Kişisel Gelişimli Kız

Çoktandır göremediği arkadaşıyla özlemlemini telefonda gidermeye çalışıyordu. Bu mesafeli konuşmalar, uzaklıkları kaldırdığından birbirilerinin seslerine de çok aşinaydılar. Evde olduğu zamanlarda telefona o çıkardı. Nadiren ulaşamadığı zamanlarda oğlu babasının yerine cevap verirdi. Said´in olmadığı vakitlerde ise evin annesi kısa cümlelerle gerekli bilgiyi verirdi… Asude´nin telefona pek cevap verdiği olmazdı.

Kimse evde olmadığı zamanlarda bir kaç defa babasının arkadaşına muhatab olmuştu… Babası Asude´nin çekingenliğinden utangaçlığından  bahsederdi. Bu ise arkadaşının hayâline Asûde´yi ürkek bir ceylan yavrusu olarak çizerdi… Bazen de iffetinin yüksekliğini simasında dalgalandıran bir humrete… Tıpkı biricik yavrusu Tubanur gibi… Onların bu hallerinden Allah´a şükrettikleri çok olurdu… Afife ve latife kızlar…

Yine bir hafta sonu tahassür duygusuyla elleri gayr-i ihtiyarî telefona kaydı. Ezberindeki numaraları hafızaya müracaat etmeden çevirdi. Ahizedeki bayan sesiyle telefonu özür dileyerek hemen kapattı. Numaraları kontrol etti, doğruydu. Fakat bu ses… Bu yabancı kadın sesi… Belki yanlış düşmüştü. Belki de misafirleri kaldırmıştı, telefonu… Tekrar aradı. Asude, amca dediği baba dostunu sesinden tanıdığından, “-ben Asude… Amca, dedi. Babamı arıyorsun,galiba… Telefonu kendisine götürüyorum, dedi…” Hal hatırdan sonra Asude´nin babası ve çeyrek asırlık arkadaşıyla halleşti ama, neler konuştuğunu telefondan sonra kendisi de hatırlayamıyordu… Zihni Tubanur´la akran Asude´nin sesine takılmıştı… Bir tuhaflık sezinlemişti… Bu Asude ile o Asudeyi düşündü… Koltuğa oturduğunda ayaklarının altına oturağı yerleştirmeyi ihmal etmedi… O´nun dalgın ve tedirgin halini gören eşi, gözbebekleriyle sebebini sorunca, dudaklarından: Asude, çıktı… Evin hanımı: Aman Allah´ım! N´olmuş yavrucağıza… diye feryadı basınca, beyi ayağa kalktı ve hanımını teskin ederek “telefon görüşmesindeki” tuhaflığı anlattı. Elini kalbinin üzerinden indirmeyen hanım, kendisini korkuttuğundan serzenişte bulunur… Mutfağa doğru eşini taakip ederken birlikte hadiseyi anlamaya uğraştılar. İmam-Hatib Lisesini yeni bitiren Asude ile alakalı nahoş bir şey duymamışlardı. Son görüşmelerinde ailece mesud bir tablo oluşturduklarından ikise de emindi. Sonraki telefon görüşmelerinde de Asude´yi aynı ses tonuyla duymuşlardı. Kızların anneleri de görüştüklerinden, Tubanur´un annesi Asude´nin son zamanlarda bazı dindar terbiyecilerin teşvikiyle Kişisel Gelişim Kurslarına katıldığını ve Asude´nin bu kurslardan çok değişik davranışlar edindiğini kelimelerden oluşan mozaik parçalarından öğrenmişti. Evin Bey´i iş münasebetiyle bu kursların mahiyetini az çok biliyordu. Çalıştığı müessese bazı satış elemanlarını bu kurslara göndermişti. Dönüşlerinde idare ve asayişte bu elemanlarla epey problem yaşamışlardı. Birçoğu da patronun ödediği büyük meblağlara rağmen faydalı olamamış ve ekip ruhunu kaybettiklerinden işten çıkarılmışlardı. Fakat Asude´nin bu kurslarda ne işi vardı. Genç bir kızın bu kurslardaki halini önce hayâl etmeye çalıştı, resme Tubanur da dahil olunca, hayâlini elinin tersiyle silmeye başladı. Asude´nin Kişisel Gelişimli halini merak eden anne baba dostlarını ziyarete niyetlendiler.

