Kalbin fethi

alt

Allah, samimî olan, gönülden imanı dileyen ve Kendisi’ne yol arayan kulunun kalbini yumuşatır, kalbine imanı ve sevgisini yerleştirir. Daha önce Kendisi’ne inanmayan, gaflet perdeleri dolayısıyla gerçeklerden habersiz olan insanın kalbini çevirerek samimî bir duruma döndürebilir.

Allah’ın varlığının ve eşsiz yaratmasının delillerinin, Katından rahmetiyle sunduğu güzelliklerin, korumasının, merhametinin farkında bile olmayan insan, bunların bilincine varır. Rabb’ine uzak ve dine dair olumsuz düşünceler içinde iken olumlu düşünmeye başlar. Âdeta uykudan uyanmış gibi, Rabbini anmaya, şükretmeye başlar.

Çünkü, “Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsleyip-çekici kıldı ve size inkârı, fıskı ve isyanı çirkin gösterdi. İşte onlar, doğru yolu bulmuş (irşad) olanlardır.” (Hucurat Sûresi, 7) âyetiyle haber verildiği gibi, Allah, kulunun kalbine imanı sindirmiş, onu inkâr ve isyandan çevirmiştir. Allah o kalbi fethetmiştir.

Feth; açmak, açılmak, kalp gözünün açılmasıdır. Karanlık kuyulara Allah’ın lütfuyla ışığın inişi, aydınlıklara çıkıştır fetih.

Rabbimiz Fetih Sûresi’nde şöyle buyuruyor:

“Şüphesiz, Biz sana apaçık bir fetih verdik. Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin. Ve Allah, sana ‘üstün ve onurlu’ bir zaferle yardım etsin. Mü’minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, ‘güven duygusu ve huzur’ indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır: Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Bütün bunlar,) mü’min erkekleri ve mü’min kadınları, içinde ebedî kalıcılar olmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere sokması ve kötülüklerini örtüp-bağışlaması içindir. İşte bu, Allah Katında ‘büyük kurtuluş ve mutluluk’tur.” (Fetih Sûresi, 1-5)

Bediüzzaman konuyu şöyle açıklıyor: “İman, Sa’d-ı Taftazanî’nin tefsirine göre; ‘Cenâb-ı Hakkın, istediği kulunun kalbine, cüz-i ihtiyarının sarfından sonra (iradesini kullandıktan sonra) ilka ettiği (verdiği, attığı) bir nurdur’ denilmiştir. Öyleyse, iman, Şems-i Ezeliden vicdan-ı beşere ihsan edilen bir nur ve bir şuâdır ki, vicdanın içyüzünü tamamıyla ışıklandırır. Ve bu sayede, bütün kâinatla bir ünsiyet (dostluk), bir emniyet peyda olur ve her şeyle kesb-i muarefe eder (tanışıklık kazanır). Ve insanın kalbinde öyle bir kuvve-i mâneviye husule gelir ki, insan, o kuvvetle her musîbete, her hadiseye karşı mukavemet edebilir. Ve öyle bir vüs’at ve genişlik verir ki, insan o vüs’atle (genişlikle) geçmiş ve gelecek zamanları yutabilir.” (İşâratül-İ’câz)

İman nurdur, ışıktır. Allah bu nuru ve ışığı dilediği kulunun kalbine akıtır. Cisimleri nasıl yansıttıkları ışıkla görüyorsak, kâinattaki iman hakikatlerini de imanın ışığıyla fark ederiz. Gözlerimizle eşyaya bakar, görür, iman gözüyle göklerin, yerin, arasındakilerin; canlı-cansız her şeyin Yaratıcısını kavrarız.

İmam Gazali şöyle söylüyor; “Kalbin lezzeti herşeyin hakikatını bilmektir, bu da Marifetullahtır. Marifetullah yolunda ne kadar ilerlerse o nisbette lezzet alır.” (http://www.hakikat.com/nur/tsvf/ tsvf16.html)

İnsanın bedenini ve ruhunu diri tutan imanıdır. Kalbi, kendisini Allah’tan uzak tutan engellerden arınmış ve yerine iman yerleşmiş insanın şuuru açık, kalbi temizdir… Ancak orada iman yoksa sevgi de yoktur. Kalpten sevginin alınması ise insanın insanlıktan çıkmasıdır, çok büyük azaptır.

Rabb’imizle bağlantımızı kesintiye uğratmamalı, O’nun sonsuz kudreti karşısında aczimizi görmeli, ayaklarımızı sağlam kılıp kalbimize imanı raptedecek gücü vermesini istemeli… Samimî olmalı, halis olmalı. Allah o zaman kendi derin sırlarını açar, Kendini sevdirir, hidayet nasip eder. İman, Allah’ın yaratacağı bir şeydir ve çok büyük bir konfordur: İman sahibi olan insan dünyanın en büyük konforunu yaşıyor demektir. Çünkü imanlı bir insan dünyanın en akıllı, en kaliteli, en derin düşünen ve en rahat yaşayan insanıdır. Sonsuz güç sahibi olan Allah’ın korumasında yaşamak ne büyük rahatlıktır…

İman nimetini elde etmek için samimî duâ etmeli, Allah’tan hidayet dilemeli. Feraset, basiret verir, kalp gözümüzü derinlemesine açar Allah ve çok güçlü bir iman nasip eder. Bu fetih müjdesidir.

Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah’tan ‘yardım ve zafer (nusret)’ ve yakın bir fetih. Mü’minleri müjdele. (Saff Sûresi, 13)

Ey bütün hayır kapılarını açan, bütün mevcûdatın ayrı ayrı ve muntazam sûretlerini en güzel mertebede fetheden, her hayır, bereket, muvaffakiyet ve fetih O’nun en güzel mertebedeki tecelliyât-ı rahmetiyle vücuda gelen Hayru’l-Fâtihîn; fethet kalplerimizi!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*