Kapalı cezaevlerinden açık gönüllere giden ince ve sırlı yol

Kâinat ağacının en mukaddes meyvesi olan insan, diğer mahlûkata muhalif olarak, hayırda geniş bir tamir, yapıcı gücü, kabiliyeti olduğu gibi, şerde de çok geniş bir tahribat gücü vardır.

İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’den (as) kıyamete kadar devam edecek uzun yolculukta kaderin remzi ve verilen “cüz’î iradeyle” insanoğlu bu iki çizgide hayatını devam ettirecek.

Fakat sonunda Kur’ân’ın müjdesiyle “hak ve hakikat” üstün gelecektir.

Son İlâhî Elçi, Kâinatın Efendisi Hz. Resûl-i Ekrem’in (asm) getirdiği din-i mübîn-i İslâm’a gönül veren ümmet-i Muhammed (asm); bin dört yüz seneden beri çeşitli çilelerden, imtihanlardan, merhalelerden geçerek bu günlere geldi.

Bin seneden beri İslâm’a bayraktarlık ve sancaktarlık yapan bu güzide topraklar ve mümtaz millet içerisinden çıkan âhirzaman müceddidi Bediüzzaman Hazretlerinin Allah’ın inayetiyle meydana getirdiği “kudsî dâvâ” bu toprakların sınırlarını çoktan aşarak bütün arz yüzüne dağıldı elhamdülillah.

Ahirzamanın dehşeti içerisinde, İlâhiliğe, semaviliğe, dine ve mukaddese karşı ve aykırı olan menfî şartlara rağmen böyle bir dâvâyı tesis etmek, ayakta tutmak, hayatiyetini devam ettirmek hiç de kolay bir mesele değildir.

Bir asra yakın bir zamandan beri, bir hiç ve inat uğruna; karakolları, mahkeme salonlarını, hapishaneleri masumlara ve mazlûmlara mekân haline getirme gaddarlığını gösteren bir zihniyete karşı; “şefkat ve merhametin” temsilciliğini ve tatbikatını yapmak ancak Kur’ân ve Sünnet sadakatle tâbi olmakla olabilir ki; Bediüzzaman ve Nur Talebeleri bu topraklara ve insanlığa bunu çok net bir şekilde göstermişlerdir.

Karakolları bekleme salonuna; mahkemeleri gerçek adaletin, hakkın, hukukun tecellisi ve savunma hattına; hapishaneleri, “Medrese-i Yusufiye”ye çeviren bu muazzam ekol yeryüzünü bir mescid, evleri dershane, mekânları, apartmanları, haneleri “vakfa ve eğitime” devşirerek fasılasız yoluna devam ediyor.

Bu yazıyı bize yazdırma ve başlığı tesbit etme ilhamı veren hadise, geçen hafta sonu Erzincan Yeni Asya Nur talebelerinin mülk dershane açılışı için yaptıkları dâvettir. Bu dâvete icabet ederek gittiğimiz Erzincan’daki Nur hizmetlerinin geldiği merhaleyi görünce geçmişle ilgili bir muhasebe yapmayı vicdanî bir kanaat olarak yazma gereği duymuş olduk. Bu münasebetle komşu üç ili de içine alan güzel ve unutulmaz hatıralarımız; mazlûmlar ile zalimlerin, sadıklar ile yalancıların, güvenilirler ile itimatsızların tarihî makamı ve konumlarıyla; hak ve hukukun üstünlüğünün zaman içerisinde nasıl yerli yerine oturduğunu görmüş olduk.  

Bu dâvetin sahipleri de; Erzincan “şahs-ı manevisi” adına; yıllardan beri kendi bölgemiz İzmir’den tanıdığımız, birkaç yıl önce kendi memleketi olan Erzincan’a taşınan esnaftan çok değerli dostumuz Erol Akar ve değerli ailesi, Yeni Asya Erzincan temsilcisi; eğitimci ehl-i hizmet Arif Şener beyefendilerdir.