Tahassürü yazı ve sesle gidermeye çalışanlar ne kadar başarabilirler ki… Dost dostla göz göze gelip musafaha veya muanata etmedikçe tahassür bitmez kanaatindeyim. Onlar da öyle yaptılar… Zamanın dostluğun üzerine serptiği toz gubarı sohbetle gidermeye çalışırlarken, dostunun hâlindeki tedirginlik sohbetin tatlı sıcaklığını azıcık üşütüyordu.

Asûde´nin anne babası evlerindeki yenilikleri önce gizlemek istediler. Fakat Asûde´nin çene altına küçük köylü kızların bağladıkları başörtüleri anımsatan örtüsü, erkek yakalı gömleğin başörtüsünün uçlarını kavrayan açık hali, bluz ile hırka arasında sıkışmış üst giysisi ve uçuşan eteğinin durumu bu evdeki yeniliğin boyutlarını gayet net gösteriyordu. Çevresinde dindar, tesettüre riayetkâr ve gayet mazbut olarak bilinen dostunun çocuğunun yalnızca Tubanur´un anne babasının garibine gitmemişti. Birçok başka garip bakış, istifham ve sorgulama dolu dost cümleler Asudeleri izliyordu.

Erkekler salonda tahassürle mazideki tatlı hatıraları konuşmaya başladıklarında, kadınlar kendi odalarında daldan dala atlayarak sohbete ısındılar. Annelerin sohbeti çok derinleşmeden yol Asude´nin “Yeni dünyasına” çıkmıştı. Baba, bir dostunun tavsiyesiyle üniversite yolu kapalı kızını meşguliyet ve yeni şeyler öğrenme niyetiyle bazı kurslara göndermişti. Bu kurslarda doğru telafuz ve güzel konuşma derslerinin yanı sıra utangaçlığı gideren yöntemler uygulanıyordu. İmam-Hatibi bitiren bir genç kız için lüzumlu şeyler olarak düşünmüştü bu bilgileri… Kursları düzenleyenler de dindar insanlardı, güvenilir ve geçmişi temiz arkadaşlar… Kurslara katılanların çoğu da mazbut ve dindar hanelerde hayata gözlerini açmış çocuklardı. Gerçi erkek kadın karışımı önceleri kendilerini rahatsız ettiyse de sonradan ona da alışmışlardı. Ayrıca güzel  yazma, kendisini net ifade, başkalarını idare çevresini etkileme ve hatta gazetecilik mesleğini bile kazandıracak bu kursların anonsları yalnızca güzel şeyler vaadetmiştir…

Dört günlük yoğunlaştırılmış ilk kursların sertifikasını alan Asude´de sunî bir “öğrenme ve yazma” iştihası başlamıştı. Kursta verilen kalıp bilgilerin “değişmez doğruluğuna” kapılırken, çevresindeki davranış bozuklukları, cahilane yaklaşımlar, lüzumsuz çekingenlik ve utanmalar daha fazla dikkatini çekmişti. Tepkiyle eski dünyadan uzaklaşırken farkına varmadan gözlerinin önüne yeni yeni modeller geliyordu. Yıllardır karşı koyduğu “Batı tarzı hayata” karşı konuşurken bile O´na yaklaşma ve ondan bir kabul duygusu kalbine yerleşiyordu. Müslümanları ve içinde bulunduğu toplumu; batıdaki ilmî değerleri ve davranış kalıplarını öğrenemediklerinden geri kaldıklarına inanmaya başlamıştı. Batılı sosyal bilimciler, hayat ve davranış yorumcuları ve sosyologlar gözünde devleşirken, başta babası olmak üzere önceki otoriteler küçülmeye başlamıştı Asude´nin gözünde.

Asude ikinci kursunda daha da önemli şeyler öğrenmişti: Bir kadın olarak “hayır” diyebilmek… Mütemadiyen evet demenin bir şahsiyet bozukluğu olabileceğini de burada öğrenmişti. Daha önemlisi, sorgulamayı da burada öğrendi… Artık o sorgulayacaktı. Şimdiye kadar kendisini sorgulayan insanları, toplumun değerlerini ve hadiseleri yep yeni perspektif ve modeller çevresinde sorgularken, şahsiyetini bulacak ve bağımsızlığına kavuşacaktı.

