Komşunun külü

Komşu, birbirlerine yakın veya bitişik evlerde oturanların yanı sıra iş yeri komşusu, arazi komşusu olan kimselerin birbirlerine göre adlarıdır.

Komşular arasında yakın, kaçınılmaz münasebetler vardır. Bu itibarla, komşular birbirlerini incitmemeli, birbirlerinin hatırlarını saymalı, birbirlerine yardım etmeliler. Bu davranış biçimi ya da bunu beklemek, bir komşunun diğer komşu üzerindeki hakkıdır.

“Komşu olmak”, yakın olmayı ifade ettiği gibi; “komşuluk etmek” de, komşuların aralarında münasebet kurarak birbirleriyle görüşmelerini, hemhâl olmalarını ifade eder.

Halk arasında, yeri geldikçe söylenen, “Peygamber Efendimize (asm) komşu olmak için iyi komşu olmak gerekir”  sözü meşhurdur.

Çünkü, Peygamber Efendimizin (asm), komşuluğun ne kadar önemli olduğunu ifade eden şu hadis-i şerifi, işin nirengi noktası:

“Cebrail bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki, komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.” 1

“Komşuluk” kavramına örnek bir davranış biçimi:

İmam-ı Âzam Ebû Hanîfe’nin sarhoş bir komşusu varmış.

Her türlü gürültüyü çıkarır ve bitişik komşusu olan İmamı son derece rahatsız edermiş.

İmam buna sabreder, tahammül edermiş. Bir ara, her zamanki gürültüden eser kalmamış, ses kesilmiş. İmam merak etmiş, çevresindeki insanlara:

“Bizim komşudan üç gündür ses çıkmıyor. Bilen var mı, komşumuza ne oldu?”

Komşuları:

“O kimse sarhoş, ayyaş olduğu için işlenen bir suçtan dolayı zanlı olarak onu hapse attılar. Yâ İmam, sen kadılık yapmış bir kimsesin. Şu adamı bir kurtar” demişler.

İmam, kurtarmış ve o kimseye:

“Ey komşum! Senden özür dilerim. Yokluğunu, üçüncü gün fark ettim. İlk gün fark edemediğim için iki gün fazladan hapis yattın” demiş.

Hapisten kurtulan sarhoş komşu:

“Aman İmam. Asıl ben senden özür dilerim. Bunca yıl, kasıtlı olarak seni rahatsız ettiğim hâlde tahammül ettin, sabrettin. Hakkını helâl et” karşılığını vermiş.

Aileden sonra hukukuna en çok riayet etmemiz gereken, yan yana yaşadığımız, aynı cümle kapısını kullandığımız; akşam-sabah yüz yüze geldiğimiz ve görüştüğümüz komşularımızdır.

İşte, bunun içindir ki, atalarımız; “Komşu komşunun külüne (tütününe) muhtaç” demişler.

Komşusu, her ne kadar kadı ya da kaymakam olmasa da…

Dipnotlar:

1- Ebû Davud, Edeb: 123; Müsned, 2: 85.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*