Kâinatın sırlarını açan bir anahtar: Akıl

Herkes “akil adam”ları konuşmaya başladı. Bu vesileyle, biraz da “akıl” üzerinde duralım. Nedir bu akıl? Akıllı adam kime denir?

İdrak âleti olan akıl, felsefî anlamda insana has düşünme ve eşyanın sebeplerini yakalama melekesidir. Diğer duygularımız gibi, aklın da çeşitli tanımları yapılabilir.

Bediüzzaman aklı;

Şuurdan ve histen süzülmüş şuurun bir özeti;1

İnsanın en kıymetli cihazı;2

Nuranî bir cevher;3

Kâinatın sırlarını açan bir anahtar;4

Âlemde tecelli eden Allah’ın isim ve sıfatlarını inceleyen bir âlet; tabiattaki sırları çözen bir keşşaf; insanı sonsuz hayatın mutluluğuna hazırlayan Rabbanî bir mürşid, yol gösterici;5

Delil üzere giden;6

İnsana yüksek maksatlar ve bâki meyveler gösteren hikmetli bir hediye;7

Zâtıyla maddeden mücerret (soyut), fiiliyle maddeyle ilgili bir cevher, şeklinde tanımlar.

Akıl bir hakemdir. Doğru ile eğriyi, iyi ile kötüyü birbirinden ayırır, güzel ile çirkini ölçer ve zıtları birbirinden ayırır. Algının ve idrakin merkezi olan akıl, kalbe bağlı olarak dimağda / beyindedir. Başta kendimizi, eşyanın hakikatini, sair varlıklarla aramızdaki münasebetleri ve hadiselerin arkasındaki sırları akılla anlamaya, idrak etmeye çalışırız.

Ancak, gözün her şeyi göremediği, görmek için ışığa muhtaç olduğu gibi akıl da her şeyi anlayamaz. Güneş, ziya ve ışık kaynağıdır. Ay, kendi zatında kesiftir, karanlıktır, parlaklığını, nurunu güneşten almaktadır. Kalbi güneşe, aklı kamere benzetirsek; aklın ışığı, nur-u kalpten gelir. Kalbin nuru da, vahiyden.

Akıl, insanoğluna bahşedilen en büyük duygu, en mükemmel lâtife, en muazzam güç kaynaklarından birisidir. Çünkü akıl ve zekâ gücü, tabiattaki büyük güç kaynaklarını kontrol edebilmekte, harekete geçirebilmektedir.8

Psikologlar, doğru düşünme, isabetli karar verebilme kabiliyetinin irsî değil, öğrenme ve çalışmaya bağlı olduğunu vurgularlar. Potansiyel yetenek olarak da verilen akıl diğer duygular gibi geliştirilebilir. Bediüzzaman’ın aklı üçe ayıran değerlendirmeleri de, onu geliştirebileceğimizi veya tamamen dumura uğratabileceğimizi gösterir.

Burada ‘vicdan’a da bir parantez açmak gerekirse; vicdan doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırabilen, hayırlı ve güzeli isteyen, iyilikten lezzet alan, çirkin ve yanlıştan kaçan, kötülükten elem duyan, ruhumuzun esaslı, güçlü fonksiyonu, aklın kontrolörü, haritası, pusulası ve bekçisidir.

Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 103.
2- Nursî, Şuâlar, s. 16.
3- Nursî, Muhakemat, s. 15.
4- Nursî, Şuâlar, s. 16.
5- Nursî, Sözler, s. 25.
6- Nursî, Muhakemat, (eski) s. 67.
7- Nursî, Sözler, s. 47.  
8- Prof. Dr. Ayhan Songar, Enerji ve Hayat, Yeni Asya Yayınları, 1979, İstanbul, s. 1-2.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*