Dostlar salonda çeyrek asırlık hatırarları yeniden harmanlarken, hanımlar da diğer odada ilginç hikâyelerin heyecanıyla zamanın adeta üzerine çıkmışlardı. Kız meslek lisesini bitirmiş Asude´nin annesi, sohbetin  koyuluğu ve çayın demine dayanamayarak olan biteni örtüsüzce misafirine anlatmıştı. Babanın teşvikiyle bu yeni kurslara katılan kızındaki değişikliği ilk farkettiğinde durumu eşine aktarmış sa da, Asude´nin babası azıcık da olsa kızına taraf çıkmış ve annesini geri kafalılık ve vehimle bile suçlamış. Fakat günden güne Asude´de ortaya çıkan dikbaşlılık ve söylenilenlere kafasını “hayır” anlamındaki sallayışı anneyi telaşa atınca, kızıyla başbaşa ciddî bir şekilde görüşmeye niyetlenmiş.

Anne, kızındaki derin değişmelerden habersizce karşısına geçmiş ve bazı şeylerin yanlış olduğunu ifadeye çalışmıştı. Fakat ancak on dakika geçmemişti ki, Asûde gözlerini annesinin gözbebeklerine dikerek ilk meydan savaşını vermeye başladı. Kişisel gelişim kurslarından öğrendiklerini tatbike koyan kızı karşısında annede bir bozgun hali yaşanmıştı. Önce gözlerini hâlâ hareketsizce bakan kızından kaçırdı, gayr-ı insiyakî bazı hareketlerde bulunmuştu. Bakışlardaki mağlubiyeti, Asude´nin kalıp cümleleri ve hazır mantık paketleri taakib edince, annesi tartışmayı başka zamana bırakmıştı. Kursların sayısı arttıkça Asûde uygulamanın dozajını artırıyor… Netice olarak sesi ve tesiri evin her köşesinde kendisini gösterir olmuş… Anne kızın meydan muharebelerine babası da kısa zamanda dahil olmuş. Birara kızına haddini bildirmeyi niyetlenince; karşısında kanun namına konuşan birisini bulmuş. Yalnız kendi yetki ve sınırlarını değil, tüm ailenin yetkilerini kalıp cümlerle belirleyen Asûde karşısında önce duraklamış, sonra da  babalık şefkatiyle hadiseyi zamana bırakmayı ve hatta alttan almayı uygun görmüş.

Özgüvenini arama macerasından önce Asûde´nin iffeti ve utangaçlığı konuşulurdu. Fakat bu kurslardan sonra Asûde eve aldırttığı internet´le insanlarla adeta mübaşeret yarışına girmiş. Kurs arkadaşlarıyla “toplu internet gurubu” kurmuşlar. Erkek kadın demeden yazışıyorlar, fikir üretiyorlar ve de model geliştiriyorlar. Annesinin tedirginliğini bir “hayır!”darebesiyle geçiştirmeye çalışan Asûde´nin; “…sizin tanıdığınız ailelerin çucuklarıyla görüşüyoruz. Bu dindar ailerlerin çocuklarıyla görüşmemde ne mahzur olabilir ki… Artık bana güvenmeniz lazım. Hayatımı siz dizayn edecek değilsiniz. Eski zamanları yaşamak size zor gelmiyor mu?” sözlerine karşın annesi yine yutkunmakla yetinmiş.

Annesinin dert yandığı bir husus da uzun süredir gitmeyen evdeki huzursuzluk… Şen şakrak sofra sohbetleri, aile bireylerinin günlük tatlı hatıraları ve birlikte okunan kitaplar, mütaalalar sam yeline yakalanmış adeta. Akşam çayları da sırra kadem basmış. Sofradan kalkan odasına çekiliyor… Sofrayı toplayan anne ve salonun bir köşesinde gazetesini okumaya çalışan baba… Özgüvenliklerine kavuşmuşlar çoğunlukla anne babalı ortamdan hoşlanmıyorlardı… Bir arada olmak münakaşa, tartışma ve gürültü anlamına geliyordu. Zaman zaman meydan savaşlarının yerini sinir harbine bıraktığı da oluryormuş. Bir defasında annesi; böyle giderse dayanamayacağını ve intihar edeceğini söylemiş, Asûde´ye. Asûde yine çok ilginç bir tavırla karşılık vermiş: Düşüncesinin kendisine şantaj olduğunu ve insanların hür iradesiyle yapmak istedikleri işlerden alıkonulamayacağını söylemiş.

