Kelimelerin suçu ne?

Nefis ve şeytanın telkinleriyle kalpte zaten çok kolay oluşan “su-i zan” hastalığına bir de “peşin hüküm” eklenirse, artık dedikodu, hased ve gıybetin oluşturduğu duvarlar aşılmaz hâle gelir maazallah!
İnsanları peşin hükümlü hareket etmekten kurtarmak, toplum içinde meydana getireceği zararların önüne geçmek başlı başına eğitim meselesidir. Her ne kadar ailede, okullarda, din ve ahlâk dersi veren kurum ve kuruluşlarda, cemaatler içinde her türlü kötü tutum ve davranışlar gibi “önyargı”nın da zararlarından sakındırılmaya çalışılıyor.

Lâkin bugün gelinen noktada bu “önyargı” öyle bir boyut kazandı ki, bunun önüne geçmek büyük çoğunluğun kapsama alanında neredeyse imkânsız hâle geldi.

Çünkü bu önyargı büyüdü büyüdü devlet oldu, hükûmet oldu! Bunu yapan da şahıslar oldu. Yoksa elbette ki muradımız, “Devlet-i Ebed Müddet” ünvanına lâyık olan devletin manevî şahsiyeti ve hükümetlerin millet adına olan hükmî şahsiyetleri değildir.

Maalesef şahsî ve siyasî ihtirasların; ilim ve mantığın önüne geçtiği gerçeği her gün biraz daha anlaşılır hâle geliyor.

Batılı bir sosyal bilimcinin, “kibir ve peşin hüküm, ilmin iki düşmanıdır” sözünü doğrulayan gelişmelere şahitlik etmiyor muyuz?

“Zulüm, önyargılı insanlardan kaynaklanır” sözü de, bir Amerikan yazarı olan Harper Lee’ye aittir. Bu sözün altına imza atabilmek için illâ da çok bilen olmak gerekmiyor. Bunun için, yaşananlara bakmak yeterlidir.

Yine İskoç İlahiyatçı ve devlet adamı John Knox, “Peşin hükümlere dayalı kararları kabul ettirmenin en kolay yolu, şiddete başvurmaktır” sözünü durup dururken sarfetmemiştir her halde. Peki, bu durum o ülkede yaşanıyor idiyse, bunu dile getirmekte kullanılan kelimelerin suçu ne?

Aman ya Rabbi! Ülke ve millet olarak öyle bir hâle getirildik ki, hep kullanageldiğimiz kelimeleri bile kullanırken, ihtiyatlı olmaya başladık. Kelimelere bile “önyargılı” bakılır oldu. Eskiden sarfettiğinizde hiç de dikkat çekmeyen veya farklı tarafa çekilmeyen normal ve masum kelimeleri şimdi rahatlıkla sarfetmekten kaçınır hâle geldiniz.

Taşlar yerinden o kadar oynatıldı ki; sarfedilen bir söz, ağızdan çıkan bir kelime yerini bulamaz, hedefine ulaşamaz hâle geldi. Zira önyargılılar tarafından önleri kesildi. Yerini bulmadan, hedefine ulaşmadan yaftalandı.

Meselâ; ülke gidişatına bakılarak, ülkenin geleceği ve milletin selâmeti için bir gazete bir tavsiyede mi bulunuyor; meddah medya hemen oltayı atıyor, o tavsiyeyi masum bir balık gibi oltasına alıyor, bir de “ihanet” yaftasını vuruyor.

Sen sade bir vatandaş olarak gidişata bakıp içinden geldiği gibi bir şeyler konuşabiliyor ve yazabiliyorsun. Sosyal medyada hür iradeni kamçılayıp bir şeyler paylaşabiliyorsun.

Peki ya hukukçular! Ya peki sözüm ona allı pullu, kelli felli medya patronları! Hukukun hakkını verip her zaman hakkı savunabiliyorlar mı?

Önyargı bağlamında isim takmalar, iftiralar, hakaretler ve toptan karalamalar!..

Allah’ın (cc), “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez” olan apaçık emrine kulak tıkarcasına keyfî ve biraz da “korku” hissine dayanan uygulamalar!..

Bu hâle nasıl düştüğümüzü- düşürüldüğümüzü pekâla bilirsiniz de. Sadece bir tanesini ve en keskin ve en şerlisini buyurun hep beraber hatırlayalım ki, tek kelime ile “önyargı”!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*