Korona’nın vesile olduğu 3-5 kişilik medreseler

Şu korona hadisesinin en az dünya savaşları kadar dünyamızda değişme ve yeniliğe sebep olacağını anlatmıştık. Belki de 1. Cihan Harbi’nin üzerinden tam 100 yıl sonra; dünyamız yeni bir cihan harbini farklı boyut ve renklerde yaşamaya başladı ve zamanla değişimi bütün sahalarda, ilimlerde ve kıt’alarda yansımalarını birlikte yaşayıp yazacağız. Önceki yazımızda global bu virüs salgınının insanı bilimsel fıtrata yönelttiğini ve insan iradesinin söz konusu olduğu her yerdeki karışıklık ve tahribin yaratılış kanunları doğrultusunda düzeltmeye başladığını ifade etmiştik. İnsan merkezli bozulmaların başında, elbette sosyal hayatın çekirdeği olan ailenin parçalanmaya yüz tuttuğunu biliyorduk. Hatta; insanlığını bitiren bazı semavî din ve ahlâk düşmanı global cereyanların bu kudsî  çekirdeğin bir an önce parçalanması uğruna, büyük fonlarla enstitülerinde projeler hazırladıklarını; kadından başlayarak evliliği, aileyi, aile fertlerini bağlayan değerleri ve çekirdeğin hem fizyolojik ve hem de manen parçalanması istikametindeki planlarını dünyanın çok önemli ülkelerinde uygulamaya koyduklarını medyada okumuşsunuzdur: Nikâhın kaldırılması, eşcinselin teşviki, kürtaj, hürmeti kırmak üzere hazırlanan NLP kursları, müstakil kadın hareketleri ve nihayet tek kişilik apartman dairelerinin teşviki… Safî zihinlerin bulanmaması için bu projenin müşahhas ayaklarından şimdilik bahsetmiyoruz. Dünyayı, gayri meşrû sermaye ile elde ettikleri siyasî ve teknolojik güçle insanlığın zararına değiştirebileceklerine inananların ansızın yakalandıkları koronanın sebep olduğu güzelliklerin başında her halükârda ailenin yeniden dirilme ve değerlenme sürecine girişini görebiliyoruz.

Dünya hayatının hırs, israf ve doyumsuzluk formatında söz konusu cereyanların medyadaki reklâmıyla; yukarıdaki değerlerin fıtrî manalarını kaybettiklerini birlikte yaşadık. Evliliği; iki farklı cinsin heva-hevesini tatmin uğruna her değeri, zamanı ve hatta sağlığını feda etme olarak algılamanın o dehşetli kalıplarının kırılışını görüyoruz. Evlerine hapsedilmiş, hırslı insanların nasıl sükûnet bulmaya başladıklarına siz de şahit oluyorsunuzdur. Küçücük bir kulübe içinde gayet mütevazıyâne yaşayabileceğimizi ve ‘’lüks hayat’’ uğruna ömrümüzü çile ve ıztıraplar içinde geçirmemizin ne kadar hatalı bir anlayış olduğu, yavaş yavaş sisler arasında görünmeye başladı gibi.

Dinsiz ve gaddar Avrupa medeniyetinin 200 yıla yakındır tasallutu altında mahiyetini, tanımlarını ve yaşama usûlünü kaybetmeye başladığımız aile hayatımızın yeniden tanımlanma sürecini, elbette korona başlatıyor. Gerçi Bediüzzaman Hazretleri II. Dünya Savaşı sonrasında, bir Kadir Gecesi’nde ihtar edilen eserinde bu hakikatten bahsetmişti de biz dinleyememiştik. “…mümkün olduğu kadar her yerde küçük bir Medrese-i Nuriye açmak lâzımdır’’ derken, II. Dünya Savaşı’yla dünyamız görülmedik bir değişimle sabahlamıştı. Koronanın, neticesi itibariyle bir dünya savaşından daha radikalce değişimin kapılarını açtığında, bütün fikir sahipleri ittifak ediyor.

Lüks hayat ile başlayan dünyevîleşmenin bozmadığı bir sosyal alan kalmamışken korona nazarımızı villalardan, pahalı arabalardan, yat-köşklerden ve insanlığa ihanet eden sahillerdeki yapılardan özümüze çeviriyor. Kendimizi mahpus zannettiğimiz hanelerde, yıllardır evli olduğumuz halde tanıyamadığımız eşimizin ve dünyalarına yabancı olduğumuz çocuklarımızın âlemine girmemize vesile oldu. Bizi yarış atları gibi çatlatırcasına metropollerde sabahın köründen akşamın zifirî karanlığı içinde sun’î lambalar altında koşuşturanların artık kimler olduğunu anlamaya başladık. Canavarlaşmış tüketim toplumlarının AVM’leri kapanınca gözlerimiz tabiatın güzelliklerini görmeye başladı. Hele şu koronalı günlerde İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollerdeki araba trafiğinin sırra kadem basması ayrı bir mu’cize… Caddeler boyu boyunları bükük ağaçlar-çiçekler, korna sesinden ödleri kopmuş kuşlar-güvercinler ve de çocuklar… Ya şu Cennet manzaralı günlere ne dersiniz? Bu güzel resimleri şimdiden çekip duvarlarına asanlar, hayatı daha güzel sorgulayabilecekler.

Aile hayatımıza çok cephelerden hücum eden zındıka ve global cereyanların koronaya tutsak kaldıkları şu zamanlarda, siperlerimizi tahkim edebiliyor muyuz? Geçmişte okuyamadıklarımızı ve çocuklarımıza anlatamadıklarımızı telâfi edebiliyor muyuz? Bediüzzaman, 5-10 hafta süre zarfında 5-10 senelik kayıplarımızı nasıl telâfi edebileceğimizi eserlerinde izah ediyorlar. Ailenin tekrar 3-5 kişilik bir medreseye dönüşümü, rol modelleri anne babanın fıtrî vazifelerine dönüş biçimlerini, koronadan önce kapılarımızı tüketim canavarlarına ve dolayısıyla sefahet ve zillete kapayışımızın usûllerini merak edenler; bu mübarek aylarda, istirahat zamanlarında ihtiyacımız olan bilgiler için Risale-i Nur’a müracaat edebilirler. Binlerce cami kapandı, milyonlarca mescitler açıldı. Vaazına ve hutbesine siyaset katan bazı hocaları susturan korona, on milyonlarca mescide yeni imamlar tayin etmeye başladı. Çin seddinden yeni dünyaya yüz milyonlarca noktadan ezan sesleri yükseliyor ve her hane koronayla birlikte nurlanarak yeni dünyamıza merhaba diyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*