Bir uygulama istenen neticeyi vermezse, yeni metotlar denenir.
Bu nasihatlerde de böyledir. Şikâyetçi ebeveyn ve eğitimcilerden gençler üzerine en çok duyduğumuz cümleler, gençlerin kendilerini dinlemedikleri, saymadıkları, nasihatlerine kulak vermedikleri şeklindedir.
Nasihler, istiyorlar ki, sözleri tesir etsin. Hemen değişim başlayıversin. Oysa cümlenin insana tesir etmesi bir takım şartları sağlamayı gerektirir. Meselenin sadece genç tarafı yoktur. Bir de nasihati veren tarafı var. Nasihatin nasıllığı tarafı var. Nasihatin tesirli olabilmesi pek çok şartın bir araya gelmesine bağlıdır. O şartlar yerine gelmemişse, elbette istenen sonuç da meydana gelmez.
Önce nasihin kendini gözden geçirmesi şarttır. Benim nasihatimde eksik olan ne var ki, hedefine ulaşmıyor? Bu sorgu halledilmeden, sürekli neden dinlenmiyorum, beni nasıl dinlemezler, hakkımı helâl etmem, ben yedirdim içirdim, uyumadım uyuttum… cümleleri, cümlenin sahibini yorar. Evet, bunlar olmuştur, ama nasihat için de bir gereklilik vardır. O şartın yerine gelmesi gerekir. Bu bir adetullah kanunudur.
Neler yapabiliriz? En basitinden nasihat cümlelerimizi bir gözden geçirelim. Sonra cümlenin içindeki uygunsuz, damara dokunan kelimeleri bir ayıklayalım. Duâmıza cevap veren Rabbimizin esmasıyla onun kapısını çalalım. Sonra niyetimizi safileştirelim. Terbiye edecek olanın Rabbimiz olduğuna güvenelim. Biz sadece nasihat ediyoruz, tesiri verecek olan, O’dur.
Sonra da, evlâdımızın bize verilmiş bir emanet olduğunu, o emanetin nasıllığından bizden de hesap sorulacağını düşünmeliyiz. Yani bu şikâyetçi olduğumuz eser, bizim. Bu harika sanatı, bu fıtraten tertemiz yapıyı biz bu hale getirmişiz. O zaman dönüp kendimize bir bakalım. Ve daha elimizden bir şey gelmiyor dediğimiz noktada da, serelim seccademizi ve gönüllere hükmedene, gücü her şeye yetene halimizi arz edelim.
Bu çok önemli bir aşamadır. Tam da kulluğumuzun işe yarayacağı, varlığımızın anlamı olan bir noktadayız demektir.
Her türlü sebebin sükût ettiği nokta, sona geldiğinin göstergesidir. Derdimizi, her şeye gücü yetene ulaştırabilmişsek, problem çözülmüş demektir.
Benzer konuda makaleler:
- Nasihat değil, belki tarzımız problemdir
- Nasihatlerin tesir yolu iknadır
- Sevgiyle öğreten öğrettiğini sevdirir
- Bir ‘yıl sonu muhasebesi’
- Risale-i Nur’da bir cümlenin ögeleri
- Nasih, nahif olmalı
- Meydan sazı
- Vaizler niçin etkili olamıyor?
- Kaybettiğimiz nokta burası mı yoksa?
- “Cüz-ü ihtiyarinin icada kabiliyeti yok”
İlk yorum yapan olun