Misafir hanımın merakı çoktan üzüntüye dönüşmüştü. “çaresiz vakıa” dercesine önce ev sahibesine ve sonra da çevresine bakınıp dururken zil çaldı. Asûde arkadaşlarıyla sinemadan dönüyordu. Son zamanlarda Harry Potter ve Matrix filimlerindeki derin noktaları merak ediyor ve batıyla yarışmak için batıyı bilmek lâzım, diyordu. Tubanur´un annesi Asûde´yi makyajlı haliyle hiç görmemişti. Kaşlarıyla epeyce oynamış ve yüzünde bazı değişiklikler yapmıştı. Eski halini gözünde canlandırdı, daha masum ve çekici gelmişti. İğreti duran kalitesiz başörtüsü ile kotpantolon hiç uyuşmuyorlardı. Özgüven ve derken Kişisel Gelişim kurslarına katılmış Asûde´deki “mütereddit duruş” misafirin gözünden kaçmadı. Şu haliyle, yani giyimi, makyajı ve duruşuyla Asûde´nin bir komplekste çırpındığı izlenimini ediniyordu, misafir Hanım. (Fıtrî) giyimine güzelliğine, islamî terbiyesine olan güveni kaybetmiş bir Asûde ile karşılaştığını haykırmaktan kedini zor tutuyordu. Bu kadar kısa sürede bu radikal değişimi gerçekleştiren “Kişisel Gelişim Kurslarının” mahiyetini meyvesinden anlayan teyzesi acı ile bir Asûde´ye, bir de perişan annesine baktı. Bakışları anne kız arasında koşuşurken zihninde çocukların fıtratını bozan kurs organizatörlerinin silüetleri şekillendi… İyi niyetli ve nur yüzlü olamazlardı. Ömürlerini adadıkları yavrularını kimyasal değişikliğe uğratılma felâketine sebep olanlara lanetle karışık dualarda bulunduğunun farkına kendisi de varamadı. Acıma şefkat arası tekrar Asûde´ye baktığında, kızcağız odasına çoktan yönelmişti.

Misafir hanım Asûde´nin son halini gördükten sonra eşinin anlattığı kursların mahiyetini biraz daha anlamıştı. Tubanur´un bu kurslara gitmiş olmasını hayâl bile edemedi… Dünyasına kâbuslar çöküyor ve yutkunmakta zorluk çekiyordu… Cennet Köşelerini andıran bu evin eski halini düşündü. Cıvıl cıvıl çocuklar oynarken anneler  patırtı gürültü arasında dinî dersler, sohbetler yapmaya çalışmışlardı. Beyler kendi aralarında bazen kahkahalara varan şûh sohbetlerde bulunurlardı. Her defasında yeni bilgiler, haber ve hayâllerle birbirine koşan bu ailedeki suskunluğa, üzüntüye ve ufuksuzluğa semavî din karşıtı felsefenin mahsulü olan kurslar sebep olmuştu. Dinî gazete ve toplantılarda gafilâne anons edilen bu kurslar, daha nice mutlu yuvaları mutsuzluk ve tedirginliğe sürüklemişti. Batı ile yarışacağız ve onu tenkid edeceğiz derken, felsefenin tuzağına düşmüş nice onbinlerce genç vardı, şimdi… Hiç bir meselesini anne babasıyla paylaşmayan; egoist, hodperest, ukala ve uçuk nice erkek ve kız çocukları… Tamamına yakını da mazbut ailelerde doğmuş büyümüş, kısmen anne babasından dinî telkinler almış çocuklar… Doğrusu kurt gövdenin içine giriyordu…

Salondan erkeklerin sesi gelince, hanımlar toparlandılar. Ev sahibesi misafirlerini uğurlamak üzere kapıya yönelmeden önce tekrar misafir hanımın gözbebeklerine girercesine baktı… Yardıma olan ihtiyacını ve paylaşmaya olan iştiyâkını o bakışlarıyla ifade ediyordu. Tubanur´un annesi ise; inşallah en kısa zamanda… Tekrar görüşürüz, diyerek vedalaştı…

Benzer konuda makaleler:

2 Yorum

  1. Acaba bu yazıyı okuduktan sonra hak ile batılı ayıramayacak kadar ülfet peyda edenler var mıdır?! Hem akla, hem de kalbe kapılar açan bu yazı bir çok sitede, gazete ve dergilerde paylaşılmalı ve her okuyan lütfen tüm tanıdıklarına göndersin. Yazana da dualarımızı gönderelim.

  2. Evet bende katılıyorum, bu yazı eş dost akraba herkese gönderilmeli yazıcıdan çıkartılıp dağıtılmalı. Kişisel gelişim kurslarının yaptığı tahrip gizli kalmamalı.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*