Kendimize notlar

Bu kısa ömürde, bir misafirhane olan dünyada, Allah’ın rızasını kazandıracak olan ebedî hayata yönelik kalıcı işler yapmaktan daha güzel, daha kârlı ne olabilir?

Ömür sermayesi tükenip de, yolun sonuna gelindiğinde en önemlisi elde ne kaldığıdır. Dünyadan giderken ne ile, nasıl, ne halde gidildiğidir. Güzel işlerle, kendisine yoldaş, azık, rızık olacak hayırlı amellerle gidenler ne kadar bahtiyardır. Eli boş, çaresiz, günahlarını da sırtına yüklenmiş bir şekilde gidenler ise ne kadar acınacak hâldedir.

Bir insan vefat ettiği zaman, geride kalanların zihinlerine hemen onun vasıfları gelir. “Güzel ahlâklıydı, güler yüzlüydü, iyi niyetliydi” gibi. Ahirete göçtükten sonra da o insanı akıllarda kalıcı kılan böyle güzel özellikleridir.

Cenab-ı Hak güzel ahlâk üzerine, imanla yaşamak nasip etsin. Ancak, “beşer şaşar” sözünde olduğu gibi insan hayatında her an mükemmel olamıyor. Bizi meleklerden ayıran en önemli özellik de bu zaten. İnsan, hata yapar, günah işler. Bunun için daima tövbe etmeli ve Allah’ın huzurunda âcizliğimizi, fakirliğimizi hissederek içtenlikle duâ etmeli, O’na sığınmalıdır. Ölüm, her an gelebileceğine göre, hepimiz bazen kendimizi bir yoklamalıyız. “Nasıl yaşadım? Nasıl yaşıyorum? Ecel gelse ne halde karşılamış olurum?” Sorularını kendimize sormalıyız. Yaşadığımız her anı, her günü, nereden gelip nereye gideceğimizi tefekkür ederek, Allah’a imanı kalbimize nakşederek yaşamalıyız ki, ecel geldiğinde, sekârat anında şeytan imanımızı çalmak için hilelere başvurduğunda eli yetişip çalamasın. İman ağacı ne kadar güçlü kök salarsa o kadar kuvvetli olur ve o insan nefis, şeytan gibi aldatıcı tesirler altında kalamaz.

Allah, “Kulum beni nasıl tanırsa öyle muamele ederim” demiyor mu? Elimizden geldiği kadar sayılı nefes ve günlerimizi kulluk şuuru ile güzel ahlâk ve ibadetle geçirip Allah’a tevekkül edeceğiz. O’ndan ümidi asla kesmeyeceğiz. Hatta herkes terk ettiğinde O’nun terk etmeyeceğini, kimse affetmese de tek O’nun affedici olacağını, bütün sebepler sükût etse her şeyi anında değiştirebilecek tek mercî O olduğunu tefekkür ederek O’na büsbütün itimat etmeliyiz.

O’na dayanan, O’nun rahmetinden ümidini kesmeyenler için hayat şartları da o kadar hafifler ve kolaylaşır. Kendine ya da başka birilerine güvenerek hayatını sürdürmeye çalışanlar için ise tam aksine her şey çok zorlaşır. İşler içinden çıkılmaz hâle gelir. Dünya bir girdap ya da bataklık gibi, çektikçe çekmeye çalışır dibe. Çırpındıkça çırpınır insan.

Özetle yaşarken hatırlayacağımız en önemli notlar; misafir olduğumuzu bileceğiz. Çok ya da az ne kadar kalacağımızı bilemesek de, bizi burada durdurmayacaklarının kesin olduğunu, ebedî bir hayata doğru yol aldığımızı unutmayacağız. Hem iman noktasında Allah’a karşı hem de güzel ahlâkla çevremize, etrafımıza karşı iyi insan olmayı hedefleyeceğiz. Bunları içtenlikle, samimiyetle yaparak Allah’a tevekkül edeceğiz. Musîbetlere karşı sabırla tahammül edip, Allah’ın nasip ettiği ya da etmediği her şeye şükredeceğiz. Ümit ve korku arasında kalarak, af dileyerek kabir ve Cehennem azabından Allah’a sığınıp, O’nun fazl ve keremine dayanarak Cenneti isteyeceğiz.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*