Korona salgınının gölgesinde, Kutsal Doğum kutlamaları

Bu gün, günlerden Çarşamba… Avrupa’daki bayram heyecanı iyice sokak ve pazarlara taşmaya başladı… Ve Mesihîlerin bekledikleri “mukaddes doğum” anına, yani 24 Aralık akşamına yalnızca iki gün kaldı…

İslâm beldelerindeki “bayram yeri” geleneğinin Hıristiyanlar’da olduğunu, bu bayramda biraz daha net görebiliyoruz: Weihnachtmarkt… Weihnachtmarkt’ta para, ekonomi ve kazanmaktan önce kültür öne çıkıyor, Almanya’da… Çok orijinal şeyler var, burada… Yiyecekler, gösteriler ve sergiler… Müslümanların da çok merakını celp eden “Bayram Pazarlarına” denk gelirseniz Köln’de, Ren Nehri’nin solunda yer alan tarihî mekânı ziyaret ve izlemenizi tavsiye ederiz… Mesih’in doğum günü kutlamalarının; bize yansıtılmış “noel baba” resim/ figürleri, karlar altındaki ışıl ışıl manzaralar ve birkaç mumdan ibaret olmadığını göreceksiniz. Kırk seneye yakındır takip ettiğimiz ve zaman zaman siz okuyucularımızla paylaştığımız tasvirlere girmeden, bu senenin bir yanıyla buruk ve diğer yanıyla uyanık bayram hazırlıklarına, bir başka adeseden bakmak istiyoruz.

Küresel korona projesini hazırlayan “semavî din karşıtlarının” Hıristiyanlardan ne denli çekindiklerini, henüz işin başlarında ve Donald Trump ile bazı din karşıtı valiler arasındaki tartışmalardan hatırlayacaksınız. Tam kapanma içindeki Amerika’da; kilise ve camilere gitmek isteyenlere verilen özel müsaadeler ve eski başkanın konuşmalarını o günün basınında görebilirsiniz. Hıristiyanlar için bir kilise manası taşıyan Avrupa’daki halkların uyanmamaları ve karşı tedbirlere başvurmamaları istikametinde, Almanya hükümetinin “Kilise hassasiyeti” elbette dikkatlerimizi çekti.

Korona tedbirleri çerçevesindeki “yeni yaptırımlarını” 28 Aralık’a, yani dini kutlamalardan sonraya almalarının en önemli sebebi de, ”Semavî Din Karşıtlarının” kilise ile karşı karşıya gelmekten çekinmeleri olduğu kanaatindeyiz.

AB içinde dinsizlik ve ahlâksızlığa büyük desteklerde bulunan İngiltere’nin topluluktan ayrılışı, bir cihetiyle AB içindeki misyonlarını zaafa uğrattı. Yine hatırlarsanız; geçen senenin bu günlerinde “korona projesindeki uzatmaları” sağlamak üzere, Londra’da salgının mutasyonunu sahneye çıkarmışlardı. Bu sene de aynı tiyatronun bir başka perdesi veya sahnesi söz konusu Londra’da: Omicron varyantı… Hakkında hâkim medyanın yaptıkları reklâm ve propagandayı yeteri kadar biliyorsunuz. Gel gör ki, kamuoyundaki eski endişeler, korkular ve yanlış bilgilenmelere karşı lâkaytlıklar kaybolmuş. Korona perdesine sarılarak rafa kaldırılan demokrasiyi, halklar sokaklarda sormaya başladılar. Ve cepheler iyice belirginleşmiş, geçmişe nazaran… Korona ile korkutanlar, sorgusuz aşı taraftarları ve kampanyacıları ve nifak ile semavî dinlere hücum edenler aynı hatta bir araya geliyorlar. Yetersiz bilgilenme ve boş vehimlerle karşı tezleri savunanları burada hesaba katmıyoruz.

Hıristiyanlık Âleminin bu bayram arefesinde dikkatimizi çeken en önemli husus; onların fıtrata, demokrasiye ve temel insanî değerlere karşı çalışan cereyanlara, daha müteyakkız durmalarıdır. Aileyi, dinî değerleri ve Hıristiyanlık geleneklerini aşağılayacak ve itibarsızlaştıracak geçmiş senelerdeki reklâmların da fazlaca medyaya yansımamalarını, biz hayra âlâmet bir işaret olarak görüyoruz. Neoliberal Marksistlerin corona öncesinde İslâm veya Araplar aleyhindeki telkinatlarının hem siyaset ve hem de medyada itibar görmemesini de ayrıca vurgulamakta fayda görüyoruz.

Almanya’da, bu günlerde öne çıkan ve çokça konuşulan konuların başında, salgın bahanesiyle temel hak ve hürriyetlere getirilen kısıtlamalar ve sorgulamalar geliyor, gibi… Olayları henüz takibe başlayan gençlerden herkese kadar bu mevzu, mantıkî çerçevesiyle sosyal medya ve diğer sohbetlerde ele alınıyor. Sorgulama süreci devam ettikçe, dünyayı değiştirmek iddiasındaki malûm sermaye çevresi ve global dinsizlik cereyanının mahiyetleri inşaallah ortaya çıkacaktır, ümidindeyiz. Hıristiyan ve hürriyetperver Avrupalıların bu husustaki intibahlarına, Müslümanların bilimsel katkılarda bulunduklarına, bize ulaşan sosyal paylaşımlardan da anlıyoruz. Daha önce siyasilerin telkinleriyle İslâm aleyhinde düşünen veya en azından lâkayt kalan Avrupalıların, Müslümanlarla birlikte hareket meyillerine de buralarda şahit olmaktayız.

Bediüzzaman’ın 1930’ların başında haber verdiği Kur’ânî hakikatin siluetini, artık Hıristiyanlık dünyası da görmeye başladı… Yedi başlı bir ejderha gibi inananların imanlarına, nesillerine, fıtrat kanunlarına ve dünya barışına musallat olmuş “global saldırgan materyalist cereyanına karşı”, Müslümanlar olmaksızın tek başlarına mukavemet edemeyeceklerini anlamaya başladıklarını düşünüyoruz. Semavî dinlerdeki ittifak olmadan, siyaset ile netice alınamayacağını, AB içindeki çatışmalardan da anlaşılmış görünüyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*