Kötülük ve Şer Nasıl Meydana Geliyor?

Allah kainatı ve kainatın içindekileri mükemmel bir şekilde yaratmış. Kainatta harika bir düzen, akılları hayrette bırakan bir intizam var. Bu intizam ve nizam ise mükemmel bir güzellik içinde. Her şey bir ölçüde güzel. Ya bizzat güzel veya dolayısıyla, neticeleri ile güzel. Kainatımız güzel. Yıldızları, güneşleri, galaksileri, gördüğümüz ve görmediğimiz alemleri ile birlikte güzel. Güneşimiz güzel. Gezegenleri, ayları, dünyası, ışığı ve ısısıyla güzel. Dünyamız güzel. Dağları, ovaları, denizleri, ırmakları, kuşları, hayvanları, bitkileri, insanları ile birlikte güzel. Velhasıl kainatta her şey güzel. Allah’ın güzel isimleri her bir mahlukat üzerinde ayrı bir güzellik, harika bir mükemmellik ile tecelli ediyor, cilvelerini gösteriyor.

Bu güzelliklerle birlikte Cenab-ı Hak yarattığı her şeyde, kudretiyle gösterdiği her fiilinde, hikmet ve iradesi ile tanzim ettiği plan ve programında kötülük ve şerden münezzehtir. Allah’ın yarattığında çirkinlik yoktur. Kudret-i İlahi her şeyi hayır ve güzellik içinde yaratır. Her isminde Cemil olan Yüce Yaratıcının güzel isimlerinin tecellisinde çirkinlik olur mu? Elbette ki olmaz ve olamaz.

Peki, iman ediyoruz ki bu sözler doğrudur. Allah her türlü çirkinlik ve kötülükten münezzehtir. İman ve inancımızın gereği bu. Ancak şu gözümüzün önünde cereyan eden kötülük ve şerlere ne diyeceğiz? Belimizi büken hastalık ve musibetlere nasıl bir tanım getireceğiz. Yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz onca bela ve felaketleri nasıl Allah’ın güzel isimlerinin tecellisi ile bir araya getireceğiz?

Sualleri uzatma mümkün.

Özetlersek, soru şu: Kötülük ve şer nasıl Allah’ın rahmeti ile uyuşuyor?

Evet, Allah her işinde ve fiilinde kötülük ve şerden münezzehtir. Biz insanların cephesinde görünen kötülük ve şer ise Allah’ın güzel isimlerinin tecellisine mani değil. Hatta güzel isimlerin tecellisi için, bazen cüzi şer ve musibetler gerekebilir. Bu hususu Risale-i Nurdan, ‘kötülük ve şerrin nasıl meydana geldiğini tanımlayan’ enteresan bir ifadeyi naklederek bir-iki misalle cevaplamaya çalışalım.

“Sual:Cemîl-i Mutlak ve Rahîm-i Mutlak ve hayr-ı mutlak olan Zât-ı Ganiyy-i âle’l-ıtlak, nasıl oluyor ki, bîçare cüzî ferdleri ve şahısları musibete, şerre, çirkinliğe müptelâ ediyor?

Elcevap: Ne kadar iyilik ve güzellik ve nimet varsa, doğrudan doğruya o Cemîl ve Rahîm-i Mutlakkın hazine-i rahmetinden ve ihsanat-ı hususiyesinden gelir.

Ve musibet ve şerler ise, saltanat-ı rubûbiyetin, âdetullah namı altında ve küllî iradelerin mümessilleri olan umumî ve küllî kanunlarının çok neticelerinden tek tük cüzî neticeleri olmasından, o kanunlar cereyanının cüzî muktezaları olduğundan, elbette küllî maslahatlara medar olan o kanunları muhafaza ve riayet etmek için, o şerli, cüzî neticeleri dahi halk eder. (Şualar,33)”

Bu ifade ‘kötülük ve şerrin nasıl meydana gediğini’ veciz bir şekilde ifade ediyor. Cenab-ı Hak kainatı ve içindekileri muntazam bir şekilde yaratmış. Kainatın devamı için de külli kanunlar ve nizamlar var. bütün kanun ve nizamlar da hayır ve güzellikleri netice veriyor. İşte şer ve kötülük dediğimiz mesele bu külli kanunların uygulanması neticesinde ortaya çıkıyor. Yani Kudret-i İlahi külli fayda ve hayırları netice veren kanunlarını muhafaza etmek için o çirkinlik ve şerrin netice vermesine müsaade ediyor.

