Koronavirüse çare

Şu son global salgını, demokrasi hususunda dünya kamuoyunda sebep olduğu ayrışmasının ne kadar hayırlı olduğunu, önümüzdeki zamanlarda daha net göreceğiz.
1980’lerden bu yana yoğunlukla tatbik edilen multi-kultinin bir yalan olduğunu; elindeki imkânlarla kendi dışındakilerini yavaş yavaş yok eden cereyanların üzerlerindeki örtüler korona ile uçuştular. Haris milletin yardımıyla edindikleri gayr-ı meşrû sermayelerle dünyanın önde gelen ordularını ayarlayarak menfaatlerine göre coğrafyaları ateşe verme, inşallah sona eriyor. Çünkü bütün milletler, korona sabahında “millî kimlikleriyle” uyanıyorlar.

Bu hastalık, Çin’den gelen paralarla dünyaya korku salan WHO gibi birçok uluslar arası kuruluşun belli sınıfların menfaat odağı olduğunu da gösterdi: İMF, dünya bankası ve diğer müesseseler. Bundan böyle, kuruluşların milletlerin ortak inisiyatif ve istişareleriyle oluşma zarureti ortaya çıktı. Halkların iradeleri yalnızca milli meclisleri denetlemeyecek, üyesi olduğu uluslar arası her türlü meclisin murakabesi ve takibini de üstlenecek. Ve hiçbir halk içinde bulunmadığı veya üyesi olmadığı bu tür müesseselerin aldığı kararları tatbik etmek zorunda bırakılmayacak. Bu kuruluşlara akan gayr-i meşru varidat kanalları kapatılıp, milletlerin şeffafça dâhil olmaları sağlanacak. Önceki yazımızda ifade ettiğimiz üzere; dünyamız artık küçücük bir köy… Basit bir kıvılcım, bütün köyü küle çevirebilecek durumda.

Korona bir yönüyle rahmet oldu. İnsanlığın mecburen girdiği demokratik yolu kısaltıyor. Çin’in demokrasiye ne kadar direnebileceğini önümüzdeki zamanlar gösterecek. Hür dünyanın virüs ile ilgili soruları karşısında bunalan komünist hükümet, Avrupa’nın hiç de yabancısı olmadığı taktiklere başvuruyor. Bu ise şüpheyi daha ağırlaştırıyor, devletin üzerinde… Bütün laboratuvarlarını “hür batının” ilim adamlarına açmadığı takdirde bu kurşunî şüphe neoconlarca makyajı güzel yapılmış Çin’i hayli sarsacak.

Virüsün her gün tahripkâr yeni bir özelliği ortaya çıktıkça, meçhuliyet ve teşhissizlik ilim adamlarının canını yakıyor. Ve şayet bu virüsün Çin laboratuvarlarından çıkışı belgelense, artık dünyanın hiçbir köşesinin emniyeti olmadığı konuşulacak. Bunun ise devası; dünya ilim adamlarının demokratik biçimlerle bütün laboratuvar ve deneyleri tarassuduyla mümkündür.

Demokrasinin gelişeceği yerin millî meclisler olduğu, koronanın çoğumuzun hürriyetine el koymasıyla öğrenmiş oluyoruz. Evinde ihtiyacını karşılayacak parası olmayanlar aç kalacaklar. Yani önce devletin ambarları… İdareciler bu hususu öne alacaklar. Kapitalin millet iradelerine tahakkümü zorlaşacak ve belli sermayedarların geçen kırk sene zarfındaki meclis, yargı ve iktidar müdahaleleri, geçmişe nazaran daha çok azalacak. Zira hürriyet ve demokrasiler uçaklar gibidirler, geri vitesleri yoktur. Bu ise, beraberinde küresel düzeyde ilim adamlarının, uzmanların ve teknogratların meclislerinin oluşmasına, istişare ile çalışmalarını mecbur kılıyor. Arkasını neocon-neoliberal yapıya dayayarak büyük sermayelerle “küresel naylon oluşumların” hem meydana gelmeleri seyrelecek hem de tesirleri azalacak.

Bediüzzaman Hazretleri’nin sıklıkla ifade ettikleri gibi; “erken bir kıyamet kopmazsa” şu cihan şümul salgından sonraki zamanlardan ümitliyiz, güzel günler ve Müslümanlar için ferecli devirler bekliyoruz. Zira dünya kamuoyu fıtratın, hürriyet- demokrasilerin ve semavi dinlerin lehinde şekillenmeye başladı. Sol tarafta yer alan saldırgan dinsiz felsefe, şimal cereyanı, zındıkanın her türlü envaı, kapitalleriyle ahlaksızlık ve kaosu besleyenlerin karşısında; fıtrata dayalı hikmet, doğru hürriyet-demokrasi, Mesih, Mehdi ve mektep ittifakı, fazilet medeniyeti ve insaniyet-i kübra öyle yer alıyorlar ki; artık bu cepheleri tefrik edememe diye bir derdimiz olmayacak. Yeter ki insanlığımız Kur’ân’ın zamanımızı tahlil eden Risale-i Nur adesesinden hadiselere bakabilsin.

Evet, şu salgını başkaları takip edecekse, büyük tıp enstitülerinin bulacakları aşılarda çare olmayacak. Çarenin yalnızca şeffaflıkta, demokrasi içindeki iş birliğinde, hukukun cihan şümul esas alınmasında ve bilhassa sermayenin mutlaka millî  iradelerin kontrol altına alınmasında aranacaktır. Semavî din ve ahlâkı dinlemediğinden her hareketinde fıtrat kanunlarını tahrip eden deccaliyeti; dünya efkâr-ı ammesiyle durdurup murakabesini doğru demokrasilere dayanan meclislere havale ettiğimiz zaman, inşallah bu semavî musîbetler iyice azalacak; “Güzeller güzelinin” müjdelediği mevsimlerde sabahlayacağız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*