Kâinatın harika yaratıkları ve ibret tabloları

İlim, teknik, bilgi, yorum, plân, proje, hesap, icad, buluş, keşif, hafıza gibi kavramlar kâinatta belki de sadece insanoğluna aittir. Ruhanilerin ve cinnilerin bu konudaki sahalarını insanlık tam olarak bilememekte ancak tahminler yürüterek bir şeyler anlamaya çalışmaktadır.

Diğer canlılardan hayvanlardan bazılarının çok özel hislerinin öne çıktığını görürüz. Meselâ köpekler koku almada, leylekler, kırlangıçlar yol ve rota bulup takip etmede, çıtalar hızlı koşmada öne çıkarlar ve mahirdirler.

Bunlardan “fındıkkıran” adlı bir kuş var ki; insan hafızasını da zorlayan ve ilim adamlarının, araştırmacıların dikkatini çeken müthiş bir “hafıza” örneği gösteriyor ki bu hale şaşırmamak elde değil. Bu harika yaratık şu ana kadar tesbit edilmiş, hafızası en güçlü kuş veya hayvan türü olarak biliniyor.

Bu kuş, muhtemelen, sadece Kuzey Amerika’da büyük kayalık dağların çevresinde ve Büyük Kanyon’da yaşayan bir kuş. Besin maddesi ise sadece çam fıstığı. Ancak bu fıstıklar, sadece Eylül ayının birkaç haftasında yenilebilir duruma gelmekte, bu mevsimde de kuşun ileriki günler için lâzım olan yegâne yiyeceği olan bu özel besin maddesi fıstıkları saklaması gerekmektedir. Bunun için de elbette bir yer belirlemesi gerekir. Çam ağaçları ile kuşun fıstıkları saklamak için belirlediği yer arasında kimi zaman 20 km’yi aşan uzaklıklar olması da işin cabası. Fındıkkıran kuşu, çamlardan topladığı fıstıkları, saklamak amacıyla belirlediği yerlere fıstığı tek hamlede sert toprağın içine sokarak gömmesi ayrı bir maharet örneği. Bu besinleri gerektiğinde bulabilmek için de bu harika yaratık işaret olarak her bir gömülü fıstık üzerine bir taş bırakmaktadır. Bütün bunları da üç hafta içerisine sığdırması gerekmektedir. “Fındıkkıran kuşu” için bu süre yoğun bir çalışma ve mesaidir. Bu üç haftalık gayret ve çalışmanın neticesinde; yüz bin fıstık toplar. Bu miktarın gömülmesi de hesaplandığında bu çok geniş bir alana tekabül eder. Fakat işin asıl püf noktası her bir fıstığın ayrı bir yere gömülmesi, gerektiğinde onları hemen bulunması için yerlerinin ezberlenmesi gerekmektedir. Uçarken yer şekillerini, uğradığı ağaçları, kaya yamaçlarını, her fıstığın üzerine koyduğu belirleyici taşları mu’cizevî şekilde hatırlaması gerekmektedir ki sonradan ihtiyacı olduğu anda lâzım olan besini bulup hayatını devam ettirebilsin.

İşte bütün bunlar yüz yıllar boyunca Amerika’nın “Büyük Kanyonunda” fıtrî bir hayatla böyle devam edip geliyor. Saat gibi işleyen bir nizam ve olay var ortada. İtikattan uzak felsefeci düşüncenin kafasındaki soru şu: Harita, rota, hafıza, teknoloji, âlet bilgisi olmayan bir kuşun bütün bunları nasıl ve ne şekilde yapıp icra ettiği?

Felsefenin dâhileri (!) “Fındıkkıran kuşunun” bütün bunları kafasında canlandırdığı bir haritayla ancak yapabildiğini düşünmekteler. Yoksa bu kısa ve dar bir zaman içerisinde Büyük Kanyon’un yüzlerce kilometrelik alanına dağıtarak gömülen bu fıstıkların bulunması mümkün değildir! Önündeki aylar boyunca beslenebilmek için ezberlediği haritaya mutlak ihtiyaç vardır. Gömülen fıstıkların nerede olduğu hatırlanamazsa hayatta kalınamaz.

Şu da bir gerçek ki; işaretlerin birer fotoğraf şeklinde hatırlanması da çok zordur, çünkü kışın yağan ve her tarafı kalın bir tabakayla örten kar manzarayı değiştirmektedir. Dolayısıyla fıstıkların üzerine konulan çakıllarla bıraktığı işaretler de yok olmaktadır. İnsanoğlunun kendi kafa feneriyle bulmaya çalıştığı bütün bu sırlı işlerin ve bilmece gibi karışık durumun aksine “fındıkkıran kuşunun kafası karışık değildir. Gömdüğü yaklaşık yüz bin fıstığın % 90’ını rahatlıkla bulur.” (Kaynak: Wikipedia, Clark’s Nutcracker)

Bir kuşun, yemesi gereken besinin yılın belli bir döneminde tükeneceğini, bu sebeple hayatta kalabilmesi için bunları saklaması gerektiğini bilmesi şüphesiz imkânsızdır. O zaman şöyle bir şık öne çıkıyor: Ona, besin maddesini, kış için belirli yerlere gömmesi gerektiği öğretilmiş olması gerekiyor. Bunun neticesinde de yüz bin fıstığı gömdüğü yerleri tek tek aklında tutması gerektiği açıktır. Bu harika yaratık da bütün bunları mükemmel şekilde yapmaktadır. Peki, bu sırrın çözümü nedir?

Elbette ve kesindir ki, kâinatta cari ve geçerli olan “âdetullah, sünnetullah” kanunu gereği yeryüzündeki her varlık gibi, “fındıkkıran kuşu”nun da Allah’ın ilhamıyla hareket ediyor olmasıdır. Bir yıl boyunca sakladığı binlerce fıstığın yerini hiç zorlanmadan bulabilmesi için ona bütün bunları yapmasını ilham eden, onu yaratıp var eden Allah’ın gözetimine ve yardımına ihtiyacı vardır.

Bu harika kuşu keşfeden, onun harika işlerini gözlemleyen ve kayıt altına alan, bu mu’cizevî işleri gördükten sonra başını kaldırıp Yaratanını ve Sâni’ini tanımayan ilim adamı da olsa gafil ve materyalist değil midir?

Dünyanın sadece bir köşesinde; hikmet, ibret ve hayret için yaratılmış böyle küçücük bir kuşta sergilenen bu detay, Allah’ın (cc) büyüklüğünü ve yüceliğini çok net olarak en güzel şekli ile ortaya koyup sergilemektedir.

“Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O, işitendir, bilendir.” (Ankebut Sûresi, 60)

Gelişen bunca teknolojiye rağmen kâinattaki İlâhî nizamın sahibini bulmaya yaramayan her ilim sağır ve kördür. Bu faydasız ve boş ilimleri zorlamalarla yorumlamaya ve hayata tatbik etmeye çalışan insan da; ünvanı, makamı, konumu ne olursa olsun cahildir, hiçtir ve boştur.

Marifetullahı kavramayan materyalist felsefe Hakk’ı ve halkı değil, sadece kendisini kandırıp avutur.  

Duâmız ve dileğimiz; hidayetin, imanın, itikadın, inancın, ferasetin ve basiretin gönül dünyamızdan başlayarak, gerçek Marifetullah ilmine başta Müslümanlar ve insanlığın hakkıyla kavuşması, genişleyip idrak edilerek yaşanıp istifade edilmesi ve kuvvetlenmesidir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*