Korona virüsün hatırlattıkları

İnsan bir yolcudur. Ruhlar âleminden başlayan bu yolculuk Çocukluk, gençlik, ihtiyarlık, kabir, haşir ve ebede kadar devam edecektir. Bütün bu güzergâhların asıl hedefi Allah’ın rızasını kazanmaktır. Bu durakların her birisinin kendine mahsus hizmetleri ve sonuçları vardır. Dünya, bu güzergah içinde bir gün kadar veya bir kuşluk vakti kadar bir zamandır. Bütün ömrünü, duyguları ile birlikte bu kısacık zaman için harcamak akıllıca bir hareket olamaz.

Nimet ve musibet, her ikisi de bir hikmete binaen gelmektedir. Allah, kulunun şükrünü ve sabrını ölçüyor.

Allah bazen varlıkla imtihan eder, bazen de yoklukla. Bazen nimetlerle, bazen de musibetlerle. Asıl mesele bütün bunları vereni ve niçin verdiğini bilmek, ona göre davranmaktır. Nimet verildiğinde veya musibet geldiğinde, her ikisinde de İlahî rahmetin yüzünü görüp, adaletinin güzelliğini bilip, teslimiyet ve rıza ile karşılamaktır. Musibet, çobanın koyuna attığı bir taş gibidir. Çobanın attığı taşın isabet ettiği koyun şöyle düşünür. Buradan öteye gitmeme izin yok, dönmeliyim. Kendisine bir musibet taşı isabet eden insan da bu koyundan daha düşüncesiz olmamalı. Çünkü İslami bir ölçüdür: “Zarara rızası ile girene şefkat edilmez.”

“İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.” (Rum Suresi, 30/41)

Musibetler umumi bir hastalık veya felaket haline geldiğinde, binlerce insanın öldürüldüğü, yerinden yurdundan edildiği bir dünyada, Allah bazı askerlerini onlara musallat eder. Esasen bu bir uyarıdır. Haddi aşmamaları için bir ikazdır. Ancak hikmeti gereği, dünya bir imtihan meydanı olduğu için bu felaketlerin içinde masumlar ve mazlumlar da yanar. Allah ise,  onların çektikleri sıkıntılarını ahiret hesabına şehitlik gibi, sevap gibi mükâfatlarla karşılar. Zalim ise zulmünün cezasını tatmış olur. Yani Allah’ın adaletinde haksızlık yoktur.

İnsanlar ve özellikle Müslümanlar acizliğini, her an Allah’ın kudretine dayanma ihtiyacını unutmaması gerekir. Zenginliği ile gururlanıp, haram helal duygusunu kaybedip, farzları yapmakta tembellik edip, lezzet ve menfaatinin esiri olup, ölümü ve hesabı hayatından uzak tutmaya başlarsa felaketini hazırlıyor demektir. Karınca kanatlanmayınca zeval bulmazmış. Allah’ın rızasını değil de heveslerinin ve nefsinin rızasını yerine getirmeye başlaması onun için uçurumun kenarı demektir. Bazen bir mikropla, bazen bir virüsle, bir depremle, ona acizliği hatırlatılır.

İnsana düşmanlık vaziyetini alan mikroptan tut, tufan, kıtlık, zelzele, virüs gibi şeylerin hepsinin dizgini Allah’ın elindedir. O Rahimdir, şefkati çoktur. Yaptığı her işte bir lütuf vardır. Hakîmdir, abes iş yapmaz. Her yaptığında bir hikmet vardır. İman ile onun merhametine sığınıp tevekkül etmekten başka çıkar yol da yoktur. Dünyanın yaşadığı bu virüs musibetinin de bir hikmeti var. Haddi aşan insanlığın, imana, şefkat ve merhamete, ahlaklı ve faziletli bir hayata dönmesi için bir ikazdır. Dünyada bu kadar zulüm ve haksızlık, kan ve gözyaşı sel gibi akarken bundan nemalanmaya çalışanları Allah bir virüsle terbiye etmekte, evlerine hapsetmektedir. İnşallah gerekli dersi çıkarırlar.

Cennet ucuz olmadığı gibi, Cehennem de lüzumsuz değildir. Musibetler, azgın ve taşkınları dergâh-ı İlâhîye sevk etmek için birer kader kamçısıdır. Haddini aşma demektir.

Asıl musibet, dine gelen musibettir. İnançlardan uzaklaşmak en büyük felakettir. İnsanın hem dünyasını hem de ahiretini berbat eder. İmandan sonra İslam’ın en önemli emri namazdır. Temizliği ve abdesti zorsunanlara, bir virüs eliyle temizliği öğretiyor. Ailesi ve çocukları ile yeteri kadar ilgilenmeyenleri, evlerine hapsederek ilgilenmesini sağlıyor. Çocuklarına İslami terbiye vermeyenleri, ilgilenmeleri için evlerine hapsediyor. Bunlar da musibetin rahmet yönleri.

Dünyayı yangın yerine çeviren, menfaatten başka bir derdi olmayan dünyalıları, bir virüs eliyle terbiye ediyor. Sizi Allah’a şikâyet edeceğim diyen Suriyeli çocuğun feryadının duyulduğunu ilan ediyor. Haksızlığa ses çıkarmayanların dillerini susturuyor.

“Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.” (İnşirah Suresi, 94/5) Bunlar birer ilahi ikazdır. Ama inanan, inanmayan herkes için. Kula, menfaate, makam ve mevkiye… kulluğu bırakıp “(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” (Fatiha Suresi, 1/5) hakikatini bütün duygularımızla ve bedenimizle yaşamaktan başka çözüm yok görünüyor. En iyi çözüm de budur.

Sağlıkla kalın.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*