Karamsarlığın kralı

“Güzel gören güzel düşünür güzel düşünen hayatından lezzet alır.” Bu sözü bir hayat prensibi haline getirenler mutlu yaşarlar ve o şekilde ölürler. İnşallah aynı şekilde de dirileceklerdir. Zira Rabbimiz ”kulum beni nasıl bilirse ona öyle muamele ederim” diye buyurmaktadır.

Bir de “elemsiz lezzet” diye bir şey vardır. Böyle bir şeyin olmayacağını iddia edenler olabilir. Zira her güzel şey fani dünya üzerinde durmaz ki, hemencecik kaybolup gider. Bu bakış açısıyla yani dünya odaklı bakarsak elemsiz lezzet, diye bir şeyi bulamayız.
Fakat dünyaya ne için geldiğini bilenler yani iman sahipleri için elemsiz lezzet vardır. Çünkü Rabbimizin bizi imtihan etmek için gönderdiği musîbetler aslında terakki edebilmemiz için bir fırsattır. Onlara böyle bakmalıyız. Hatta hastalıklara dahi bu gözle bakmak gereklidir. Eğer “mübalâğa ediyorsun” diyen varsa gitsin “25. Lema”yı yani “Hastalar Risâlesi”ni okusun. Eğer “ben hastalıkları ve musîbetleri artık sevmeye başladım” demeyen olursa gelsin parmaklarını gözüme soksun.
İşte elemsiz lezzetleri bulabilmek için tek ve kesin çare “iman” gözü ile bakabilmektedir. Geçmişe bakıp “şöyle güzel günlerimiz vardı, gençliğimde böyle yapardım” diye of çekenler eğer zorluklar karşısında Allah rızasını esas maksat yaptıkları zaman her şeyin lezzet vereceğini hatta elemsiz bir şekilde hissedeceğini anlayabilirler.
Gerçekten de kısacık hayatımızda üzüldüğümüz şeylerin bir çoğunun boş ve anlamsız olduğunu anlarız. Fakat artık zaman geçmiş olur zira artık yaşlanmışızdır. O halde niye böyle düşünür ve boş yere hayatımızı karartırız ki…
Galiba bunun sebeplerinden bir tanesini daha buldum. Olaylara olumsuz yani kötümser bakış açısı ile bakmakta meşhur olmuş Arap şair ve filozofu Ebu Alail Maarri gibi bir de ABD’de yaşamış “Murphy” isimli şahıs vardır. Bu zatın kanun adını verdiği karamsarlıkların yazıldığı liste şeklindeki küçük kâğıt parçalarını bir çok yerde görmüşsünüzdür. Baktığım zaman ister istemez gülmek gelir. Bu kadarına pes dedirtecek kadar, olumsuzlukların alt alta geldiği nadirattandır.
Pekiyi bu Murphy kimdir? İsterseniz ondan ve bazı ilginç tesbitlerinden bahsedeyim. Belki siz okuyucularımı bir parça teselli etmiş ve neşelendirmiş olurum.
1917 doğumlu Edward A. Murphy Jr. ABD Hava Kuvvetlerinde 1949’da roketler üzerine deney yapan mühendislerden birisiydi. İnsan üzerine ivmelenmenin etkilerini inceliyordu. Deneylerden birinde pilot üzerinde 16 değişik noktaya akselometre denilen bir sensör cihazının takılması gerekiyordu.
Bu cihaz bir yapıştırıcı ile ancak iki türlü takılabiliyordu yani doğru ve yanlış olmak üzere. Ve bir görevli, bu 16 sensörün tamamını da yanlış takmayı becermişti. Bunun üzerine Murphy, bunun üzerine kanun olarak nitelendirilecek ilk söylemlerini bir basın toplantısında açıkladı.
Bir kaç ay içinde “Murphy’nin kanunları” özellikle mühendislik sahasında çalışanlar arasında yayıldı ve 1958’de de nihayet Webster’in sözlüğüne girdi. İşte bunlardan sadece birkaçı:
Eğer kendinizi iyi hissediyorsanız, üzülmeyin geçer.
Hiçbir şey göründüğü kadar kolay değildir.
Herşey düşündüğünüzden daha uzun sürer.
Ne zaman birşey yapmaya kalkışırsanız, mutlaka öncelikle yapmanız gereken başka birşey vardır.
Bir şeyler ters gideceğinden endişe ederseniz, ters gidecektir.
Kestirme yol, iki nokta arasındaki en uzun mesafedir.
Teneffüste zaman derstekinden daha hızlı akar.
Hata yapma ihtimaliniz her zaman aynıdır.
Aradığınız bir şeyi son baktığınız yerde bulursunuz.
Bir şeyi en uygun fiyata satın alırken, ne kadar çok uzun araştırırsanız araştırın, satın aldıktan sonra bir başka yerde daha ucuza satıldığını keşfedersiniz.
Bir cihazı monte ettikten sonra, mutlaka birkaç civata artar.
Demiryollarına bakarak trenin nereye gittiğini asla bilemezsiniz.
Bankadan bir şey isterken, önce ihtiyacınız olmadığını ispatlamanız gerekir.
Bir şeyi tamir ederken, düşündüğünüzden daha uzun sürer ve daha pahalıya mal olur.
Bir şeyle fazla oynarsanız, onu bozarsınız.
Bir şeyi yerleştirirken sıkışırsa zorlayınız; kırılırsa zaten değiştirmeniz gerekiyordu.
Bozulan bir ev aletinin tamirciye nesinin bozuk olduğunu gösterirken, mükemmel bir şekilde çalıştığını görürsünüz.
Herkesin, fazla bir işe yaramayan, “nasıl zengin olunur?” formülleri vardır.
Çöpü dışarıya almanız gerektiğini, kapıcı çöpü aldıktan sonra hatırlarsınız.
Murphy’nin altın kuralı: Her kimin altını varsa kuralları o yapar.
Tünelin ucundaki ışık, size doğru gelen bir trenin ‘far’ıdır.
Herkesi memnun etmeye çalışırsanız, kimse bundan hoşlanmaz.
Yapılan hatalı bir hesaptan birden fazla kişi sorumlu ise, hiçbiri hata yapmamıştır.
Mantık, güven içinde yanlış sonuçlara sistematik olarak ulaşmanızı sağlayan bir metottur.
Bir “kişiye masa boyalı, sakın dokunma!” derseniz, size inanmadan önce mutlaka masaya dokunacaktır.
Büyük keşiflerin tamamı hatalar sonucunda olmuştur.
Yeni sistemler yeni problemleri beraberinde getirir.
Biz herhangi bir konunun yüzde birinin milyonda birini bile bilmiyoruz.
Bir deney doğru sonuç veriyorsa, bir şeyler ters gitmiştir.
Denediğiniz herşey başarısızlıkla sonuçlanıyorsa, kullanma kılavuzuna müracaat ediniz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*