Küçük kadınlar

İslâm’ın kadını kafesler arkasında hapsettiğini her fırsatta ifade eden sefih medeniyetin sataştığı konulardan biri de kadınların evlilik yaşıdır. Hz. Ayşe’nin (ra) evlilik yaşını diline dolayan bu zihniyet günümüzde de çocuk gelinler üzerinden yine İslâm’a dil uzatır. Çok küçük yaşta kızları evlendirmenin İslâm’dan kaynaklanan bir durum olduğunu ifade eder.

Oysaki, İslâm bilginlerinin çoğu küçük yaştaki evlilikleri tasvip etmezler. Evlenebilmek için reşit olmak gerekir. İslâm âlimleri bunu erkekte 18 kızda ise en az 17 yaşını doldurmakla olacağını belirtir. Geçtiğimiz aylarda Diyanet’in bu konudaki açıklaması net bir şekilde konuyu ifade etmektedir.

Konumuz elbette dinimizde evlilik yaşı değil. Bu konuyu detaylı bilgileriyle uzmanlarına bırakıp dikkatimizi çeken farklı bir noktayı belirtmek isteriz: Küçük yaşta evlenenleri diline dolayan medya, küçük yaştaki çocukların cinsiyetini bir malzeme olarak tüketmekte hiçbir sakınca görmüyor.

Reklâmlarda, müzik sektöründe, dizi filmlerde, mankenlikte kız çocuklar dişilikleri ön plâna çıkarılarak küçük kadınlarmış gibi malzeme olarak kullanılıyor.

KÜRESEL ÇETE VE KIZ ÇOCUKLARI

Özellikle Batıdan bütün dünyaya yayılan akımla, kız çocukları arasında güzel, alımlı ve kadınsı görünme 7–10 yaşlarına kadar inen bir moda durumunda. Bunda en büyük rolü ise medya, kozmetik ve moda sektörü oynuyor.

Amerikalı araştırma şirketi Mintel’in raporuna göre 7–10 yaş grubundaki kız çocuklarının % 63’ü düzenli olarak makyaj yapıyor. Güzellik merkezleri kız çocukları için özel paketler sunuyor.

Amerikan Psikoloji Derneğinin hazırladığı rapora göre dergiler, televizyonlar, video oyunları ve müzik kliplerindeki dişiliğini sergileyen kadın modeli, kız çocuklarına zarar veriyor.  (27 Eylül 2009, Akşam gazetesi)

Kozmetik sektörü çocukları hedef almış durumda. Kız çocuklarına yönelik dergilerde güzellik, makyaj ve giyim konusunda tavsiyeler yer alıyor. Barbie oyuncaklar, hatta çizgi filmler dişiliği ön plânda olan karakterlerle çocuklara rol model oluşturuyorlar.

Moda sektöründe yer alan genç kızlar, müzik sektöründeki genç sanatçılar, Walt Disney gibi kanallarda yer alan genç dizi oyuncuları kız çocukların zihninde şöhret, para ve herkesçe sevilmenin yolunun dişilikten geçtiği imajını yerleştiriyor.

“Amerikan Psikoloji Derneği raporu bizim toplumumuzu ne ilgilendirir?” diyemiyoruz. Hollywood, bütün dünyaya belli bir kültürü ihraç eden bir sektör durumunda. Bugün televizyonlarımızda yer alan birçok dizinin, çocuklara yönelik şarkı yarışmalarının orijinal formatları buradan bütün dünyaya sunuluyor.

EVLÂDLARINI DİRİ DİRİ GÖMENLER

Bu durumda anne babaların da bilerek ya da bilmeyerek payları büyüktür.

Hız asrındayız. Her şeyin çabucak, hızlıca olmasını talep etme anne babaların çocuklarını yetiştirme tarzını da belki farkında bile olmadan etkiliyor. Çocuklarına mükemmel hedefler gösteren, yetişkin olmayı kalıplar halinde öğreten anne babalar, büyük rollerine erken yaşta girmeye çalışan çocukları ortaya çıkarıyor. Bu durum çocuklar için bolca hayal kırıklığı anlamına geliyor. Oysaki her şeyin zamanında, tecrübelerle, sindirerek yaşanması gerekmez mi? Çocukluğunu yaşamamış bireyler, problemli kişilikler demektir.

Çocuk ve Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Prof. Dr. Füsun Çuhadaroğlu bu konuda şöyle diyor: “Önlerine koyduğumuz o kusursuz modellere özenen çocuklar kendilerinde o mükemmelliği görmediklerinde hayal kırıklığına uğruyor, mutsuz ve güvensiz oluyorlar. Kim nereye çekerse oraya daha çabuk sürüklenebiliyor. Başka insanların kötü amaçlarla çocukları suistimal etmeleri kolay olabiliyor. Önemli olan çocuğun Barbie gibi mükemmel olması değil, kendi bedeninden, kendi gelişmekte olan kişiliğinden memnun ve mutlu olarak büyüyebilmesinin sağlanması. Burada da anne babalara çok iş düşüyor. Çocuklarına ille de çok mükemmel hedefler göstermemeleri, çocukluğunu yaşamasına izin vermeleri ve onu bu tür aşırı uçlara çekecek etkilerden uzak tutmaya çalışmaları gerek.  İnsanın içindeki çocukluk kaybolmaz, ama çocukların çocukluğunu yaşama sürelerini kısaltıyor ya da bunu yaşamalarına izin verilmiyor diyebiliriz”

HÜLÂSA

Bediüzzaman Hazretlerinin “Sefih medeniyet” olarak tanımladığı nefsanî hisleri körükleyen medeniyet anlayışı, “İslâm kadınları esaret altına alıyor” derken, bir taraftan da yaşları yediden başlayan kız çocuklarını dişileştirip, bir malzeme olarak kullanmaktan geri kalmıyor!

Ne riyakârlık!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*