Koronavirüs karantinacı mı, yoksa bir uyarıcı mı?

Dünyayı bütün alanlarıyla teslim alan bir hadise var. Bu hadisenin, kâinatın Yaratıcısından ayrı düşünülmesi mümkün mü? Bunca tahribatı yapan, mahiyeti ve çaresi henüz keşfedilemeyen bir virüsün Allah’ın ilim ve kudretine delil olması neden atlanabilir ki?
Dünyanın tek gündemi “Hurdabînî”, yani mikroskobik hücre Koronavirüs! Din, dil, ırk, bölge, ülke, ilim, millet, devlet, teknoloji demeden, istisnasız herşeyi, herkesi karantinaya aldı, bloke etti.

Tıp, aciz! İnsanlık tarihinin bütün gelişme, teknoloji, ekonomi, siyaset, veri tabanları felç!

İnsanlık bu dehşetli salgının asıl sebeb ve sonuçlarını doğru okuyabilecek mi ona bakmak lâzım!

Başta tıp otoriteleri olmak üzere, ihtisas sahibi kimseler ilmin gereği olan çalışmaları elbette ki yapsınlar. Çare ve çözüm üretsinler, takdir ve dua ederiz. Ama Müslüman ve lâik olan bu ülkede lütfen bir cümle, bir paragraf, bir ifade ile de manevî yönüne de atıfta bulunup bir şeyler söylesinler isteriz.

Şu ana kadar günlerden beri bu konuda meşhur kanallarda yapılan programlarda hemen hemen aynı sorular ve cevaplar, temcit pilavı gibi tekrarla dile getirildi, konuşuldu. Ama sadra şifa bir kişi bile maneviyat adına bir açılım veya atıfta bulunmadı! Acı veren bir durum! Bu milletin ve insanlığın vicdanı teselli bakımından da olsa, olayın hep maddî yönü ile değil, manevi yönünden de beyanatlar beklemesi hakkı değil midir? Bilgi kirliliği, şovmenlik, medyatik algı, tahmin, beyan ve şaşkınlığın yerine Allah’ın iradesinin tecellisine bir atıfta bulunmak çok mu zor?

Dünyayı bütün alanlarıyla teslim alan bir hadise var. Bu hadisenin, kâinatın yaratıcısından ayrı düşünülmesi mümkün mü? Bunca tahribatı yapan, mahiyeti ve çaresi henüz keşfedilemeyen bir virüsün Allah’ın ilim ve kudretine delil olması neden atlanabilir ki?’ Bu musîbetin esasında insanlığı tamamen gafletten intibaha sokan bir mesaj olarak anlama, bir ibret ve ders olarak değerlendirilemez mi? Otoriteler şunu kabul etmeleri gerekir ki; çoğu dikkate alınmayan bir sürü bilgilerinin yanına; akıl, kalp ve ruhları doyuracak maneviyatı koymaları onların ilimlerine noksanlık değil değer katar korkmasınlar!

Değerli hocalarımızın ve yetkililerin ilimlerine, bilgilerine, tecrübelerine bir diyeceğimiz yok ve olamaz! Ama bir cümle veya kelime olsun; “ey millet ve insanlar bir de işin manevî yönü var! Bu virüs insanlığa Allah’ın bir ikazı, ihtarı, musîbeti burasını da lütfen gözden kaçırmayalım!” diyemezler mi? Bunu da onlardan ümitle bekliyoruz!

Amerika’nın dünyaca ünlü “News Week” dergisi bile Hz. Muhammed’in (asm) salgın hastalıklarla ilgili tavsiyelerine yer verip bu konudaki bir Hadis şerifi manşete taşıyor. Detaylı olarak bu hadisi izah edip okurlarıyla paylaşıyor. Bir ilim gerçeği ve fazilet örneği sergiliyor. Bu demokrasiye de laikliğe de engel olmuyor. Onlar zarar görüp elden gitmiyor. Siz de korkmayın.

Risalei Nur Külliyatı’ndan aldığım hakikatlerle şu fikirlerimi dostlarla paylaşmak istiyorum. İnsanlığın, tıbbını, teknolojisini teslim alıp aciz bırakan bu musîbet ve virüs yaratığının;

1- Gafilleri uyandırmak için bir ikazcı olduğuna inanıyorum.

2- Öncelikle Müslümanları, farzlara uymaya, dinin direği olan namazı, yetmiş hikmetli açlık olan orucu, fakirlerin hakkı olan zekâtı vermeyi, hatırlatan bir ihtarcı olduğunu düşünüyorum.

3- Maddî hatalar ve günahlar için bir nedamet, pişmanlık vesilesi olabileceğine inanıyorum.

4-Cenâb-ı Hakk’ın mülkünde O’nun emirlerinin her zaman hakim olduğunu, egosu kuvvetli, insanların acziyetini gösteren ve onları mağlûp eden bir ikazcı olduğu kanaatimi beyan ediyorum.

5- Masum ve mağdur insanlara yapılan bunca zulüm ve haksızlığa göz yumup, kulak tıkayan insanlığa, şiddetli bir İlâhî ikaz ve musîbet olarak bizleri hırpaladığı kanaatimi taşıyorum.

6- Büyük günah, fiillerimizle bu musîbete kader noktasında fetva verdirdiğimizi düşünüyorum.

7- Materyalist felsefe, Nemrudçuluk, Firavunculuk, Süfyanizm ve Deccalizmin hakimiyetiyle büyük günah ve hatalar yapan ekseriyetin hatasına karşı bir musîbet ve ihtar olunduğuna inanıyorum.

İnananların, özellikle tahkiki iman sahibi olanların; daha büyük bir dikkat ve ihtimamla asıllarına dönüp, İslâmiyete aykırı her türlü olumsuzluklardan vazgeçerek, ihlâsı, duayı, uhuvveti, samimiyeti arttırması lâzım geldiğini düşünüyor ve paylaşmak istiyorum.

“Amel, cins-i cezadır; ceza, cins-i ameldir.” Yani, “ceza yapılanların aynısının karşılığıdır,” kaidesi bize iyi ders olabilir. Salih amelle insanlık ve millet günahkârlığını kabul ile yeni bir abdest alabilir. Fiilî bir tevbe mükâfatı netice verebilir. İbret ve dersini alabilir.

İdrak edebilenler için Musîbet, hıyanetin neticesi, mükâfatın bir sonucu ve sebebidir. “Kaderin” bir sillesi ve “kazanın” yerine getirilmesidir. Fiil ve arzuların katili olan gaflet ve tembelliği yenecek bir yola girmenin neticesi ve dersi olabilir. Bu tür musîbetlerin masum ve mağdurlar için mükâfatı ise, çok değerli ve ebedîdir.

Musîbetleri hizmete çevirmek şuur ve idrakine sahip olmak dilek ve temennisiyle.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*