Kriz yön değiştirdi

Image
AKP’NİN kapatılması kitlelerin hiç beklemediği bir husustu. Bundan dolayı da, mahkemenin kararı ülke genelinde bayram havasına yol açtı. Sanki 1908’de İkinci Meşrûtiyet yeniden ilân edilmiş gibiydi. Halk kıpır kıpır ve sevinçliydi. Buna mukabil, o günün dünyasında Sultan İkinci Abdülhamid yerine İttihatçılara verilen destek gibi AKP’ye de uluslar arası alanda büyük destek vardı.

Özellikle Avrupalılar ilke olarak parti kapatılmasına karşıdırlar. Bu ilkeli tavırlarını AKP hususunda da gösterdiler. Elbetteki AKP ile ilgili çekinceleri olabilir. Bu çekinceleri kapatılmasının haksızlık olacağını deklare etmelerini engellemedi. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın AKP’nin kapatılmadığına dair açıklamasının ardından o gün yaklaşık 10 kadar yabancı kanala konuştum. Dâvâya çok büyük ilgi ve alâka vardı. Bazıları olağan yayın akışlarını keserek Ankara’ya bağlanmışlardı. BBC, CNN ve Cezire bunlar arasındaydı. Bu da AKP’nin kapatılmasının ülkenin tahammül edemeyeceği bir bedel olduğunu gösteriyor. Şimdilik tehlike atlatılmış oldu. Gerçekten de tehlike ilânihaye savuşturulmuş oldu mu? Kesinlikle hayır. Kararın verildiği günün akşamı TV kanallarında birçok açık oturum ve değerlendirme vardı. Ülke TV’de de Hasan Celal Güzel konuştu. Tecrübeli devlet adamı ve onun dışında gelişmeleri takip eden bir yazar olarak gayet yerinde değerlendirmelerde bulundu. Meseleyi şöyle özetledi: “Bu karar ülkeyi rahatlatmıştır. Ama tehlike henüz geçmemiştir. Anayasa Mahkemesi’nden yargı darbesi bekleyenler yüzüstü durumunda kalmışlar ve hayal kırıklığına uğramışlardır. Bu vesile ile Anayasa Mahkemesi’nin beklentilerini karşılamamış olması onları beklentilerini başka yöntemlerle gerçekleştirme arzusuna itebilir. Orduda üst kademelerde demokrasiye bağlılık varsa da ben ordu içinde hâlâ darbe zihniyeti taşıyanların varlığını ve uygun bir ortam bulduklarında buna kalkışacaklarını tahmin ediyorum…”

***

Evet, Anayasa Mahkemesi’nden beklenen darbe gerçekleşmemiştir. Bu yönde beklentilerine cevap alamayanlar başka arayışlar içine girebilirler. Bu açıdan önümüzdeki bir yıl Türkiye tarihi açısından çok önemli bir yıldır. Her türlü lehte veya aleyhte gelişmeye gebedir. Ve öncelikli olarak Mahkeme’nin kararı sadece krize bir mola dönemidir. Dolayısıyla CHP kurmaylarının da söyledikleri gibi kriz çözülmemiştir. Onlara göre krizin çözülmesi AKP’nin tamamen tasfiyesidir. Dolayısıyla kriz yeni bir aşamaya girmiş ve tabir caizse yön değiştirmiştir. Bununla birlikte, Mahkeme kararı ile birlikte CHP ve onun gibi düşünenler büyük bir darbe yemiştir. Ancak, CHP’nin pes edeceğine dair küçük bir işaret bile yoktur. Aynen kışkırtmalara kaldığı yerden devam edecektir. CHP’nin kimyası budur. Baykal kararın akabinde hemen yazılı bir açıklama ile şunları söylemiştir: “Mahkeme krizi çözmemiş bilâkis ortaya koymuştur. Tesbitte bulunmuştur…” demiştir. Dondurmuştur demek istemiştir. Oldum olası halkın tercihlerini hafife alan beyaz Türkler’den Onur Öymen ise NTV’de Baykal’ın sözlerini pekiştirmiştir. CHP’ye göre aslında Mahkeme bu kararıyla birlikte krizi çözmemiş belki krize ortak olmuştur. Karardan sonra AKP, kararın laiklik karşıtı eylemlerin odağı oldukları yönünde bir mahiyet içermediğini söylese de CHP teknik olarak biraz da haklı olarak AKP’nin alt seviyede de olsa cezalandırıldığını savunmaktadır. Sadece Osman Can ve bir de Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç’a göre AKP laiklik karşıtı odak olma durumuna haiz bir parti değildir. Dolayısıyla Mahkeme çekişmeyi nihaî karara bağlamamış belki çekişmede sadece bir aşama oluşturmuştur. Bununla birlikte, benim kanaatim Anayasa Mahkemesi üzerinden sonuç almak isteyenler nihaî olarak hüsrana uğramışlardır. Mahkemenin bundan böyle meseleyi bir daha ısıtacağına hiç ihtimal vermiyorum. Dolayısıyla, CHP kararı içine sindiremediği ve hatta kararı kendi dâvâsının ispatı olarak gördüğü için kriz bitmemiş belki yön değiştirmiştir.

***

Zaten Yasemin Çongar da Taraf’taki yazısında Ergenekon iddianamesinin şifrelerini çözerken orada örgütle bağlantılı adı verilmeyen siyasînin Baykal olduğunu ortaya koymuştur. Bu kesinlikle sürpriz değildir. Zira Baykal baştan beri Ergenekon’un avukatı olduğunu söylemektedir. Adeta Ergenekon’un sözcüsü gibi davranmaktadır. Bununla birlikte karşı cephede de büyük bir çözülme var. En azından müesses nizama eklenen yargı bu denklemden çıkmaktadır. Bir yazımda MHP’nin artık rutin dışılığa geçit vermediğini ve rutin dışı gruplarla bağlarını kestiğini söylemiştim. Dolayısıyla MHP yakasını ulusalcılardan kurtarırken yargı da CHP zihniyetinden arınmaktadır. Canan Arıtman gibilerin hayal kırıklığı da bundandır. Keza ordunun da süreç içinde derin bileşke ve çekirdekten ayrılmakta olduğuna dair işaretler alınmıştır. Irak’a yapılan sınır ötesi operasyondan sonra Baykal’ın ordu saflarına yönelik suçlamaları ve ona karşı Büyükanıt’ın kurumunu savunması da Türkiye tarihinde bir değişimin sinyali olduğu gibi nadir görülen kesitlerden birisiydi. Dolayısıyla devlet millet kaynaşmasının ve normalleşmenin önünde tek engel mahiyeti hissedilen ama derinliği pek de kestirilemeyen ordu içinde hâlâ nisbî de olsa varlığını ve tesir gücünü sürdüren son Mohikanlar ya da sönmemiş volkan gibi duran darbe heveslileridir. Onların sivil hayattaki uzantıları CHP olarak gözükmektedir. Çongar’ın tesbiti de bunu göstermektedir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*