EURONUR ÖZEL

Kuddûs İsminin Sonsuz Tecellisi

Özel Makale / Kuddûs

Yüce Yaratıcı’nın Esma-ül Hüsna’sından, yani en güzel isimlerinden biri olan el-Kuddûs, sadece O’nun her türlü kusurdan, eksiklikten ve kirden arınmış, pak ve münezzeh olduğunu ifade etmez.
Aynı zamanda, bütün varlıkları maddî ve manevî kirlerden arındıran sonsuz bir kudretin de adıdır. Kâinatın işleyişine hâkim olan o kusursuz ve bitmeyen temizlik döngüsünü de ifade eder.
Bu isim, bir sanat eseri gibi işlenen kâinatın her zerresinde, her an hissedilen bir tecelliyle (yansımayla) bizlere seslenir. Kuddûs isminin varlık ve temizlik üzerindeki bu muazzam izlerini idrak ettiğimizde, kalbimiz imanla dolar, ruhumuz temizlenmeye âşık olur.

Ekolojik Denge Ve El-Kuddûs

Kâinat, yaratıldığı günden bu yana sayısız canlının hayat sahnesi oldu. Sayısız bitki, hayvan ve insan nesilleri gelip geçti. Eğer bu canlıların geride bıraktığı cesetler ve atıklar temizlenmeseydi, dünyamız yaşanmaz bir çöplüğe dönerdi.
Oysa durum tam tersidir. Dünya, bir bahar temizliğinden çıkmış gibi daima taze ve berraktır. Bu, rastgele bir iş değildir; bu, Allah’ın “ekolojik denge” denilen mükemmel planı ve Kuddûs isminin sonsuz gücüyle gerçekleşir.
Demek Allah’ın Kuddûs isminin memurları olan canlılar bu ismin gereği olan temizliği mükemmel bir şekilde yaparak fiil ve eylemleri ile Kuddûs ismini zikretmektedirler.
Leşleri yiyerek temizleyen akbabalar, mikropları temizleyen sinekler, kanadını temizleyen kuşlar, çöpleri gübreye çevirerek bitkilere besin yapan mikroorganizmalar vb. Allah’ın bu emrini yerine getirirler.

Bu kusursuz işleyiş, Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle, “tek bir fiil olan ‘tanzif’ (temizlik) hakikatinin bile Cenâb-ı Allah’ın varlığını ve birliğini güneş gibi gösterdiğini ve ispat ettiğini” haykırır.
Bu temizlik, sadece fiziki bir eylem değil, Yaratıcı’nın varlığına ve O’nun sonsuz isimlerine bir delil, bir işaret levhasıdır. Her temizlenen yaprak, her arınan nehir, bize bu ismin aşk dolu tecellisini gösterir.

Maddi, Manevi Temizlik

İnsan da; Allah’ın bütün noksanlıklardan münezzeh ve mukaddes; pak ve temiz olduğunu ders veren Kuddûs isminin tecellilerini; temiz bir kul olarak Allah’ın huzuruna selim bir kalb ve temiz bir bedenle çıkması gerektiğinin şuurunda olarak göstermelidir.
Bir mü’min; şüphe ve tereddütlerden, bâtıl telâkkilerden ve hurafelerden ayıklanmış tertemiz bir itikada; gösterişten, riyadan ve menfaatten uzak ihlaslı bir ibadete; her türlü kötü ahlâktan uzak bir ruha sahip olmak için gayret gösterdiği ölçüde bu mukaddes isimden feyiz alır. Bir günah işlediğinde derhal tövbe ederek o lekeyi ruhundan silmeye çalışır.

Kuddûs ismine mazhar olmanın bir yolu da, maddî temizliğe dikkat etmektir.
Buna göre, bir insan maddî temizliğe dikkat ettikçe kâinattaki paklığa ve temizliğe ayak uydurmuş olur; manevî temizliğine hassasiyet gösterdiği ölçüde de meleklere yaklaşır.
Mükemmel bir şekilde yaratılan; duygu ve kabiliyetlerine sınır konulmayan insan; temizlik konusunda da diğer mahlûkattan aşağı kalmamalıdır.
Diğer mahlûkat bu vazifelerini fıtrî yani Cenâb-ı Allah’ın verdiği ilhamla (ya da genlerine yerleştirilen program) yaparken insan da şuurlu ve akıllı bir mahlûkat olarak; imtihan sırrını da nazara alarak yapmalıdır.

