Kitaptan korkmayalım, okuyalım

“Kitaplar kendinize ve başkalarına saygı duymayı öğretecek, yüreği ve aklı, dünya ve insanlık sevgisiyle dolduracaktır” der Maksim Gorki.

Evet, kitaplar ve onların aracılık ettiği mesajlar insanları düşünmeye sevk ederken, aynı zamanda sevgi, saygı gibi ulvî değerleri de kazandıracaktır. Fakat günümüzde özellikle de ülkemizde okumayla aramıza mesafe koymuş durumdayız. Araştırma şirketlerinin verilerine göre, Türkiye, kitap okuma oranı olarak birçok gelişmiş ülkenin açık ara gerisinde bulunuyor. DES’in raporuna göre bir Japon yılda ortalama 25, bir İsviçreli yılda ortalama 10, bir Fransız yılda ortalama 7, bir Türk ise 10 yılda ancak 1 kitap okuyor. Yine Türkiye İstatistik Kurumu’nun yaptığı araştırmaya göre, (ülke genelinde ve ülke ortalamasında) günde 6 saat televizyon izleyen, 3 saat internete giren Türkiye insanı, kitap okumaya sadece 1 dakika ayırıyor. Kitap okumak ise ihtiyaç listelerinin 235. sırasında yer alıyor.

Ülke olarak okumuyoruz ve bu sebeple olaylar karşısında düşünmek yerine birilerinin söylemlerinin arkasına sığınıp ona göre hareket ediyoruz. Toplumda kitaba karşı soğuk tavrın birçok sebebi olabilir. Bunları sıralamak mümkün, fakat bu içler acısı durumun bir sebebinin de baskı ve yasaklamalarla toplumun kitaptan korkar hale getirilmesidir. Tarihî süreç incelendiğinde baskıcı ve otoriter rejimler kendi fikirlerinin karşısında olduğunu düşündükleri fikirleri tehlike olarak görüp onlara hayat hakkı tanımamışlardır. Bu durum milâttan önceki dönemlerden tutun da 2017 Türkiye’sine kadar neredeyse hiç değişmeyen kötü bir gelenektir. Moğol istilâsı olarak nam salan olaylar sırasında insanlığın en değerli kütüphaneleri nasıl yok edildiyse aynı kötü gelenek Türkiye tarihinde de maalesef defalarca yaşandı.

Günümüzde de KHK’larla yasaklanan yayınlar maalesef aynı akıbete uğradı. Haberlere de sıkça konu olan çöplere kitapların atılması ve bazı yerlerde toprağa gömülen yüzlerce kitap bunun sonucu. Çocukluğumda hikâye olarak dinlediğim darbe dönemlerinde yasaklı kitapların toprağa gömülmesi, evlerde sobalarda yakılması gibi olaylar günümüz Türkiye’sinde de ne yazık ki oluyor. Hem de o dönemleri eleştirip yanlışlığını her platformda anlatan bir anlayışın iktidarı döneminde oluyor bunlar.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan 2002 yılında Başbakan iken Ulusa Sesleniş konuşmasında şöyle diyordu: “Daha önceden verilmiş bütün kitap toplatma kararlarını hükümsüz hâle getiriyoruz. Altı aylık bir geçiş süreci içinde, yasaklı durumda bulunan 23 bin kitap özgürleşecek. Böylece Türkiye yargı ayıplarından da arınmış olacak, demokrasi standardımız yükselecek, Türkiye’nin dünyada itibarı artacaktır.”

Bu önemli ve demokratik gelişmeyi 2002 Türkiye’sinde her kesimden insan desteklerken 2017 yılına geldiğimizde yaşanan yasaklamalar adımların ileriye değil de geriye doğru atıldığını gösteriyor.

Bugün gelinen noktada örgüt bağları olduğu iddia edilen en az 29 yayınevi kapatılırken, binlerce kitap yasaklı konuma düştü. Bunun topluma yansıması ise oldukça büyük bir hayal kırıklığı. İnsanlar evlerinde var olan birçok kitaba bomba muamelesi yaparak bir an önce onlardan kurtulmanın yollarını arar oldular. Hatta onlardan kurtulmak isteyen insanlar ne yapacaklarını bilemeden panik halinde çöplere atmaya başladılar. Fakat ne yazık ki bu ortamda çok daha dikkatli olmaları gerekliydi! Çünkü her yerde mobeseler vardı ve onların bu eylemi gerçekleştirmeleri bile suçtu! Sonra malûm haberler gelmeye başladı: ‘Çöpe kitap atan A. B. gözaltına alındı.’

Konuştuğumuz, bir araya geldiğimiz birçok insan artık kitap almayı bıraktığını belirtirken, ev ve işyerlerinde bulunan kitaplara şüphe ve korkuyla bakıyorlar. ‘Acaba bu kitap başıma bir iş açar mı?’ diye. Şu an özgür olan kitapların da birgün yasaklı olabilme ihtimali insanlarda korkular oluşturuyor. Özellikle son dönemde gelişen olaylar dolayısıyla zaten çok düşük olan toplumun kitap okuma oranları iyice dibi görmüş oldu.

Oysa unutmamamız gereken İlâhî bir mesaj var: ‘Oku!’. Ve Kur’ân-ı Kerim’in ilk emri olan ‘Oku’ her dönem ve çağda mesaj olarak alınması ve uygulanması gereken İlâhî kuraldır. Onun için, bütün bu yaşadıklarımıza rağmen ve daha da güçlenen bir kararlılıkla, ne pahasına olursa olsun okumalı ve okumayı teşvik etmeliyiz.

Ülker Yılmaz Caba

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*