Dâvet münasebetiyle Erzincan’ın Risale-i Nur hizmetlerini yerinde görmek nasip oldu. Tazelenen aşk ve şevkten biz de nasibimizi aldık elhamdülillâh. Bu münasebetle bu ildeki hizmetlerde birçok Nur Talebesinin tanıdığı ve bu ilin bir “simgesi” mesabesindeki Refet Kavukçu Ağabeyi mekânında grup olarak ziyaret etme fırsatımız oldu. Refet Kavukçu Ağabey kendi emeği ve maharet çizgileri olan muhteşem tablolarını çok güzel tanzim etmiş ve büyüklü küçüklü birçok kendine ait tablonun yanında Üstad Hazretleriyle ve Risale-i Nur dâvâsıyla ilgili birçok belgeyi bir araya getirerek harika bir “Bediüzzaman Müzesi”ne dönüştürmüş. Kendisi ve dostlarıyla bu “Müze Dershane”de hasbihâl edip duasını aldık ve tecrübelerinden istifade ettik. Refet Ağabey maşaallah ilerlemiş yaşına rağmen hâlâ hizmetlerle meşgul. Şu anda mutat hizmetlerine ek olarak meşhur “Bediüzzaman Ansiklopedisi”nin yeni baskısı üzerinde çalışmalarını devam ettiriyor. Müzenin açılışı esnasında ve daha sonraki ziyaretlerde bu mekânın valiler, bakanlar, önemli bürokratlar ve birçok önemli kişiler tarafından ziyaret edildiğini anlatırken, Nurun fütuhatından büyük zevk ve keyif alıyor. Biz de bu muhteşem gelişmeleri ve hizmetleri ve buna sebep olanları bütün kalbimizle tasdik ve tebrik ediyoruz.
Akşam dâvete icabet edenlerle yeni mülk dershanemizde birlikteydik.

Dâvete icabet edenler arasında; İzmir’den Gazetemiz yönetim kurulu üyesi muhterem Hasan Şen Ağabey ve değerli eşi eğitimci Nurbanu Hanımefendi ile Saka Ailesi ve Mermer Ailesi vardı. Bursa’dan yine yönetim kurulu eski üyemiz ve Gazetemiz yazarlarından Raşit Yücel; İstanbul’dan, Neşriyat Umumî Meşveret Sekreteri Âdem Başkaya; Erzurum Yeni Asya okuyucularından bir grup kardeşimiz; Erzincan’da ömürlerini Risale-i Nur’a adamış diğer hizmet gruplarının temsilcileri de vardı. Ayrıca Erzurum Yeni Asya okuyucularından kalabalık bir hanım kardeş grubunun da bayanlar dershanesini şenlendirdikleri ve onları tebrik edip yalnız bırakmadıkları, ders yapıp sohbet ettikleri haberi bize iletildi.

Mekân yeni, gönüller coşkulu, kalpler ferah, hisler heyecanlı… Ama dâvâ yüce, vazife ağır, sorumluluk büyük!

Okunan Kur’ân-ı Kerîm, yapılan dersler, ikramlar, tebrikler, temenniler, duâlar…

Ve güzel bir final. İlâhi grubunun “gönül telini” titreten musiki resitali… Genç ve dinamik eğitimci kardeşimiz Said Şener’in ulvî duyguları coşturan “Ney” üflemesi, “Tamburu” konuşturan genç kardeşimiz, hisleri ulvî makamlara götüren din görevlisi değerli hocamızın o güzel “ilâhî” haykırışları ortama ayrı bir renk kattı. Emeği geçen, katkıda bulunan, dâvete icabet eden herkesi tebrik ediyor, duâ ediyoruz.

