Korona saltanatı

Dünya aslında küçük bir küre.
Galaksimiz Samanyolu içinde esamesi okunmayacak bir toz tanesi gibi durur. Zaten dünya kelimesi, “denâet” veya “dünüvv”den türemiş bir kelimedir. En yakın, en aşağı mânasına da gelir. Ahirete veya ölüme en yakın olmasından dolayı bu ismi aldığı da söylenir. Ama  Peygamberler vasıtasıyla Allah’ın kelamına muhatap olan insanoğlunun yaşadığı bir imtihan meydanı olduğu için, Kur’an-ı Kerim’de semavata denk tutulacak kadar mühim bir mevkiye de sahiptir.

Bir insan bedeninde kalbin ehemmiyeti ve merkeziyet ciheti ne mânaya geliyorsa; kâinatı bir insan vücudu farzedersek, dünya da bu kâinat vücudunda aynı mânaya gelir.

Kalp durduğunda ceset nasıl hayatını kaybediyorsa; kâinatın kalbi mesabesindeki dünyada manevî hayat; insanda iman ve ibadet bittiği zaman, kâinat da hayatını kaybeder.

Yani kıyamet!

Dünyanın zevk ü sefa yeri olmadığı, çok da büyük bir yer olmadığı, teknolojinin dünyayı bir köy haline getirdiği; bugüne kadar her vesileyle anlatılıp duruldu. Lakin her şey olduğu yerde durdu, kimsenin kılı kıpırdamadı. Dünya kalıcı ve sonsuzmuş gibi, gafil insanlar kendi havalarında, vur patlasın çal oynasın devam ettiler.

Allah (cc); bu dünyayı insanların gelip keyif çatmaları, saltanat sürmeleri için yaratmadığına; Peygamberlerin bu dünya hayatını nasıl yaşayıp geçirdikleri en büyük delilidir.

Ama gelin görün ki; Allah’ı tanımayan, ahirete iman etmeyen dünyaperestler dünyaya taparcasına sarılıp bütün himmet, kabiliyet ve imkânlarını dünyaya sarfettiler, ediyorlar. Geçmişte ilahlık dâva edecek derecede hükümranlık kurmak isteyen Firavun ve Nemrut’ların acı akibetleri de, saltanat düşkünlerine ibret olarak yetmedi. Tarih boyunca onların ibretli akibetlerine dünya şahitlik yaptı, yapıyor.

Günümüzde ise siyasî ve maddî gücü ele geçirenlerin global Firavunluk ve Nemrutluk yaptıklarına şahit oluyoruz.

Allah’ın emriyle çekirge ve bit belası, karınca sürüsü Firavun’un saltanatını yerle bir etmişti. Topal bir sinek Nemrut’un beynine girerek işini bitirmişti.

İşte kısa zamanda dünyayı saran salgın bir hastalık; en başta küresel boyutta saltanat kurmak isteyenlere, yine küresel boyutta bir bela ve musibet gibi görünüyor. Ama imtihan dünyası olduğu için, hiç kimse kendini bu musibetten müstağni göremez, imtiyazlı sayamaz.

Bir virüs ortaya çıkıp meydan okumasıyla, dünyanın ne kadar kararsız ve akibeti belirsiz bir yer; insanın da ne kadar aciz ve çaresiz olduğu bir kere daha apaçık görüldü.

Bilirsiniz; hükümdarlığın veya sultanlığın simgesi olarak başa giyilene biz “taç” deriz, Almanlar “Krone” derler. Latincesi de “Korona” imiş.

Çin’de ortaya çıkan ve kısa zamanda kıtalar dolaşan bu virüsün adını “Kovid-19” koydular. Bu da önceden bilinen Korona taifesindenmiş.

Milyonlarca defa büyütüldükten sonra ancak görülebilen bir virüs; tacını giyinmiş, tahtına oturmuş sultan gibi koca dünyayı esareti altına aldı.

Risale-i Nur Külliyatı’ından Sözler kitabının Birinci Sözünde, Bismillah’ın ne çok bitmez bir bereket, ne büyük tükenmez bir kuvvet olduğu izah edilirken şöyle bir misal geçiyor:

“Nasıl ki, görsen, bir tek adam geldi, bütün şehir ahalisini cebren bir yere sevk etti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin, o adam kendi namıyla, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o bir askerdir, devlet nâmına hareket eder, bir padişah kuvvetine istinad eder.”1

Güç, kuvvet, irade, ilim ve şuur sahibi olmayan bu virüs de, belli  ki Kâinat Sultanı’nın emriyle, O’nun adına iş yapıyor. Öyleyse biz de O’na sığınıp O’ndan medet isteyelim.

Dünyaya hakimiyet dava eden süper güçler, bu virüsten korunmak için bütün imkânları ve uzmanlarıyla seferber oldular. Türlü reçeteler ve tedbirler öne sürdüler. Herkes evine sığındı.

Her hal ve şartta kulluğunu bilip Allah’a sığınanlar ise, bu işlerin kendi kendine tesadüfen olmadığını bildiler. Her tedbire uymakla beraber teslimiyet ve tevekkül içinde ibadet ve duaya hız verdiler.

Dipnot:

1- Bkz. Sözler, Birinci Söz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*