KÖPRÜ´nün 93. sayısı: İSEVİLİK

Din olgusu, insanlığın yeryüzünde var olması ile birlikte beşeri hayatın temel unsurlarından olmuştur. Günümüz insanını en çok meşgul eden konulardan biri olan “din”in kendisi toplumsal bir kurum olmakla birlikte, diğer kurumları da etkilemiş ve bazılarına da kaynaklık etmiştir.

Allah, Hz. Adem’den bu yana, peygamberleri vasıtasıyla, farklı sosyal yapı ve şartlardaki insanlara bildirdiği mesajlarını “İslâm”la ifade etmiştir. İslâm; Allah’ın gönderdiği dinin buyruklarına uyarak esenliğe ve selamete ulaşmayı ifade eder. İslâm sözcüğü Kur’ân-ı Kerim’de, “Allah katında din ‘İslâm’dır” ayetinde olduğu (veya Bakara 131, 132) gibi, bütün peygamberlerin getirdikleri İlâhî bilgilerin tamamını ifade eden din anlamında kullanılmıştır.

Kur’ân’la son şeklini alan “İslâm”ın temelini oluşturan ilkeler vahye dayanan bütün dini sistemlerde aynıdır. Ait oldukları zamanın şartlarına göre peygamberlerinin ismine izafeten Musevilik, İsevilik gibi adlarla da ifade edilen bu dinler özü itibariyle “tevhid” dinidir. Ancak İsevilik’te olduğu gibi asırlarca süren bir süreçte; sosyal şartların değişmesi, felsefenin etkisi ve sosyal hayata ait uygulamaların din adamlarınca teşkil edilmesi, bu dinin asli mesajından uzaklaşmasına yol açmıştır. Bugün, İsevilik’e hakim olan asli mesajın dışındaki yapılanmalar ortadan kaldırıldığında, karşımıza çıkan dinin son din “İslâm”la örtüşeceği bir gerçektir.

Bu noktada Hıristiyanlık ile İslâmiyet arasındaki inanç sistemi, ibadet şekilleri, peygamberler, din adamlarının durumu, sosyal fikirler, otorite vb. açılardan farklılıkların ortaya konulması ve bu dinlerin mukayeseli olarak araştırılmasından ziyade, dinlerarası hoşgörü ve diyalog bağlamında her iki dinin asli mesajının ve ortak noktalarının ortaya konulması daha da önem kazanmaktadır. Geçmişteki siyasi olaylar bir tarafa bırakılırsa, bugün fikri bakımdan daha uygun bir ortamın bulunduğu göz ardı edilmemelidir. Küreselleşerek küçülen dünyamızda artık Hıristiyanlarla bir arada yaşarken “medeniyetler çatışması” tezini tetikleyici yaklaşımlardan ve tartışmalardan ziyade sağlıklı bir diyalog ortamının oluşturulması gereği ortaya çıkıyor.

Bugün İsevilik’in asli mesajından uzaklaştırılmasının teolojik açıdan modern Avrupa insanı üzerindeki etkilerini incelerken veya bunun sonuçlarını eleştirirken İslâm ahlak ve itikadını sosyal hayata yansıtma hususunda büyük problemler yaşadığımızı da gözden uzak tutmamalıyız. Bu noktada Bediüzzaman Said Nursi’nin konuyla ilgili olarak ateizm, materyalizm gibi sosyal hayatı çökerten müşterek düşmanlara karşı İsevilerin hakiki dindarlarıyla ehl-i Kur’ân’ın ittifakını önermesi önem kazanmaktadır.

Bu noktaları göz önüne alan KÖPRÜ, 93. sayısının dosya konusunu İsevilik’e ayırmış.

***

Şinasi Gündüz’ün makalesi, Hz. İsa’nın mesajını anlamayı sorguluyor. İslâm’ın Hz. İsa’ya tarih boyu insanlığa gönderilen peygamberler zincirinin bir halkası, bir peygamber ve bir resul olarak vurgu yaptığını ve Hz. İsa’ya yönelik her türlü tanrılaştırma/ilahlaştırma anlayışını şiddetle reddettiğini belirtiyor ve bir peygamber olarak Hz. İsa’nın en temel mesajının Allah’ın mutlak birliğine ve tekliğine iman ile O’nun egemenliğine girmek çağrısı olduğunu vurguluyor.

