanlar güçlerine güvendikleri için tek yaşarlar, ittifaka ihtiyaç duymazlar. Tilkiler ve yabanî keçilerse kurt saldırılarından korunmak için sürüler hâlinde yaşarlar.” (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, 20. Lem’a, s. 381, Yeni Asya Neşriyat, Eylül 2005)

Lâtif ve zarif bir Kur’ân Nüktesi

“Avrupa komiteleri içinde en şiddetlisi ve tesirlisi, cins-i lâtiflerin cemiyetidir” der Bediüzzaman Hazretleri.

Peki nasıl oluyor da zayıf, narin, lâtif bir yapıya sahip olan kadın cemiyetleri şiddetli ve tesirli bir hâle gelebiliyor?

Bediüzzaman Hazretleri, bu sorunun cevabını Kur’ân’dan Yusuf ve Hucurat Sûrelerindeki bir sırrı açıklayarak cevaplar. Yusuf Sûresinde kadınlarla ilgili bir bölümde erkeklik fiili, Hucurat Sûresi’nde erkeklerle ilgili bir âyette de kadınlara mahsus olan fiil kullanılmıştır.

Bu Kur’ân nüktesini “Zayıfların şahs-ı manevisi ve cemiyeti kâvîdir. Kavîlerin cemiyeti ve şahs-ı manevisi zayıftır. Kavîler güçlerine güvendikleri için ittifaka ihtiyaç hissetmezler. Zayıflar acizliklerini bildikleri için ittifak ederler, cemiyet hâlinde yaşarlar” şeklinde izah eder.

İnançlı hanımlar olarak yapmamız gereken zaten içimize yerleştirilmiş olan bu özelliği bekaya yönelik olan hizmetlerimizde ihlâsla, samimiyetle, ilimle kullanmaya çalışmak.

Bediüzzaman Hazretlerinin hadis-i şeriflerden çıkardığı netice, biz hanımlara bir müjde hükmünde:

“Kadınlarda o seciye-i fıtrî olan şefkat kahramanlığı bozulmamış. Bu seciye-i fıtrî ehl-i İslâmda ahirzamanda büyük bir hizmet ve hayat-ı içtimâiyede İslâm dairesinde bir esas olacağına o gibi hadis-i şerifler işaret edip remzen haber veriyorlar.” (Bediüzzaman Said Nursî, Hanımlar Rehberi)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*