Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar

Risale-i Nur’ları tekelleştirmek isteyen zihniyet, önce Kültür Bakanlığı’na sonra gelen baskılar karşısında Diyânet’e bağlayıp istediği yayınevlerine izin vermek istemesi AYM’den dönünce, 666 gün sonra bandrol verilmiş oldu.
Dostlarımız bu düzenlemenin Risale-i Nur’ları tahrifattan kurtarmak gayesiyle yapılmak istendiğini, Yeni Asya’nın ise karşı çıkmasının siyasî olduğuna dair iftiralar atarak tekelleştirmeye destek verdiler.

Gerekçe olarak da bir kısım ağabeylerin desteğini ve hükûmetin Nur’lara dost olduğunu ileri sürüyorlardı.

Öyle ki Diyanet eliyle bastırılan Risaleleri Üstadımızın bir müjdesi olarak gösteriyor(ki doğrudur) dolayısıyla karşı çıkmamıza mana veremiyorlardı.

Biz ise Risale-i Nur’lar umumun malıdır, orijinaline sadık kalmak şartıyla herkes bastırabilir, tekelleşmenin kötü emellere âlet edilebileceğine ve hukuka aykırı olduğunu söylüyorduk.

Gariptir ki dindar bir iktidar Nur’ları tekelleştirmek istiyor, senelerce Müellif-i muhteremine ve talebelerine türlü türlü işkence hapis ve eziyetlerle beraber kitapları suç unsuruymuş gibi toplayan ve yasaklattırmak isteyen CHP eliyle de kitaplar tekelleştiremez diye AYM’ye götürülüyordu.

Yeni Asya’nın hukuk mücadelesi ile birlikte bu yanlıştan dönüldü ve Nur’lar hürriyetine kavuşmuş oldu.

Serbestiyetle beraber bizim haklılığımız ortaya çıkınca dostlarımız sessizliğe büründüler. Ancak yine de icrayı Nur’lara dost gösterme çabaları kesilmedi.

Afişlerle ilanât mı desek, siyasî ifadelerin arasına vecizeler sıkıştırmak mı desek, cumhuriyet resepsiyonunda ağabeylere hoşâmedi mi desek, boy boy siyasilerle çekilmiş resimleri servis ederek algılar mı desek, her türlü zeminde Nur ve Nurcularla görüntüler dostları memnun ederken, Yeni Asya’nın mesafeli duruşu kıskançlık olarak nitelendirildi.

MİNBERDEN NUR’LARA BEL ALTI (HÜCUM)

Geçen hafta yolumuz gurbetten sılaya düşünce; memlekette bir Cum’a namazı kılma sevinciyle bir mescitte diz çöktük.

Gazetelerde de çıkan hutbede; “İslâm kaynaklarında Cibril hadisi diye bilinen bu hadis, bize İslâmın şartlarını, imanın esaslarını, ahlâkın ilkelerini açık bir şekilde göstermiştir. Buna göre İslâm, açık, net, sade, arı, duru ve berraktır. Bu kadar açık hükümler varken, elde Kur’ân gibi bâkî bir hakikat bulunuyorken, Yüce Dinimiz İslâmı; sır, gizem, rüya, keşif, kerametler ve gelecek tasavvurları üzerine bina etmeye kalkışmak asla kabul edilemez.”

İlk bakışta Kur’ân ve hadis destekli bu hutbe masummuş gibi görünse de git-gide “şapka düştü kel göründü” nev’inden asıl verilmek istenen mesaj ortaya çıkıyordu.

Hutbenin bir diğer skandal metni de “Önümüzde Peygamberimiz (asm) gibi büyük bir rehber varken, kurtarıcı beklentileri içerisinde, kıyamet alâmetleri üzerinden bir din ihdas etmek asla kabul edilemez” ifadeleri olarak değerlendirildi.

Tut kelin perçeminden. Neresini te’vil edeceksin?

Bir taraftan Nur’ları neşredeceksin diğer taraftan 5. Şuâ gibi ahir zaman hadisatını ve yüzlerce sahih hadisleri yok sayacaksın. Bu ne yaman çelişkidir. Bu kasıt değil de nedir?

Pekala 5. Şuâ niçin yazıldı?

“Bir kısım zahirî ülemalar, o rivayet ve hadîslerin zahirine bakıp şüpheye düşmüşler. Veya sıhhatini inkâr edip veya hurafevari bir mana verip âdeta muhal bir sureti bekler bir tarzda, avam-ı müslimîne zarar verirler. Mülhidler ise, bu gibi zahirce akıldan çok uzak hadîsleri serrişte ederek, hakaik-i İslâmiyeye tezyifkârane bakıp taarruz ediyorlar. Risale-i Nur, bu gibi ehadîs-i müteşabihenin hakikî tevillerini Kur’ân feyziyle göstermiş.”

İşte bu bunun gibi Risaleler avam-ı mü’mini şübe- hattan ve hurafeden kurtarmak için yazılmış. Risale-i Nur sadece enfüsî derslerden ibaret olsaydı bu kadar dağılmışlık olmazdı. Aynen Resul-i Ekrem’in (asm) Hz. Ali’ye “Ben Kur’ân’ın nüzulü için savaştım sen de yorumu için savaşacaksın” dediği gibi iş gelip tahkik ve tedkik noktasına dayandığında dananın kuyruğu kopuyor.

Madem Risale-i Nur ahir zamanda gelmiş, eğer kendi zamanını by-pass ederseniz kendi ayağınıza kurşun sıkmış olursunuz.

Risale-i Nur’un hiçbir kelimesi devre dışı bırakılamaz.

Bu mevzunun Şerh-izah-tanzimini başka yazılara havale edelim inşaallah.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*