Kene Afeti

Image
Bu yaz her yıl olduğu gibi yine Ilgaz’da idik. O yemyeşil tepelerin örttüğü doruklara çıktık. Bulutlarla kucaklaştık. Tokat gibi çarpan rüzgarla birlikte alemi tefekkür edip seyre daldık.
İnsan düşününce anlıyor:  Kainat bir sayfa gibi önümüze serilmiş “bizi oku” diyor. Günlerdir yemyeşil alemi seyrederken, aslında rahlede duran bir kitap gibi okutturdu kendini.

Kainatı tefekkür ederken, son yıllarda insanların üzerine yapışan “kene istilası”nın bura bölgelerde hayli yaygın olduğunu gördük.
Bilindiği gibi Ilgaz, Çankırı, Kastamonu, Çorum, Sivas ve Tokat gibi beldeler bu böceklerin sık görüldüğü ve “kırmızı bölge” ilan edildiği yerler.
Önceki yıllar piknik yapılan alanlar şimdi bomboş, sinek avlıyor. Cesaretini toplayanlar çadırını kuruyor. Ertesi gün, ya göbeğinde ya da hassas bölgelerinde kene ile birlikte “acil servis”e başvuruyor.
Bu yazı kaleme alınırken, daha geçen hafta “Kırım/Kongo” virüsü bulaşan orta yaşlı bir kadını defnettik bir köyde.
Cenaze namazında bizden yüz metre geride durmamız istendi. Namaz sonrası üzerine kireçler serpiştirilerek naaş defnedildi.
Yakınlarıyla konuştuğumda şöyle dediler; “Kene ısıran bir yakınımızı ziyarete gitmiştik. Zaten o da yeni taburcu olmuş. Ne olduysa o ziyaretten sonra oldu. Gece başağrısı… Ateş yükselmesi… Ardından hastaneye götürdük. Doktorlar özel bir itina gösterdi, anlamadık önceleri.. Meğer Kırım/Kongo virüsü bulaşmış. Doktorlar altı gün bekleyelim dediler. Ama hastamızı dört gün içinde kaybettik.”
İlk bakışta Kırım/Kongo kanamalı ateşe sebebiyet veren virüsün Ilgaz gibi bir beldede ne işi var diye akla gelebilir… Doğrusu bu meraktan dolayı bölge insanın aklına yabancı güçler tarafından bu virüsün özellikle buralarda yaygınlaştırıldığına dair teoriler yüksek sesle dile getiriliyor.
Kırım/Kongo kanamalı ateş ilk kez 1944 ve 45 yılı yaz aylarında Batı Kırım steplerinde çoğunlukla ürün toplamaya yardım eden Sovyet askerleri arasında görülmüş. Hastalığa Kırım hemorajik ateşi adı verilmiş… 1956 yılında Zaire’de ateşli bir hastadan Kongo virüsü tesbit edilmiş… 1969’da ise Kongo virüsü ile Kırım Hemorajik ateşi virüslerinin aynı virüs olduğu belirlenmiş ve “Kırım/Kongo kanamalı ateşi” olarak hastalık yeniden adlandırılmış. Aldığımız bilgiler bu yönde.
İlginç olan hastalık sıklıkla Afrika, Batı Asya ile Ortadoğu ve Doğu Avrupa’da görülmekte… Kırım/Kongo hemorajik ateş virüsünün Bulgaristan, Makedonya, Pakistan, Irak, Afganistan, İran, Kosova, Kazakistan, Sahra altı Afrika ülkeleri, eski Sovyetler Birliği, Yugoslavya, Yunanistan, Arap yarımadası, Dubai, Kuveyt, Çin ve Moritanya’da salgınlar yaptığı bildirilmiş.
Sağlık Bakanlığı’nın bilgilerine göre, bu sendromlardan kanamalı ateşler grubunde yer alan Kırım/Kongo kanamalı ateşi, 2002 yılında bahar ve yaz aylarında bazı illerimizde görülmüş. Ancak bu kadar bilinmiyordu.
Peki özellikle “yabancı güçler tarafından bu virüsün ülkemize enjekte edildiği” iddiaları ne kadar sağlıklı? Çünkü bölge insanı buna inanmış…
Hükûmet yetkilileri böyle bir şeyin sözkonusu olmadığını söyleyerek, yalanlamıştı. Sağlık Bakanlığına göre, Kırım/Kongo virüsü hayvanlardan insanlara bulaşan bir enfeksiyon… Güney Doğu Avrupa ve Güney Afrika arasında göç eden göçmen kuşlar üzerinde bulunabildiği gösterilmiş… Bu kuşların virüsün iki kıta arasında taşınmasına yol açabileceği düşünülüyor… Zaten 900’ün üzerinde bulunan Kene’nin özellikle “Hyalomma” türü ülkemizde çok geniş bir coğrafik alanda yaşıyor…
Neyse bu kadar detaydan sonra ne olacağına dair bir beklenti var, ya yaygınlaşacak, yahut ilaç sanayi bu konuda gereken tedbirleri alacak.
Mesele şu ki: Kene’nin salgıladığı virüs, ülkemizde AİDS’ten, Kanser’den daha hızlı tesir gösteriyor.
Ülkemizde gençlerin ve toplumun ahlâkını ifsad eden o kadar çok kene var ki. Asıl tehlike bu… Toplumu içten içe kemiren ahlaksızlık rüzgarı özellikle yaz aylarında kendini gösteriyor. Açık saçıklık belâsı, yaz aylarında festival adı altında faaliyet gösteren eğlence merakı geleneksel değerleri ve ahlak anlayışını yavaş yavaş değiştiriyor. Dahası, küçük yaşa kadar düşen uyuşturucu müptelalığı ve müptezel yayınların gençler üzerindeki tesiri… Bu “kene”lerle mücadele etmek ancak Kur’an kalesine sığınmakla mümkün…
Toparlayalım:
Kainat kitabını seyrederken, bu “kene” vak’asını da iyi okumak lazım diye düşünüyorum.


GÜNÜN SÖZÜ:

“Ahlâk kanunlarını çiğnemeye hiç gelmez, hemen öclerini alır.”

Lev Tolstoy

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*