Kimsenin demokrasiden haberi yokken Bediüzzaman demokrattı

Gazetemiz ile Avrupa Nur Cemaati’nin Köln’de düzenlediği “İslâm ve Demokrasi” konferansında konuşan Prof. Dr. Ahmet Hamdi Aydın, Bediüzzaman’ın Türkiye’de henüz demokratlık ve demokrasinin çoğu kimse tarafından bilinmediği bir zamanda demokrasiyi savunarak demokrat olduğunu ilân ettiğini söyledi.

Köln’de İslâm ve demokrasi rüzgârı

Yeni Asya Gazetesi ve Avrupa Nur Cemaati, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin vefatı münasebetiyle yapılan Bediüzzaman’ı anma programları sezonunu Köln’de ‘İslâm Demokrasisi’ konferansıyla noktaladı. Geleneksel olarak her sene yapılan anma toplantısına Londra ve Paris’ten Avusturya’ya kadar Avrupa’nın her köşesinden iştirak eden Nur’un sevdalıları, Köln Stadthalle’de yine büyük bir coşku yaşadı. Avrupa’daki İslâm karşıtlarının, İslâm ile demokrasiyi birbirine zıt gösterdikleri bir ortamda, Köln’deki Müslümanlar ‘İslâm Demokrasisi’ni konuştular. Öncesinde hanımların hazırladığı el işi ve Türk mutfağı ürünlerinin sergilendiği program, Ali Barut Hocanın okuduğu Aşr-ı Şerif ile başladı. Mevlüt Kurnaz ve Ahmet Danışmaz’ın takdimini yaptığı programda ilk sözü alan Sütçü İmam Üniversitesi hocalarından Prof. Dr. Ahmet Hamdi Aydın, ‘Demokrasi ve Demokrat Olmak’ başlıklı bir konuşma yaparak, Doğu ve Batı’daki demokrasi anlayışı üzerinde durdu. Demokrasinin son asırda en çok telâffuz edilen ve en çok tartışılan kavramlardan birisi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Aydın, konuşmasının ilk bölümünde ‘Demokrasi nedir? Demokrasinin kurumları ve ilkeleri nelerdir? Demokrasi topluma ne gibi değerler kazandırır? Demokrasinin tarihsel gelişimi nasıl olmuştur? Demokrasi ile cumhuriyet arasında nasıl bir ilişki vardır? Ne tür demokrasi modelleri vardır?” gibi sorulara açıklık getirdi. Aydın, konuşmasının ikinci bölümünde ise, ‘Demokrat olmak ne demektir? Risale-i Nur’da ifadesini bulan ‘ahrar’ ne anlama gelmektedir? Bediüzzaman Said Nursî’ye göre demokrat olmanın vasıfları nelerdir?’ konularını işledi.

DEMOKRATLIK, MEŞRUTİYET ZAMANINDAKİ ‘AHRAR’LIKTIR

Demokrat olmanın, ‘demokrasiden yana olmak’ olduğunu kaydeden Prof. Dr. Aydın, “Demokrasi ve demokratik ilkeleri benimseyerek sosyal ve siyasî hayatta demokrasinin hâkim olmasına çalışanlara demokrat denir” ifadelerini kullandı. ‘Ahrar’ kelimesinin ‘hür’ kelimesinin çoğulu olduğunu hatırlatan Aydın, “Osmanlı döneminde liberallere ‘demokrat’ anlamında ‘ahrar’ deniliyordu. Bediüzzaman da Emirdağ Lahikası adlı eserinde demokratlığın, meşrutiyet zamanındaki ahrarlık olduğunu ifade eder. Ahrarlık, kısaca hürriyetçi olmak, hürriyet taraftarı olmak, hürriyeti herkes için kabul etmektir. Yani demokrat hürriyetçidir. Ahrarlık genelde Liberalizm ile açıklanır. Zira Liberalizm hürriyetçi anlayıştır. Ahrarlık, yani demokratlık bir siyasal anlayış olarak, bireyin özgürlüğünü ve ekonomik güçler arasında serbestçe yarışmayı, bireyler, sınıflar ve uluslar arasındaki ekonomik ilişkilere devletin karışmamasını savunur. Bir dünya görüşü olarak ise, herkese vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğü tanınmasının gerekli olduğunu savunur. Bediüzzaman Said Nursî de kendisini ‘demokrat ve dindar bir cumhuriyetçi’ olarak tanımlamıştır. Risale-i Nura göre ahrarlık, yani demokratlık İslâmın yaşanmasına, din ve vicdan hürriyeti dahil bütün hürriyetlerin yaşanmasına, İslâmî hizmet ve ibadetlerin yapılmasına yardımcı olmak, en azından engel olmamaktır” diye konuştu.

KİMSENİN DEMOKRASİDEN HABERİ YOKKEN SAİD NURSÎ DEMOKRAT OLDUĞUNU İLAN ETTİ

Risale-i Nurların müellifi Bediüzzaman Said Nursî’nin ülkede henüz demokratlık ve demokrasinin çoğu kimse tarafından bilinmediği ve tartışılmadığı, Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyetin kuruluş aşamasında demokrasiyi savunarak demokrat olduğunu ilân ettiğini kaydeden Prof. Dr.  Aydın, “Bu dönemde birçok kimse demokratlığı ve demokrasiyi ağzına almaya korkarken, Bediüzzaman demokrasiyi izah ediyor, korkmadan ve kendinden emin bir şekilde demokrasiyi ve yine fazla kimsenin bilmediği ve İslâm’a aykırı olarak gördüğü ‘hürriyet, cumhuriyet ve meşrutiyet’ gibi kavramları savunmuştur. Emirdağ Lahikası adlı ederinde de Müslümanların aynı zamanda birer demokrat olması gerektiğini ve cumhuriyete, demokrasiye sahip çıkması gerektiğini önermiştir” diye konuştu.

