Kim yalan söylüyor?

Image
12 Eylül´den bu yana kıymete bindirilimiş Atatürkçülük üzerinde garip bir tartışma devam edip – gidiyor. Çekişmeli, heyecanlı ve o kadar da garip:


Yok, ben hakikî kemalistim, dereken beş yıl öncesinin maocusu, diğeri hemen itirazı basıyor.

En büyük turancı olduğumuzdan biz Atatürkçüyüz… Bu arada koruya siyasal islamcılar da katılıyor:

Atatürk yaşasaydı bizimle olurdu… Bizim Partiye rey verirdi…

Siyasal İslamcıların Yenilikçi kolu bir adım öne çıkmış:

Hakikî Atatürkçü biziz… Değişimci, inkılapçı ve laik biziz… Latife Hanımın örtülü hali de bizim hakikî Atatürkçü olduğumuzu gösteriyor.

Doğu Perinçek, Bedri Bey, Can Dündar ve Emin Bey´ler dövüne dursunlar. Diyanet Başkanı da meseleye el attı… Kaç sene evvel ölmüşse M. Kemal her senesine bir hatim. Ayrıca Camilerdeki cemaate Atatürkçülüğü de öğretecekmiş, Bardakoğlu…

Gördüğünüz gibi hayli çekişimli bir tartışma… 12 Eylül´le birlikte Kemalizm kıymete binince, kimse başkasına kaptırmak istemiyor. Birbirlerini riyakârlık, sahtekârlık ve takiyyecilikle suçlayanların haddi – hesabı belirsiz. Fakat burada bir gerçek ortaya çıkmalı… Birbirlerine bu kadar zıt inanış ve yaşayışlara sahip karşıt guruplardan birileri mutlaka yalan söylüyordur. Ertuğrul Bey´in rakıya millî içki demesinin sebebi de bu değil miydi? Çankaya´nın meşhur sofraları ve Paşa´nın devrimlerinden sonraki resimleri, birilerinin yalan söylediğini er – geç ortaya çıkaracak: Zira çevresinde bir tek başörtülü kadına rastlayamazsınız, inkılaplardan sonra.

Osmanlıcılık ve türkçülükle Atatürkçülük bir, arada olur mu, diye soranlar, O´nun kültürel inkılaplarına atıfta bulunuyorlar. O´nun korkusundan olacak ki, Osmanlı hanedanı ölümünden çeyrek asır sonra bile yurduna dönemedi. Turancıların işi de hakikaten zor. Devrimcilik ve Sosyalistliğe yatkın bir rejimin kurucusu Turancı olabilir miydi?

Yukarda da arzettik ya… 12 Eylül ve 28 Şubattan sonra resmî pazarımızda en .ok para eden malımız. İsarilli yazar, Tayyip Erdoğan´ı en büyük Atatürkçü ilân etmiş. Atatürkçülerin; ne İsmet´in ve ne de Ecevit´in dönemlerinde bu kadar zengin ve rahat olmadıkalarını yazarken, bilgi ve belgelere müracaat ediyor. Büyük sosyolog Ş. Mardin ise AKP´yi Kemalizmin büyük zaferi olarak kabul ediyor.

Kemalizmle birlikte demokrasinin, hürriyetin, adaletin ve terakkinin olamayacağını geçmiş zamanlar gösterdiğine göre, hâlâ Atatürkçülük üzerine bu kavganın neden verildiğini anlayamayan yalnızca ben değilim…

Tartışma yalnızca sözlerde ve medyadaki beyanlarda kalmıyor. Atatürkçülük yarışı Türkiye´nin otoyollarında, resmî dairelerde, üniversitelerinde, okullarda ve AKP´li belediyelerin idare ittiği şehirlerin sokaklarında kıyasıya devam ediyor. Dev posterler, büstler, heykeller ve belgesellerle süren mücadeleye medenî dünya garip – garip bakıyor. Bizi anlamaya çalışıyor. Bin seneden beri İslâm´ın temsilciğini Asya´da dalgalandıran Türk milletinin şu acınacak halini anlamaya çalışıyor. Fakat ne çare…

Birbirlerine inanç ve fikir bakımından çok uzak ve zıt bu gurupların hepsinin Atatürkçü olması mümkün olmadığına göre, mutlaka birileri yalan söylüyor. Kim yalan söylüyor, bu zillete düşüşün sebebini ve neticesini bugün öğrenmezsek de, tarih muhakkak bir gün yazacaktır.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*