Kâinat kapıları, makamları, mânâları…

Kapı, bilinen genel manasıyla sabit mekânlar olan ev, işyeri, bahçe ve kapalı mekânların vazgeçilmeyen parçalarıdır. Hareketli araçlar olan gemi, uçak, otobüs, araba ve diğer vasıtaların içerisine “giriş” menfezleri ve ağızlardır. Bitmeyen yolların farklı menfezleri, tünelleri, başlangıcı ve sonuçlarıdır.

Kapılar bir yönden “sırlı âlemler”in perde arkası aktörleridir. Bazen koruma erleri ve muhafızları konumundadırlar. Bazan yasakların, bazan da kuralların ihtarcısıdırlar.

Kâinatta nice kapılar vardır. Sırlar âlemine bu kapılardan geçerek girilir. Kapılar “yüzlere kapatılınca” manalar, devirler, anlayışlar, yorumlar ve fikirler hepten değişebilir. Karanlık tezgâhlar da, mutlu sona eren kararlar da onların arkasında alınır.

Tıpkı bıçak gibidir kapılar… Doktorun elinde can kurtarmaya vesile olduğu gibi, caninin elinde de cana kıymaya vesile olabilir.

Bütün bunlar maddî ve görünen, şehadet dünyasının her gün yaşayıp yüzleştiği gerçeklerdir.

Allah dostları, veli zatlar kâinattaki bütün mekânları kuşatan o muhteşem hakikatlere, o nurlu sırlara bir tür ‘kapılar’dan geçerek erişiyorlar. Nurlu gerçeklere ulaşmak, ulvî hakikatlerle buluşmak, manevî mekânlara girmek “sır dolu manevî kapıları” aralamakla mümkün oluyor.

Peki, bu kapılar nelerdir ve nereye açılıyorlar?

Tasavvufta “kalp gözü” denilen “hakikat kapısı” bu olsa gerek.

Maddî dünyada çok ince ve derin hakikatlere, mikro-âlemlere “mikroskop” denilen âletle “zarlardaki kapılar” açılarak girilir. Teleskop da bir “kapıdır”, galaksiler âlemine bu âletin yardımıyla girilir. Su yüzeyi ayrı bir kapıdır, bu kapıdan sualtı hayvanları dünyasına girilir. Volkan ağzı ayrı bir “kapı”dır…

Cenâb-ı Hak kemâl-i rahmetinden bu kapıları herkese açılacak bir kabiliyette yaratmış.

“Açık kapılar”dan içerisini gördüğümüzü zannederiz. İşin gerçeğinde gördüğümüz “kapılar”dır sadece. Bütün ilimlerin iştigal sahası olan “kâinat kapılarını” açmak, keşfetmek, kişiler maneviyattan yoksun olduğu zaman neticesiz olduğu kadar zararlı ve tehlikelidir de. Bu konuda yapılacak çalışmalarda insan, ilk önce kendisini tanıması lâzımdır. Bu hakikatın tek bir ince ve kesin yolu vardır; o da “kâinatın kapılarını” açacak anahtar mesabesindeki “ene”nin mahiyetinin bilinmesidir. Fakat gerçek olan da şu ki: “Ene anahtarı”nın kendisi de çok karmaşık ve zor bir “şifre” gibidir. Bu şifreyi açmanın tek yolu ise; onun İlâhîliğe, vahye, ilhama ve vicdanî tasdike bağlı olup dayanmasıdır. İnsan kendi mahiyetini anlamadan kâinatın mahiyetini anlayamaz. Dinsiz felsefe en nihayetinde abesiyete intikal eder. Çünkü ya herşeyin manası vardır yada hiçbir şeyin manası yoktur!

Asra ışık ve nur tutan eser Risale-i Nur; her sahada olduğu gibi bu sahada da çok geniş ve manalı olan bu “kapılar”la ilgili ifade, tarif ve ibareler ihtiva eder. Onlardan bir kısmını ibret olması ve ders alınması için derlemeye çalıştık. İnsanlığının mahiyetini bilenler için idrak edilmesi gereken farklı ve anlamlı kapılardan bir kısmına birlikte göz atalım:

Ahiret ve hesap için açılan kapılar:

“Acz ve zaaf, fakr ve ihtiyaç, naks ve kusur kapıları”, “âyet-i Kur’âniye ve adalet-i Kur’âniye kapıları”, “âlemin, âlem-i berzahın, visal, nur âleminin bütün kapıları”, “ahiret kapısı”, “ahirete inanmayan ehl-i inkâr ve dalâlet için idam-ı ebedî kapısı”, “bağistan-ı rahmete açılan kapı”, “Beytü’l-Makdisin kapıları”, “Bismillâh ile açılan Risaletü’n-Nur kapısı”, “Cehennem kapıları”, “Cenâb-ı Hakk’a nazır ve O’na vasıl olan yollar, kapılar”, “Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâmın açtığı velâyet kapısı”, “herşeyden Cenâb-ı Hakk’ın nuruna açılan kapı”, “Hazîne-i Rahmetin en kıymettar pırlantası ve kapıcısı Zât-ı Ahmediyye Aleyhissalâtü Vesselâm” vs…

Bu dünya ve maddî âlemlerle ilgili kapılar:

“Eşcar ve nebatat âleminin kapısı”, “hayvanat ve tuyûr âleminin kapısı”, “mide tavlasının kapıcısı”, “meşrûtiyet-i meşrûa ve şeriat dairesindeki hürriyet kapısı”, “terakkiyat ve medeniyet-i İslâmiyenin kapısı”, “Risale-i Nur hizmetinde bir kapı kapının kapanmasıyla yerine daha mühim açılan kapılar”, “Risale-i Nur’u yazıp okuyanlara açılan kapılar”, “terakkiyât-ı insaniyeye medar mücahede kapısı” vs…

Yasak ve sakıncalı kapılar:

“Banka kapısı”, “ribanın kapıları”, “kavga kapısı”, “firak-ı lâyezâlî kapısı”, “fitnelerin kapısı”, “hodfüruşluğun kapısı”, “hurâfatın kapısı”, “ifratla müsamaha kapısı”, “kabir kapısını ejderha ağzına çeviren kapı”, “küfür kapısı”, “sefaletin kapısı”, “şekvâ kapısı”, “tavla kapıcısı”, “tenkit kapısı”, “zulümat-ı ebedî kapısı”, “medar-ı ihtilâf münakaşaların kapısı”, “nefis, heva, kuvve-i şeheviyye ve gadabiyye kapısı” vs…

Aslında tabiî bütün bu kapıların ve sayamadığımız daha nice kapının Risale-i Nur’da geçtiği ilgili paragrafları yerinden mütalâa etmelidir. Biz bu makalemizde şimdilik sadece ‘kapılar’dan bazılarının isimlerine işaret ederek, ‘akla kapı açmak’la iktifa ettik.

Cenâb-ı Hak, cümlemize, bu dünyada daima hayırlı kapılardan geçip, nihayetinde Cennet kapısından ebedî saadete dahil olabilmeyi nasip eylesin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*