Mustafa Alıcı, makalesinde dinlerarası işbirliği ve yakınlaşmaların her geçen gün kendini daha fazla hissettirdiğine dikkat çekiyor.

Lütfullah Cebeci’nin makalesi, İslâm’ın Tevrat ve İncil’e bakışını gözler önüne seriyor.

Davut Aydüz, makalesinde “Dinlerarası Diyalog” kavramı üzerinde duruyor ve Bediüzzaman Said Nursî’ye göre İslâm-Hıristiyan diyaloğunu inceliyor.

Lejla Demiri, İslâm kelamcılarına göre Hıristiyanlığı ele alıyor. Çalışmasında her iki dinî geleneğe ait teologlar arasında geçen karşılaşma ve dinî tartışmaların şahidi konumundaki reddiyelere dikkat çeken Lejla Demiri, tartışmanın Hıristiyan öğretisinin başlıca iki temel doktrini olan teslîs ve tecessüd üzerinde yoğunlaştığını ifade ediyor.

A. Hakim Murad, makalesinde bir Müslüman olarak teslis öğretisine dair anlayışını ortaya koymaya çalışıyor. Ramazan Altıntaş, makalesinde Protestanlaşma, Protestanlık, sekülerizm kavramları çerçevesinde “özgürlükçü teoloji” olarak ifade ettiği Protestanlığı ele alıyor.

Metin Karabaşoğlu makalesinde “Hz İsa Laik miydi?” sorusunu sorarak Hz. İsa’ya atfedilen “Sezar’ın hakkı Sezar’a, Allah’ın hakkı Allah’a” sözünü laiklik, dünyevileşme kavramları çerçevesinde tartışıyor. Makalesinde İslâm’ın Hıristiyanları Ehl-i kitap olarak tanımladığına ve Hıristiyanlara yönelik şefkat ve insaf yüklü bir hitabı bulunduğuna dikkat çeken Karabaşoğlu, öncelikle Kur’ân’ın Hıristiyanlığa yönelik yaklaşımını ele aldıktan sonra Hıristiyanlığın tahriflere uğramasına rağmen birçok hakikati barındırdığını ifade ediyor.

Mustafa Özcan, fetret kavramı çerçevesinde dinlerdeki kurtuluş fikrini inceliyor ve evanjelizm penceresinden fetret ehlini ele alıyor.

İsmail Taşpınar, Hz. İsa döneminde ortaya çıkan ve münzevi bir cemaat olarak dikkat çeken “Esseniler”i inceliyor.

Halil İbrahim Bulut, Bir Yahudi mezhebi olarak İseviyye fırkasını inceliyor.

İntizam Seyda Durgun, çalışmasında dünyanın ve anlayışların değiştiğini, insanlığın sürekli daha iyiyi ve daha güzeli aradığını ve en büyük güzelliğin ise bütün güzel şeyleri içinde barındıran İslâmiyet olduğunu vurguluyor. Güzelliklerin buluştuğu yeni bir dünyaya ve anlayışa ihtiyacımız olduğuna dikkat çeken İ. Seyda Durgun, bu noktada İslâmiyet ve Hıristiyanlık’ın buluşacağı pek çok noktanın olduğunu ifade ediyor.

Mehmet Ali Kaya, Hz. İsa’nın dönüşünü ele alıyor. Bütün peygamberler gibi Hz. İsa’nın da “Tevhid”i anlatarak insanları şirkten sakındırdığını ifade eden Kaya, çeşitli sebeplerle Hz. İsa’nın tam anlaşılamadığını, aradan geçen zaman dilimi içerisinde O’nun müjdelediği Allah’ın elçisinin “Tevhit” dâvâsını üç kıtaya ulaştırarak insanlığın beşte birinin hidayetini sağladığını ve tevhitçi Hıristiyanların da büyük bir kısmının bu hak peygamberin hidayeti ile kurtuluşa ulaştığını belirtiyor.

Ali Murat Yel’in makalesi Mehmet Ali Ağca’nın Papa II. John Paul’e yönelik suikast girişiminin Fatima ile ne gibi bir ilişkisi bulunabileceğinin cevabını arıyor ve Fatima’nın sırlarını açıklıyor.

Sadık Yalsızuçanlar, Ahmet Yüksel Özemre’nin “Hazret-i İsa’nın 114 Hadisi” adlı eserini tanıtıyor.

Abdülhalim Yener, Hz. İsa’nın biyografisini sunuyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*