Kalp ameliyatı “kalbe” iyi geliyor!

altGeçirmiş olduğum by-pass ameliyatından sonra çeşitli vasıtalarla arayan, geçmiş olsun dileklerini ve duâlarını iletip duâ isteyen o kadar çok dost ve kardeşim oldu ki, Nur Ener Kılıç kardeşimin “bu kadar büyük bir ailem olduğunu hapishanede fark ettim” dediği gibi, ben de bu kadar büyük bir ailem olduğunu hastanede bir defa daha idrak ederek Rabbime şükrettim.

Gerçekten de insan bir hastalığa veya musîbete maruz kaldığı zaman, eş, dost ve arkadaşlardan bir manevî destek ve teselli bekliyor. Hamdolsun, bizler de bu cemaate mensup olmakla, en büyük desteğe, en güzel teselliye ve en makbul duâlara sahip oluyoruz. Üstadımız’ın, “Birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz cenupta, birimiz şimalde, birimiz âhirette, birimiz dünyada olsak, biz yine birbirimizle beraberiz” dediği hakikatı hakkalyakîn bir tarzda yaşamış olduk.

Bu hastalık münasebetiyle çeşitli suallere muhatap olduk. Bazı dostlarımız aradıklarında, ameliyat masasına yatarken neler hissettiğimi ve ameliyattan sonra hayatımda ne gibi değişiklikler olduğunu sordular. Ameliyat masasına yatarken ki hissiyatım, tamamen teslim ve tevekkülden ibaretti. Elhamdülillah, aynı duygularla uyandım. Bu kalp ameliyatımın kalbime çok iyi geldiğini hissettim. Zira bu zahirî hastalıklar, bâtın-ı kalpteki hastalıklara ayna tuttu, asıl marazın orada olduğunu gördüm. Üstad Hazretleri’nin Hz. Eyüp kıssasını anlatırken dediği, “Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın zâhirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyub’dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar” hakikatini düşündürdü. Gördüm ki, asıl dert, kalbimin görünen kısımlarındaki damar tıkanıklığı değil, kalbin Sahibi ile irtibat sağlayan manevî damarlarımdaki tıkanıklıklarmış. Bu zahiri hastalık vesilesiyle, Rabbim bâtınî hastalıklarımı bana gösterdi. Bu şekilde zikrimin ve şükrümün ziyadeleşmesine vesile oldu.

Hastalığın bir nimet olduğunu, diğer hastaların halinden de gözlemledim. Hemen her hasta ve hasta yakınının ağzından, Allah, iman ve Kur’ân lâfızları eksik olmuyordu. Hastalıkların insanları Allah’a daha da yakınlaştırdığını müşahade ettim. Herkesin dilinde hamd ve şükür kelimeleri dökülüyordu. Üstad Hazretleri’nin hastalığın hikmetlerini anlattığı hakikatleri bire bir yaşamış olmanın mutluluğunu hissettim.

İbadet söz konusu olduğunda, “Sen benim şurama bak, bura temiz olduktan sonra Allah’ın bizim ibadetlerimize ihtiyacı yok” diyerek göğsünü yumruklayan zavallıları düşündüm. Kalp temizliğinin öyle lâfla meydan okumakla değil, ancak Allah’ı anmakla olacağını bir kere daha idrak ettim. Bir kere daha, “Küfür ve dalâletten başka her türlü hal için Allah’a hamd olsun” dedim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*