Karadeniz’de iki bahar bir arada

21 Mart’ta kutlanan, ilkbaharın ilk günü olan Nevruz Bayramı ile iki gün sonra, 23 Mart 1960 yılında fâni dünyadan bâkî âlemlere göç eden Bediüzzaman Hazretlerinin vefat tarihleri arasında bir tevafuk olduğu görülüyor.

Kışın ölmüş, kurumuş ve ayakta duran cenazeleri andıran ağaçların baharla birlikte yeniden dirilip, yemyeşil elbiseleriyle cennet hurileri gibi süslenmeleri neyi ifade ediyorsa, vefat eden insanların âhiret hayatına doğmaları da aynı mânâları çağrıştırıyor.

“Benim ölümüm hayatımdan ziyade dine hizmet edecek” diyen merhum ve muazzez Üstadı zaman haklı çıkardı. Onun vefatıyla bu kudsî iman ve Kur’ân hizmeti gerileyip küçülmedi. Binler, belki milyonlar genç Saidler bu vazifeyi omuzuna aldı ve dünyanın bütün kıt’a ve devletlerinde Risale-i Nurları insanlığın gündemine taşıdı. Allah (cc) Kur’ân lisanıyla, kâfirler istemese de iman ve İslâm nurunu tamamlayacağını vaad ediyordu. İşte milyonlarca Saidler, Hamzalar, Tahirler, Ömerler ve Ahmetler o vazifeyi yerine getiriyorlardı. Bu kudsî dâvâ, dünya durdukça devam edecek ve çok zamanı da kalmayan kıyamete kadar nesilden nesile intikal edecekti.

6 Nisan 2013 Cumartesi sabahı Trabzon’a giderken, yerden on bin metre yükseklerde ben hayalen bunları düşünüyordum. Bir taraftan da yanımdaki gençlerle konuşmanın yollarını arıyordum. Biri sağlıkçı, diğeri makine mühendisiydi. Çok geçmeden her ikisiyle tanıştık ve seyahat sonuna kadar sohbet ettik. Bediüzzaman’ın adını duymuşlar, fakat eserlerini okumak nasip olmamıştı. İkisine de birer Hastalar Risalesi hediye etmek ve onların memnuniyetini görmek bizi mutlu etmişti. Telefonlarımızı verip tekrar görüşmek dileğiyle ayrılırken, hizmet bakımından kısa zamanın güzel bir meyvesi olmuştu.

Havaalanından sür’atle açılışı da yapılacak olan yeni hizmet merkezimize ulaştık. Her biri yüz yetmiş metrekareden oluşan çift katlı bir kültür merkeziydi. Risale-i Nur Enstitüsü’nün temsilciliği levhası giriş kapısının hemen yanında duruyordu. Üst kat yekpâre ders salonu olarak tanzim edilmişti. Girişte seminer salonu, abdest alma yerleri, mutfak, istişare odası, ayakkabılık ve elbise dolapları şeklinde plânlanmış. Eskimeyen dostlarımızla sarmaş dolaş olduk. Herkesin yüzü gülüyordu. Ciddî rakamları bulan harcamalarla mülkiyeti alınan ve tanzim edilen bu mekân, Doğu Karadeniz’in tamamına hizmet verecek ve merkezlik yapacak bir durumda görünüyordu. Büyük mekânlar, elbette büyük imkânları da beraberinde getiriyordu. Hizmet merkezinin üstündeki üç daireyi de satın alarak, müstakil bir binaya sahip olmanın gayretine giren Doğu Karadenizli dâvâ arkadaşlarımıza, Cenâb-ı Hakk’ın ve bu teşebbüsten haberi olan hamiyetli dostlarımızın yardımcı olmalarını temenni ediyoruz.

Gittiğimiz gün, hem Yönetim Kurulu toplantısı, hem belediye başkanının da katılımıyla hizmet merkezimizin açılışını, hem o bölge illerinden gelen temsilcilerle hizmetlerimizle ilgili takdir, tebrik, müsbet anlamda tenkit ve talepleri üzerinde görüşmeler, hem de akşamında “İnsanlık ve Dünya Barışı İçin Bediüzzaman’ın Milliyet Anlayışı” konulu bir panel yaptık. Salonun tamamen dolması, akademisyenlerin yaptığı konuşmaların içinin dolu olması, kalabalık kitlenin panele olan ilgi ve alâkası cidden görülmeye değerdi.

Doğu Karadenizin il ve ilçelerinden gelen temsilcilerimizin anlattığı hizmet haberleri ve gözle görülen şevkli ve gayretli tablo, ilkbaharla birlikte, Karadeniz’e Nur hizmetlerinin de baharının geldiğini gösteriyordu. İki bahar birlikte yaşanıyordu.

Panelden sonra, geride kalan gündem maddelerini saat yirmi dörde kadar müzâkere edip karara bağlayan Yönetim Kurulu üyelerinin bir kısmı Trabzon’da kaldı. Bir kısmı Giresun’a, diğer kısmı da Rize’ye gittiler. Aramızda vazife taksimi yapılmıştı. İki kişi olarak bizi Rize’ye götürdüler. Ertesi gün üç buçuk saat süren Rizeli dostlarımızla yapılan hizmetimize ait sohbet ve fikir alış verişi, hem bizim hem de onlar için tam bir huzur ve memnuniyet vesilesiydi.

Trabzon Havaalanından Ankara’ya doğru yol alırken, geride unutulmaz hatıralar ve unutulması mümkün olmayan gönül dostlarımız ve dâvâ arkadaşlarımız kalmıştı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*