Kimlik krizine dair

Meşhur Time dergisi Mona Lisa’ya başörtüsünü giydirmekle bazı çevrelerin tepkisini mi ölçmek istedi? Veyahut “Ey Rönesansın Avrupası… Ortaçağdan kalma değerlerinizi Müslümanlar tahrip ediyorlar. Yetişin!” mi demek istedi?

Veya “Ey Avrupa… Bir taraftan geleneksel değerlerin, diğer taraftan inkişaf eden “genel insanî değerler” ve öbür taraftan bu değerleri aynen kabul eden Müslümanlar! Bütün bunların arasındaki yerin neresi mi, demek istedi… Önemli olan Time dergisindeki resme türbanı takanların fikirleri değil… İslâm dünyasını kana bulamış ve bu kirli savaşa karşı çıkarak ellerini kirletmeyen Avrupalı liderlerle soğukluğu gidermeye yönelik Bush’un Brüksel gezisi esnasında dergi bu kapakla yayınlanıyor. İçindeki yazılara bakmadığınız takdirde, ABD’nin AB’ye bir intikamı niteliğinde anlaşılacak resim elbette çok şeyi ifade ediyor.

Evvelâ, ikinci Avrupa’nın, önüne gelen değer ve kıymeti yıktığı halde İslâmın özünden kuvvet alan sembollere güç yetiremeyişini, daha doğrusu İslâm coğrafyalarının işgal edilmesiyle İslâmın büsbütün dünyaya yayıldığını ifade edebilecek resim, İslâm karşıtı zihinlerde başka mânâlar da uyandıracaktır. Avrupa kimliğinin, Avrupa’ya maişetlerini temin için gelmiş çoğu işçi ve köylülerden ibaret insanların dinlerini hürriyet ortamında yaşamalarıyla krize girmeyeceğini herkes bilir. Yalnız; ahlâksızlığa karşı koymada, aileyi devam ettirmede ve insanî değerleri korumada “saldırgan ikinci Avrupa’ya karşı” ayakta durabilmeleriyle Müslümanlar, hakikaten birileri için tehlike teşkil ediyorlar. Daha doğrusu “ahlâksızlığı, tahribatı, israf ve sefahati” yaymayı ilke edinmiş tahripkâr Avrupa, İslâmdan alabildiğine ürküyor.

ImageKorkusunu bu defa nifak boyutunda ortaya koyuyor. Müslümanlığı Hıristiyanlığa ezdirmek… Huntington’un tavsiyesinin ilk girişimi Afganistan ve Irak işgalleri olmuştu. Çok akıllı adamın (Bush) ağzından çıkan “haçlı savaşı” sözlerine tüm Avrupa isyan etmişti. Avrupa’dan ve bilhassa Papadan özür dilemesi bundandı. Sonra İslâm ülkelerinde gösterime giren “misyonerlik tartışmaları…” Bu film de başarısızlığından yarıda kesiliyor gibi… Sonra da Avrupa’daki siyasî hareketlere el atıldı. Muhafazakâr partilerin başına Hıristiyanlıkla ilgisi olmayan veya “çatışma teorisine” inanan politikacılar öne çıkarıldı. Sarkozy ve Stoiber ikilisini şimdilik Belçikalı Filip Dewinter takip ediyor.

Belçika’nın Yahudi kökenli meşhur elmas tüccarlarınca desteklenen bu aşırı sağ partinin hedefi de Sarkozy gibi “dinsizlik!” Adam laiklik için akacak oluk oluk kandan bahsedecek kadar laiklik düşkünü… Yahudiler de Belçika’daki Müslümanları durdurması için “NAZİLERİ” desteklediklerini açıkça itiraf ediyorlar. Yani Avrupa’daki muhafazakârlık ve aşırı sağ hareketinin arkasında müthiş bir Yahudi desteği var şu günlerde… Avrupalılar da buna şaşırıyorlar. Türkiye’de M. Kemal’le birlikte uzun süre Türkçülük yapmış Moiz Kohen´lerin (Tekin Alp) yeni versiyonları Avrupa’da o kadar çoğaldı ki… Kimlik krizinin doğru bir tarafı da var. “Meşhur dinsiz Avrupa’nın” birinci Avrupa’ya dayattığı kimlik. Başta papa olmak üzere, başpiskopos Maißner´in ve binlerce ilim adamı ve düşünürün karşı çıktığı kimlik. 11 Eylülcülerin komutasındaki Amerikan sefahat enstitüleri şimdilik Avrupa’ya taarruz halindeler.

Avrupa, genelde Amerika’nın anavatana mütemadiyen ahlâksızlık ihraç ettiği kanaatinde… Amerika’da yasak olan bir çok fiilin Avrupa’daki müdafaası da ABD’li güçlere ait. Avrupalılar, son zamanlarda öne çıkarılan ahlâksız politikacıların arkasında da, Newyork menşeli desteği aramakta haksız da değiller. Son zamanlarda kürtaja, eşcinselliğe ve israfa karşı çıkan insanların “bir kısım medyaca” susturulmaya çalışılması da bu karede değerlendirebilinir. Daha doğrusu bazı sefahat ve tahrip enstitüleri Avrupa’daki aileyi yıkmaya ve Avrupalının neslini tüketmeye adeta ahdetmişler. Kimbilir, belki de bir intikam sevdasıdır bu…

İkinci Avrupa’nın çok yakında “siyasî arenada atağa” kalkacağını söyleyenler inşaallah haklı çıkmazlar. Irkçı milliyetçilerle, Yahudi kökenli ve kendilerine muhafazakâr diyen bazı politikacıların “dinsizlik, sefahat, ırkçılık, İslâm düşmanlığı ve kültürel tahribat” çizgisinde ittifak etmeleri, meşhur dinsiz Avrupa’nın birinci Avrupa’yı zaman zaman zorlayabileceği anlamına geliyor. Şayet Avrupa kimlik kriziyle zayıf düşerse bir gün yanında o­nlarca destek bulabileceği halde, bugünkü Amerika kendisine uzanacak tek bir elin bile olmadığını iyi biliyor…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*