BEDİÜZZAMAN’A GÖRE DEMOKRATLARIN VASIFLARI

Bediüzzaman’ın, Emirdağ Lahikası adlı eserinin muhtelif yerlerinde demokrat olmanın ölçülerini ve demokratların vasıflarını görmenin mümkün olduğunu kaydeden Aydın, bunları şöyle özetledi;

– Demokrat kişi, din ve vicdan hürriyetine taraftardır.

– Demokrat olmayanların yaptığı tahribatı tamire çalışır.

– Dinin topluma ve sosyal hayata bakan yönünü ihya etme konusunda samimidir.

– Komünistlik ve dinsizlik cereyanlarına karşı durur.

– İttihad-ı İslâm cereyanına tâbi olur ve alem-i İslâmın yanında olur.

– Devleti ve memuriyeti millete hizmet olarak görür ve millete hizmeti esas alır.

– Risale-i Nurlara ve Nur talebelerine taraftardır.

– Irkçılığa, dini siyasete alet etmeye karşı olmayı ve İslâm kardeşliğini esas alır.

Bu sayılanlardan, demokratlığın nitelikleri ile Müslümanlığın niteliklerinin örtüştüğünün anlaşıldığını belirten Aydın, “Bediüzzaman’ın görüşleri ışığında düşünüldüğünde hem Müslüman olmak hem de demokrat olmak, yani demokrasiden yana olmak mümkündür. Ters bir şey değildir. Bediüzzaman bu vasıfları bulunan demokratlara siyasi mücadelede ‘vatan, Kur’ân ve İslâmiyet namına’ destek olmuştur ve destek olunmasını tavsiye etmiştir” ifadelerini kullandı. Konuşmasının sonunda “İslâm ile demokrasi veya Müslüman ile demokrat örtüşmektedir” diyen Prof. Dr. Aydın, sözlerini “Gerçek olmayan, yani sahte demokratlar kendi mezarlarını kazarlar” diye bitirdi.

ŞÜKRÜ BULUT: Demokrasi, 1908’de kısmen başladı

Daha sonra kürsüye gelen İslâm Şurası Sözcüsü ve gazetemiz yazarlarından Şükrü Bulut, meseleye doğrudan ‘İslâm Demokrasisi’ mecrasından girdi. Bulut, Kur’ân ve hadislerdeki demokrasi izdüşümlerini ortaya koyarken, daha çok demokrasinin Asr-ı Saadet uygulamaları üzerine durdu. 52 maddelik Medine vesikasının, kendisinden sonraki bütün anayasal metinlere analık yaptığını belirten Bulut, Avrupa’nın öne sürdüğü Magna Carta’nın ise bir Endülüs versiyonu olduğunu ifade etti. Bulut, tarihin derinliklerine gömülmek istenilen Endülüs ve Sicilya İslâm medeniyetlerinin İskandinavya coğrafyası ile ilgisi ortaya çıkarılmadıkça, demokrasi sürecinin doğru anlaşılmayacağını ifade etti. Peygamberimizin (asm) ifadesiyle ‘hilafet veya seçimli sistem’in 30 sene devam ettiğini ve daha sonra saltanatın başladığını ifade eden Bulut, “Bugünkü dindarlarımızın hilafet ile saltanatın farklarını anlayamamaları, demokrasinin de doğru anlaşılmasını engelliyor” dedi. Bulut, İmam Hasan’ın hilafetinden 1876’ya gelen sürecin – iyi tarafları olsa da – neticede saltanat olduğunu, kısmî demokrasinin 1908’de Bedîüzzaman’ın da aralarında bulunduğu kahramanlar tarafından başlatıldığını söyledi. Bulut, “Bedîüzzaman’ın 1908’de İstanbul ve Selanik’te irad ettiği ‘hürriyet!’ nutukları, belki de ileri demokrasilerin ana çerçevesini çiziyordu… Şeriat ile demokrasinin birarada teleffuzlarına tahammül edemeyen demokrasi düşmanlarının, münafıklıkla kendilerini liberal ve demokrat göstermeleri yalnızca bir aldatmacadır. İnsaniyet-i kübra ile sınırları çizilmemiş bir hürriyet ve demokrasi kısa zamanda hedonizmin saldırılarıyla ölecektir” diyerek, Avrupa demokrasilerinin perişan hallerini örnek gösterdi.

ZAMAN, BEDİÜZZAMAN’I HAKLI ÇIKARDI

Programa, cemaat temsilcilerinin yanı sıra Türk Sivil Toplum temsilcileri de katıldı. Almanya İslâm Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya, dinî cemaatler adına yaptığı kısa konuşmasında, zamanın Bediüzzaman´ı haklı çıkardığını, onu dinleme, yani onun Kur´ân tefsirini dinlemeniz nispetinde meselelere çözüm bulabileceğimizi ve bu arada Nurculuğu seslendirenlerle yaşayanların farklı ele alınması gerektiğini de vurguladı. Türkiye’den anma gününe katılan Yeni Asya gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi Hamza Kara da, burada bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, programı tertipleyen Avrupa Nur Cemaatini tebrik etti. Programa, Atilla Yılmaz, Bediüzzaman’ın hayatını şiirleştiren dizeleriyle renk katarken, Bizbize Musıkî Topluluğu da katılımcılara ziyafet sundu. Ailelerin ve çocukların oldukça memnun ayrıldığı program, Bediüzzaman’dan deyişlerle son buldu.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*