İnsanı temizliğe yönlendiren ve ikaz eden onlarca âyet-i kerime ve hadis-i şerif bulunmaktadır.
Meselâ Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz, Allah çok tevbe edenleri ve çok temizlenenleri sever.” (el-Bakara, 222).
“(Bu abdest ve teyemmüm emriyle) Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.” (el-Mâide, 6).
“O vakit Allah kendi katından bir emniyet vermek üzere sizi hafif bir uykuya daldırmış; sizi temizlemek, şeytanın vesvesesini sizden gidermek, kalplerinizi Allah’a bağlamak ve ayaklarınıza sebat vermek için gökten bir yağmur indirmişti.” (el-Enfâl, 11).
Bu ayetler temizliğin ehemmiyetini bildirip temizliği emrederken; Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselâm önce:
“Temizlik imandandır.” sonra: “Temizlik imanın yarısıdır.” Daha sonra da: “İslâm temizlik temeli üzerine bina edildi.” buyurarak temizliğin dinimiz ve imanımız açısından ne derece ehemmiyetli olduğunu nazara vermişlerdir. (Müslim, taharet 1; Darimi, Vudu 2; Müsned, 5/342,344; Acluni, Keşfu’l-Hafa, 291).

İslâm dininin temizlik kuralları “ilmihal” denilen kitaplarda teferruatlı olarak izah edilmiştir. Her Müslüman en azından şahsî ve manevî temizliği açısından bu bilgileri öğrenmekle mükelleftir. Çinakü ibadetlerin yapılması temizlik ölçülerine uymakla mümkündür.

Kuddûs ismi, ilmi olarak incelendiğinde, kâinatın ne kadar akıl almaz bir hassasiyetle yönetildiğini gözler önüne serer. Kuddûs isminin tecellileri, cansız maddeden en karmaşık canlıya kadar her seviyede, hayatın devamı için hayati önem taşıyan bir “arındırma mekanizmasının” varlığını ispatlar.

Dünyanın çöplüğe dönmemesi, modern bilimin “biyoremediasyon” olarak adlandırdığı süreçle açıklanır. Bu, mikroorganizmaların (bakteriler, mantarlar ve algler) çevreyi kirleten organik ve inorganik maddeleri parçalayarak dönüştürme yeteneğidir.
Kuddûs isminin “memurları” olan bu mikroskobik canlılar, her an devasa bir temizlik ordusu gibi çalışır:

Çürütücü Bakteriler:

Toprakta yaşayan çürütücü bakteriler, ölen bitki ve hayvan kalıntılarını hızla parçalar ve tekrar toprağa kazandırır. Bu süreç, toprağın besin döngüsünü devam ettirir ve yeryüzünün organik atıklarla kirlenmesini engeller. Bu döngü, karbon ve azot döngüleri gibi temel ekolojik döngülerin ayrılmaz bir parçasıdır.

Dezenfektan Görevli Canlılar:

Akbaba, karga ve sırtlan gibi leş yiyen hayvanlar, biyolojik atıkların yaydığı hastalık etkenlerini azaltarak salgınları önler. Bu canlılar, beslenme zincirinin en önemli halkalarından biridir ve ekosistemlerin temiz kalmasında kritik rol oynar.

Bu biyolojik süreçler, tek bir Yaratıcı’nın kusursuz planı olmadan rastgele ortaya çıkamaz. Her canlının kendi görevini eksiksiz yerine getirmesi, Kuddûs isminin tüm kâinata yayılan bir yansımasıdır.

Kâinatın temizliği sadece biyolojik süreçlerle sınırlı değildir. Fizik ve kimya yasaları da bu ilahi temizlik mekanizmasının bir parçasıdır:

Suyun Özellikleri:

Su, polar yapısı sayesinde “evrensel bir çözücü” olarak kabul edilir. Yeryüzüne yağan yağmur, atmosferdeki tozları ve partikülleri temizler, toprağın yüzeyini yıkar ve kirleticileri akarsulara, göllere ve okyanuslara taşır.
Kur’an’da bu duruma şöyle işaret edilir:
“Biz gökten tertemiz bir su indirdik.” (el-Furkan, 48).
Bu ayet, suyun fiziki ve manevi arındırıcı özelliğine atıfta bulunur.
Bu, Kuddûs isminin bir tecellisi olarak, su döngüsünün aynı zamanda bir arındırma döngüsü olduğunu gösterir.

