Kıyafetin gizemi

Kıyafet, beşerî ihtiyaç; örtünmekse, bir emir!

Fakat bunu, sadece örtünmekten, beşerî bir ihtiyacından ibaret olarak görmemek gerekir. Çünkü giyim kuşam, sosyal ve kültürel hayatta önemli bir rol oynar. Toplumlarda kıyafetler, bir insanın dinî hassasiyet, alçak gönüllülük, cinsiyet ve sosyal statüsü gibi özelliklerini nazara verir.

Yani, kıyafet, insanların dışa bakan vitrini!

Bu itibarla, -abartmamak şartıyla- güzel giyinmek, ne örtünmek ne de görünmek; bilâkis, kişinin kendine değer vermesi. Yakışanı giymek ve giydiğini yakıştırmak ise, hatırı sayılır bir meziyet.

Rüküş kıyafet; üste başa dikkat etmemek, elbette ki hoş olmaz. Nasrettin Hoca’nın, meşhur, “Ye kürküm, ye!” sözüyle ifade ettiği ve bu sözle, çok şey anlattığı gibi; düzgün kıyafet, kişiye itibar kazandırır.

Peygamberimiz (asm), temiz ve güzel şeyler giyinip topluma derli toplu çıkma konusunda oldukça titiz davranmış ve bununla ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır:

“Ey ashabım! Sizler, mü’min kardeşlerinizin yanına varacaksınız. Binaenaleyh, binek hayvanlarınıza dikkat ediniz, kıyafet ve elbisenizi düzeltin ki insanlar arasında parmakla gösterilecek gibi olunuz. Çünkü Allah, çirkinliği ve çirkin söz söylemeye özenen kimseleri sevmez.” 1

Bir başka zaman, pejmürde denilebilecek kalitesiz bir elbise içinde kendisine gelen bir adamla da aralarında şu konuşma geçmiştir:

“Malın var mı?”

“Evet.”

“Hangi çeşit mal?”

“Allah, bana her çeşit maldan verdi.”

“Madem ki, Allah sana mal verdi, şu hâlde nimet ve ikramının izini üzerinde görsün!” 2

Elde yok ise, diyecek bir şey yok; ama varsa, var olanı giymeli.

Güzel giyinmek, hiçbir zaman, pahalı şeyler giyinmek; israf etmek manasına gelmez. Arandığında, herkesin bütçesine göre güzel şeyler bulunabilir. Giydiğini yakıştırmak, biraz da kişinin bu konudaki dikkatine, özen göstermesine bağlı.

Uygun beden, uygun renk ve aksesuar uyumu meseleyi halleder.

Sıradan bir kıyafet içinde olan kişi, karşı tarafın, “Amca, Dayı, ha, hı” gibi istihza yollu hitabına muhatap olurken; eğer kıyafetin düzgün, bir de kravatlıysan, hemen tavır değişiyor; hitap, “Efendim” ya da “Beyefendi” oluyor. Bu cümleyi tornistan edip, hanımlar için de uyarlayabiliriz. Zira kıyafet, herkes için kıyafet.

İşin bir de temsil yönü var:

Meselâ bir üniforma, asker veya polis tarafından giyildiğinde devlet otoritesini temsil ettiği gibi; üniforma, aynı zamanda bir grubu, bir takımı da temsil edebilir.

Hatta olgun yaştaki bir insanla, gençlerin kıyafet seçimi, model ve renk tercihi bile birbirinden farklı oluyor ve belirleyici rol oynuyor.

Bir devrin kıyafetinden bahsedilirken, romanda, “Kadın kıyafetleri, bol şalvar, işlemeli cepken, oyalı yelek ve erkekle konuşurken daima ağza örtülmesi âdet olan renkli yemeni…” 3 ibareleri yer almaktadır.

Demek kıyafet, her devirde insanların gündeminde yer almış.

Ne yapalım; dünya, böyle!

“Ye kürküm ye” dünyası…

Dipnotlar:

1- Ebû Dâvud, Libas, 25. 2- Tirmizî, Birr, 63. 3- Refik Halit Karay, Gurbet Hikâyeleri.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*