Bu hususu bir misalle açıklayalım:

Allah şu güzel dünyamızı biz insanların yaşamasına uygun bir mekan olarak yaratmış. Dünyamız gerçekten her şeyiyle güzel ve harika bir mekan. Dünyadaki canlı hayatı muhafaza için de ‘yer çekimi’ denilen bir kanun yaratmış. Bu sayede küre şeklinde olan dünyamız üzerindeki mahlukatı 9.81 m/sn2 değerinde bir ivme ile yerküre üzerine bağlamış. Dünya yüzündeki denizler, ırmaklar, çaylar, nehirler, bitkiler, ağaçlar, canlılar bu ivme ile dünyaya bağlanır. Yine teknik ve teknolojimiz bu ivmeye göre çalışır, bütün vasıtalarımızın motorları yer çekim ivmesine göre hareket eder. Atmosferimiz de dünyaya yer çekim ivmesi ile bağlıdır. Bu sayede dünya atmosferi içinde yüzlerce uçak uçmaya devam eder.

Şimdi bir uçak farz ediyoruz. İstanbul’dan havalandı, Isparta iline gidiyor. Uçak, Isparta ili sınırlarına vardığı zaman havada bozuldu. Bu noktada ne olur? Elbette ki, motoru bozulan uçak hareket edemeyeceği için yer çekimi ivmesi nedeni ile yere düşer. Yine yer çekimi kanunu neticesinde ivmelen kütleler yer çarptığı anda parçalanır. Bu bir cisim ise parçalara ayrılır. Bu bir insan ise hayatını kaybeder, ölür. İşte uçağın düşmesi her şeyiyle hayır ve güzellik olan yer çekimi kanunun muhafaza edilmesi içindir. Cenab-ı Hak külli hayırları netice veren yer çekimi kanunu devam ettirmek için insan hatası ile meydana gelen uçak düşmesine müsaade eder.

Şimdi bu noktada iki durum ortaya çıkıyor:

Birincisi: Yer çekimi kanunu muhafaza edilsin ve uçak düşsün.

İkincisi: Allah uçak düşeceği anda yer çekimi kanunu iptal etsin ve uçak içindeki elli kişi kurtulsun.

Acaba hangi ihtimal daha iyi?

Birinci durumu tercih edildiği zaman, hayat biterdi. Yer çekimi kanunu iptal ediliği anda denizler dağılır, ırmaklar semaya fırlar, insanlar dağılır, binalar yıkılır, motorlar çalışmaz olurdu. Eğer Cenab-ı Hak 50 insan bir uçak kazasında ölmesin, o elli kişiye musibet ve şer gelmesin diye yer çekimi kanunu iptal etseydi, dünya yüzünde hayat bitecek, işte o zaman külli bir şer olacaktı.

Şimdi hangisi şer gerçekten?

Yer çekimi kanunun muhafaza edilmesi ve bir uçak kazasında elli kişinin ölmesi mi? Yoksa elli kişi ölmeyecek diye yer çekimi kanunu iptal etmek mi? Karar sizin.

İkinci bir misal:

Allah ateşi yaratmış. Ateşin bir çok faydası var. İnsan hayatının devamı için ateşe çok ihtiyacımız var. Ateş bizi ısıtır, yemeğimizi pişirir, evlerimizde sıcak odalarımıza hizmet eden yine ateştir. Ateş aynı zamanda yakar. Bir kişi ateşle yüz yüze geldiği zaman yanar. Bu yanma Allah’ın ateşe yakma gücü vermesinden dolayıdır. Bu bir kanundur. İste bu kanunun külli faydalarını devam ettirmek için Cenab-ı Hak ateşe giren bir kişinin yanmasına müsaade eder. Böyle bir durum belki o kişi için şer olur, ancak ateşin yakma gücünün iptal edilmesi insan sayısınca şerre vesile olacağından ve hayatı bitireceğinden o cüzi şerrin meydana gelmesi de dolayısıyla hayır olur.

Bu iki misal gibi başımıza gelen kötülük, şer ve musibetlere, hastalık, bela ve sıkıntılara dikkat etsek, ya hatalarımız neticesinde veya külli kanunlara muhalefetimiz nedeniyle başımıza geldiğini görürüz. Mesela hastalıklar. Kahir ekseriyeti israflarımız nedeniyle fıtri hayat kanunlarını ihmal etmemiz nedeniyle meydana gelir.

Peki, her şeye rağmen musibete ve belalara düşen insanlar için bir rahmet ciheti yok mu? Kendi hatamızla bile olsa Allah başımıza gelen kötülük ve şerler için hayırlı ve iyi bir karşılık veriyor mu? Bu ve benzeri suallerin cevaplarını de inşallah başka bir yazımızda ele alalım.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*