Hava Akımları ve Ozon Tabakası:

Rüzgârlar, karaların ve okyanusların üzerindeki kirli havayı dağıtır ve arındırır. Atmosferdeki ozon tabakası (O₃) ise, güneşten gelen ultraviyole (UV) radyasyonunu emerek dünyadaki hayatı korur. Bu tabaka aynı zamanda havadaki bazı kirleticileri parçalama özelliğine sahiptir.
Bu karmaşık sistem, adeta bir kalkan gibi tüm canlılığı muhafaza ederken, hava kirliliğini de kontrol altına alır. Modern bilim, bu atmosferik döngülerin kusursuz bir mühendisliğin eseri olduğunu kanıtlar.

Kuddûs isminin tecellisi, mikroskobik ölçekte, yani insan vücudunun içinde de açıkça görülür. İnsan bedeni, kendi kendini temizleyen ve onaran bir harikadır:

Kanın Arınması:

Kanımızdaki alyuvarlar (eritrositler) oksijen taşırken, akyuvarlar (lökositler) vücudu mikroplara ve yabancı maddelere karşı savunur.
Böbrekler, kanı sürekli süzerek zararlı atıkları idrar yoluyla dışarı atar.
Karaciğer ise, toksik maddeleri detoksifiye ederek vücuttan uzaklaştırır. Bu organlar arasındaki eşsiz koordinasyon, vücudun sürekli temiz kalmasını sağlar.
Vücudumuzdaki bu arınma süreci, bilim insanlarını hayran bırakır.

Hücre Seviyesinde Temizlik:

Hücrelerimizde, lizozom adı verilen organeller, hücre içindeki atıkları ve hasar görmüş yapıları parçalayarak geri dönüştürür. Otofaji olarak bilinen bu süreç, hücrenin kendi kendini temizlemesi ve yenilemesidir.
Bu mekanizmalar, Kuddûs isminin bir tecellisi olarak, en küçük ölçekte dahi mükemmel bir temizlik ve düzenin varlığını ispatlar.

Kâinattaki bu ilmi gerçekler, Bediüzzaman Said Nursi’nin, temizliğin ilahi bir fiil olduğuna dair yorumunu desteklemektedir.
Modern bilim, her keşifle bu temizliğin ne kadar karmaşık ve mükemmel bir sistemin ürünü olduğunu ortaya koyar. Fizik, kimya, biyoloji ve ekoloji, Kuddûs isminin tecellilerini farklı bir dille anlatır.
Bu ilimlerin her biri, ayrı bir delille “temizlik” fiilinin, tesadüfen var olamayacağını ve bütün bu süreçlerin tek bir Yaratıcı’nın kudretinin eseri olduğunu gösterir.

Bu yüzden temizlik, sadece fiziki bir alışkanlık değil, aynı zamanda “ilimle idrak edilen” ve “gönülden hissedilen” bir ibadettir.
Günümüzde, modern hayatın getirdiği “fast food” alışkanlığı gibi pratikler, temizlik ve hijyen konusunda daha dikkatli olmamızı gerektirir.
Gıda kaynaklı hastalıklar, mikroorganizmaların bulaşması gibi tehlikeler, sanitasyon (temizlik ve hijyen bilimi) gibi yeni bilim dallarının doğmasına sebep olmuştur.
Bu durum, bize Kuddûs isminin sadece doğada değil, insan eliyle oluşturulan sistemlerde de ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatır.

Ne yazık ki, doğa fıtraten bu temizliği yaparken, akıl ve şuur sahibi insan, bu sorumluluğu bilerek yerine getirmekle yükümlüdür.
Gıda hazırlayan bir işletmenin sahibinden, evinde yemek yapan bir bireye kadar herkes, bu temizlik bilincini taşımalıdır.

Netice olarak, Kuddûs ismi, sadece göklere değil, kalplerimize de inen bir emirdir. O, kâinatı temizlediği gibi, bizden de ruhumuzu, bedenimizi, evimizi ve çevremizi temiz tutmamızı ister.
Bu, sadece bir görev değil, aynı zamanda ilahi bir aşkla yapılan bir ibadettir. Temizliği bir yükümlülük olarak değil, Yaratıcı’ya yaklaşmanın bir yolu olarak gördüğümüzde, her damla su, her silinen leke, Kuddûs ismine bir şükür, bir teşekkür olur.
Evimizi temizlediğimizde, gıdamızı hazırladığımızda, hatta kendi vücudumuza iyi baktığımızda, aslında kâinattaki o büyük temizlik döngüsüne katılmış oluruz.
Bu döngüye bilinçli bir şekilde katılmak, sadece sağlıklı bir hayat sürmemizi sağlamakla kalmaz, aynı zamanda Kuddûs isminin sonsuz hikmetine karşı duyulan derin bir hayranlığın da ifadesi olur.

Benzer konuda makaleler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu