Korona ve manevî telkinler

Dünyada her yıl dolaşım sistemleri dediğimiz kalp ve damar hastalıklarına bağlı olarak on sekiz milyonun üzerinde insan vefat ediyor.

Her yıl vücutta oluşan tümörlerden yani kanser dediğimiz hastalıktan dünyada sekiz milyonun üstünde insan vefat ediyor.

Yine dünyada sırf sigaradan kaynaklanan hastalıklardan dolayı yaklaşık sekiz milyon insanın vefat ettiğini bildiğimiz halde… Uyuşturucu bağımlılığından dünyada yaklaşık her yıl dört milyon; intihar ve şiddete dayalı olarak her yıl dört milyon; sair bulaşıcı hastalıklardan da her yıl dünyada yaklaşık dört milyon insanın vefat ettiğini bildiğimiz halde..

Dünyada böyle olduğu gibi, Türkiye’deki tablo da hemen hemen aynı. Ölümlere sebep olan hastalığın birinci sırasında kalp ve damar hastalıkları alırken; sırasıyla kanser, sigara, içki ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıkların sebep olduğu ölümler olmak üzere toplamda yaklaşık olarak Türkiye’deki yıllık ölüm sayısı dört yüz binin üzerindedir.

Türkiye’de halen en riskli, en tehlikeli hastalıklar ve bunların sebep olduğu vefat rakamlarının önümüze koyduğu tablo böyle. Getirilen yasaklara dayalı tedbirlerle gündemde tutulmak suretiyle milletin kahir ekseriyetini korkulara ve telâşa ve karamsarlığa sebep olan koronadan vefat edenlerin sayısı yaklaşık bir yıl içinde otuz bin kadardır.

Sonuç olarak çare ve tedbir gerekçesiyle de olsa uzun süredir korona salgınının gündemde tutulması yapılan araştırmalarda insanların yüzde seksen birinin korona korkusuna girdiğini ve düçar oldukları telâş ve endişeler sebebiyle ciddî manada psikolojilerinin bozulduğunu, böyle bir gidişatın da korona ile beraber daha başka ciddî hastalıklara yakalanma riskinin bulunduğunu bize gösteriyor.

İnsanımıza verdiği maddî, manevî zararlardan başka miyonlarca iş yerinin kapanmasıyla beraber ülke ekonomisini alabora eden bu meselenin fazlaca gündemde tutulması sizce de abartılı olmuyor mu?

Halbuki yapmak yerine geçerli ve makul tedbirler ile beraber biraz da bu işin manevî yönü nazarlara verilse yani böyle toplumun hepsini tehdit eden böyle salgınların sebep ve sonuçları üzerinde bazı değerlendirmeler yapılsa, yani millet olarak hangi yanlış fiiliyatlarımızla, davranışlarımızla kadere fetva verdirdik ki bu musîbete maruz kaldık anlayışı ile kendimizi sorgulamamız doğru olmaz mıydı? Ayrıca bütün virüs ve mikropların dizgininin Yüce Allah’ın elinde olduğunu, O’nun emir ve izni olmadan hiçbir hastalığın bize bir şey yapamayacağını; dolayısıyla gereksiz korku ve telâşlara gerek olmadığını; ayrıca hastalıklara karşı sabırla beraber şükretmenin önemli olduğunu, moralleri yüksek tutmanın da bütün hastalıklara karşı etkili ve faydalı bir çare olduğu şeklindeki tavsiyeler ve telkinler bu güne kadar yapılsaydı çok isabetli ve etkili olurdu.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*