Kırmızı melek

Zamansız alemin mekanında bekleyiş vaktidir, “Hu” ların ruhlara üflenişidir o an.

Ayrılmak üzere sıkılan cisimsiz eller, vuslata gidişe hazırlanır şu an.

Bezm-i eleste şahlanan sadalar, Hakka hak diye ilan eder candan.

Sadalar yükselirken Rabbe, ruhlar cismaniyeti bekler hasretle, Rabbe vuslatın yolu hasrettir, ruh henüz bilmese de.

Ebediyetin kucağında yoktan var olan ruhlar, bir bir esmalarda yoğrulmuşlar.

Zaman gelmiştir esmalar sır kılıflarında.

Ezel-ebed çizgisine bir parantez açılmakta bir anda, cismaniyete taşınacak ruhlar alemlerinde beklemekte.

Yürekten dökülen ümitler, dualar ruhu istemekte, ana rahmiymiş yeni durak, kimseler bilmese de.

Ana dilinde başlar en tatlı nağmeler, sevdaya kalbeden en tatlı hevesler.

Sevdadır artık adı, aşka susayan gönül, umuttur özü, onunkisi Kırmızı bir Melek.

Ana yüreğinde dolar sinede birikip taşar, sevdadır koynuna sakladığı, kalbine sarıp sarmaladığı. Sevdadır artık gülüm diye kokladığı, oysa o Kırmızı Melek.

Aylar gelip geçer…

Ana ana karnıdır başını yasladığı, ruhunu emanet ettiği, cismiyle tanıştığı.

Ana karnıdır artık yuvam dediği cismiyle saklandığı, bir bilse o Kırmızı bir Melek.

Aylar önceydi, cisminden habersiz, sayfalar çevrilmiş, ana dili söylenmiş.

Ana dilinden ruha akan bir kanal var imiş.

Anacığının dilinden dökülen Kırmızı bir Melek imiş, yıllar geçince bunu öğrenecekmiş.

Alem zamansız iken sürurlar zamanı sarmalayıvermiş, zaten zaman böylece oluvermiş, cisim ruhu gelince.

Kırmızı Meleğin ninnisinde büyümeye devam etmiş.

Alem faniye geçiş emrini almış aylar dokuzu bitirirken, fani alemi selamlamış çığlıklar sevinçler ile yükselirken.

Bekaya müştak bir ruh varmış fani cismine meftun edilmiş. Geçen her zamana yıllar denilmiş, yıllar da kendini hızla göstermiş.

Esmalar sır kılıflarıydı ya ezelde, cismaniyet sırların inkişaf etmesinde.

Ana rahminde tanışmıştı ya kul Kırmızı Melek’le, fani dünyanın hali Kırmızı Melek ile devam etmekte.

Heceler dilleri süsler yıllar geçtikçe…

Zikir olur bazen, susunca fikir zihinlerde.

Ama Kırmızı Melek hep derinlerinde.

Ama susmaz söyler her seferinde, “Muallimim” der sönük fikrini emanet eder Kırmızı Meleğe. Ama durmaz dillenir ümitle, bilemem der niyaz eder gönülle….

Malikten emanettir ya evlat, emanete hıyanet en büyük cehalet.

Yılların zinciri bir bir eklenirken, sinn-i kemal bilinen vekalet.

Hesaplar başlar zihinde, sorular kalbi ve aklı tırmalamakta.

Arayışlar, yeni uçuşlar alemden aleme. Sevdaydı ya ekilen tohum, Kırmız Melek nerede?

Kader kaza olmaya başlamış zamanda,

ne asr-ı saadet, ne de cehalet var yaşadığı anda.

Sorular, en şiddetli hücumlar, kalp ve akıl direnmekte zorlanmış.

Zaman ahir zamanmış.

Ana rahminde tanıştım Kırmızı Melekle.

Anam söylemiş ya “Hu” diye dilinde.

Muallim olmuş Kırmız Melek muallimliliğinde.

Korumuş Kırmızı Melek benden gizlice her seferinde.

Aklımı doyurmuş kalbimi sularken temiz nefesiyle.

Adını anam koymuş Kırmızı Melek diye. Ben yıllar sonra tanıştım gerçek ismimle.

Zaman ahir zamanmış senin adın Risale-i Nur.

Kabın kırmızıymış ya, anam demiş sana Kırmızı Melek.

Dilinden süzülmüş senden heceler.

Kaybolmuş benden en büyük helaketler.

Risale-i Nur benim Kırmızı Meleğim. Aklımı ve ruhumu koruyan sevdam.

Dünya fani bense ondan fani.

Ruhum baki, yeni durak kim bilir neresi?

Azrail gelecek ya bir gün bitti diyecek. Ruhumda ol, cismimde kal, beni Hakkın rızası için koru o an gelene dek!

 

Hacer Çayabatmaz

Genç Yorum dergisi

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*