Pazar ve Pazartesi günleri de boş durmadık. Fırsatı değerlendirdik. Tokat ve Sivaslı hizmet ehliyle yaptığımız telefon istişarelerinden sonra Âdem kardeşimizle birlikte genç ve dinamik Said Akar’ın kaptanlığında çok güzel ve faydalı bir seyahat yaptık. İlk önce Tokat ilimize, sonra da Sivas’a geçip onları ziyaret ederek enerji tazeledik.

Tokat ilinde cemaat arasındaki bağlılık ve samimiyetin yanında yaşlısından gencine hepsindeki ciddî gayret gerçekten takdire değer. Bürolarıyla, mülk dershaneleriyle, dinamik gençleriyle Tokatlı hizmet erlerinin “dâvâya kilitlenmiş” iradeleri dikkatimizi çekti. Dar zamana rağmen güzel bir sohbet etme fırsatı oldu. Mihmandarlarımızın Tokat’ın meşhur kalesinden kuşbakışı şehri temaşa ettirme nezaketine ayrıca bir teşekkür borcumuz var. Tokat’taki son noktamız; yılların emektarı Yüksel Toker Ağabeyi de evinde ziyaret edip hasret gidermek oldu. Sonra Sivas’a yöneldik.

Akşam namazından sonra ulaştığımız Sivas ilindeki dört katlı hizmet binası, içindeki pırıl pırıl otuzu aşkın genç, başlarındaki genç hizmet adamı değerli kardeşimiz, heyecan ve enerji dolu genç aşçıları, yıllarını bu dâvâ yolunda sarf etmiş ehli hizmet ağabeylerle akşamdan başlayıp gece geç vakitlere kadar, ertesi günü de öğleye kadar yaptığımız ders, müzakere ve fikir teatileri şunu ortaya koymuş oldu: Yeni Asya Nur hizmeti bizler var oldukça yoluna devam edecek! Bu anlamlı “mesajı” alıp hafızamıza not ettik. Kangal ilçesinde bulunan kardeşlerimizle—zaman darlığından—ancak telefonla irtibat kurabildik. En kısa zamanda ziyaret etme ümidimizi beyan edip duâ etmelerini istedik. Dileğimiz buralara en kısa zamanda tekrar ulaşmak inşaallah.

Yakın akrabalarımızın da olduğu Sivas ilinde sıla-yı rahim ziyaretimizi de yaparak tekrar Erzincan’ın yolunu tuttuk.

Her seyahatte olduğu gibi bu seyahatin sonunda da ümitlerimiz bir defa daha tazelendi. Bu kudsî dâvâda “müfritane irtibatın” ne kadar önemli olduğunu bir kere daha “hakkalyakin” görüp yaşamış olduk.

Bir asra yakın bir zamandır, malûm idare ve iradenin bir zamanlar mahzenlere, depolara, torbalara sığdırıp imha etmeye çalıştığı Risale-i Nur şu anda ellerde, dillerde, her türlü mekânda gönül ve kalp tamir etmeye devam ediyor. Türkiye’nin ve dünyanın her tarafında Risale-i Nur hizmet ve neşriyatı devam ediyor elhamdülillâh! “Hâzâ min fadli Rabbî!” “Bu Rabbimizin bize ve insanlığa bir ikramı ve hediyesidir!”

Karakollara, hapishanelere, hücrelere “mahkûm” edilmeye çalışılan Hz. Bediüzzaman şimdilerde eserleriyle, cemaatiyle, talebeleriyle, dostları ve sevenleriyle o mekânlara dar gelerek dünyanın dört bucağında konferanslarla, seminerlerle, sempozyumlarla, derslerle, tezlerle hizmetinden bahsettiriyor. Sonsuz şükürler olsun.

Duâmız ve dileğimiz odur ki; kudsî dâvânın fıtrî seyrini bozacak en başta “sadeleştirme” adı altında “sahteleştirme” olmak üzere “parazitlikler” yapılmasın; içten ve dıştan “gölge edilmesin!” yeter. Başka bir şey istemiyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*