Kudsî bir dâvâ, kuvvetli bir Külliyat, kahraman bir Üstad ve dirençli bir cemaat

Dünyaya yayılan, Türkiye’nin yüzünü ak eden, bütün insanlığa her alanda ve her konuda taptaze reçeteler ve çözümler sunan bir Külliyat var. Bütün araştırmalara, soruşturmalara, kovuşturmalara, itirazlara, suçlamalara rağmen yanlışı olmayan, kötülüğü olmayan, menfîliği olmayan, tortusu olmayan, kimseyi dışlamayan, çok nezih, çok berrak, çok kuvvetli, karşı çıkılmaz, mağlûp edilmez, devamlı çözüm üreten hak bir eser külliyatı var: Risale-i Nur Külliyatı.

Her türlü zor şartlara, olumsuzluklara, baskılara, hakaret ve zulümlere karşı bu eserleri telif etme lütfuna nail olmuş ve bir asra yakın ömrünü bu millete, Müslümanlara ve insanlığa adamış bir âlim, allame, müçtehid, sahibüzzaman, manevî doktor, fatînü’l-asr lâkaplı ve makamlı, manevî rehberliğini sürdüren, ilân eden ve eserlerini ve dâvâsını dünyaya kabul ettiren bir “Üstad” var ortada: Bediüzzaman Said Nursî!

Her türlü horlanmaya, hakarete, dışlamaya, örtmeye, ötelemeye, suçlamaya rağmen kendisini ispat etmiş, hak bildiği yoldan sapmamış, doğruda karar kılmış, tarihini, ecdadını, milletini, insanlığı kucaklamış, rehberliğiyle, yardımıyla, sadakatiyle, varlığıyla, tatbikiyle kendisini ispat etmiş bir dâvâ var ortada: “Nur Dâvâsı!”
Bu Külliyat’ı program olarak kabullenen, bu Üstadı asrın manevî doktoru olarak gören, bu dâvâya gönülden ve candan bağlı ve bu dâvâyı hayatının gayesi, meş’alesi, meşgalesi, mesaisi, işi ve maksadı yapan, Türkiye’de başlayıp dünyaya yayılan bir topluluk, grup, ekol, camia var Türkiye’de ve dünyada: “Nur Cemaati.”

Bu Külliyat nedir?
Bu Üstad kimdir?
Bu dâvâ nedir?
Bu cemaat nedir?
sorularına kaynağından kısa ve özlü cevaplar vermeye çalışalım.

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI

Fenden, ilimden gelen dalâleti ortadan kaldıracak ve nesl-i âtînin o belâya düşen kısmını kurtaracak, onların karşılarında dayanacak her cihetle mükemmel bir eser var ve külliyat var bugün Türkiye’de ve dünyada!

Yüz seneye yakın bir zamandan beri, bir yandan milyonlar adamın saadetine hizmet ettiği sabit olan, bu vatanda gayet küllî ve büyük hukuku olan, diğer yandan her cihette ve her konuda şiddetli ve çoklukla bulunan muarızların, muhaliflerin, filozofların hiçbirisinin karşı çıkamadığı, mağlûp edemediği bir külliyat var Türkiye’de ve dünyada!

Gayesi rıza-yı İlâhî olan, sırf ahiret işlerine yönelen; imanı kurtarmak için çırpınan, şakirtleri ise, kendilerini ve vatandaşlarını idam-ı ebedîden ve ebedî haps-i münferitten kurtarmaya çalışan bir külliyat var Türkiye’de ve dünyada!

Gençliği ve insanımızı mahvedecek dinsiz felsefe ve inançsız rejime karşı bir panzehir olan Risale-i Nur gibi bir hakikat ve külliyat var!

Bu millet ve vatanı anarşilik tehlikesinden ve gelecek neslin biçareler kısmını dalâlet-i mutlakadan kurtaran bir külliyat var Türkiye’de ve dünyada!

Bu vatanın belâlardan muhafazası için vesile olan bir külliyat var Türkiye’de ve dünyada!

Okunması, yazılması, intişarı; bu topraklar için küllî bir sadaka nevinde semâvî ve arzî belâların def’ine çok tecrübeler ve çok hadiselerle vesile bir külliyattır bu!

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN

Divaneleri ciddiye almanın konuşmanın da bir nevî divanelik olmasından, o inadı sürdürenlerle konuşmayı terk eden, minnetsiz bir kahraman Üstad var!

Kuvvetli bir “nüfuzu” olan, fakat onu kendine değil, mu’cizevî Kur’ân tefsiri Risale-i Nur’a veren bir Üstad var!

Tesirli olan, ama bu tesiri millet ve vatanın tam menfaatine, milyonlarla adama kuvvetli iman-ı tahkiki dersi vermekle, saadet ve hayat-ı ebediyelerine tam hizmette kullanan bir Üstad var!

Ehl-i dalâletle, ehl-i dünya ile, ehl-i siyaset ve cahillerle mübareze, münakaşa etmeyen, onların menfilikleriyle meşgul olmayı da vazifesi haricinde gören bir Üstad var!

Bin seneden beri İslâm’a bayraktarlık yapan, bütün ruh u canıyla Kur’ân’ın hizmetinde emsâlsiz kahramanlık gösteren bu fedakâr millet ve ecdad için zindanları kendisine mesken, sürgünleri bir seyir, hakaretleri bir manevî gıda olarak kabullenen bir Üstad var!

Binler haysiyet ve şerefleri bu vatandaki bîçarelerin istirahatine ve onlardan belâların def olmasına feda etmek için kendisine çok özel bir hâlet-i ruhiye ihsan edilmiş bir Üstaddır bu!

Münafık ve zındıkların yaptığı ve niyetinde bulundukları tahkirat ve ihanetlere karşı tahammüle karar veren bir Üstaddır bu!

Hayatında en fazla muhtaç olduğu, en esaslı düsturu olan hürriyeti savunan, yaşatan, “Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” diye asırlara haykıran bir Üstad var!

Bu milletin asayişi, hususan masum çocukların ve muhterem ihtiyarların ve bîçare hastaların ve fakirlerin dünyevî istirahatları, uhrevî saadetleri için binler hayatını ve binler şerefini feda etmeye hazır olan bir Üstaddır bu!

DÂVÂ

Binler, milyonlar şakirtleriyle hiçbir cereyan, hiçbir cemiyetle ve dâhilî ve haricî hiçbir komite ile hiçbir vesika, hiçbir alâkası, menfaati, zararı olmayan bir dâvâdır bu!

Kırılmayan, iliştikçe kuvvetleşen, millet ve vatan aleyhinde hiçbir vakit kullanılmamış, kullanılmaz ve kullanılamaz olan bir dâvâdır bu!

Bütün dünyaya yayılan Risale-i Nur’un binler nüshalarından herbiri, onun yerinde, ondan daha mükemmel konuşan bir dâvâdır bu!

Bu mübarek Anadolu memleketine, belâların def’ine ehemmiyetli bir vesile olan bir dâvâdır bu!

Her türlü zorluk ve engellemelere beş para ehemmiyet vermeyen, başa ne gelirse ucuz düştüğü hakikatini idrak ettiren, ayn-ı inayet ve mahz-ı rahmet olan anlayışının yaşandığı bir dâvâdır bu!

Kur’ân-ı Hakim’in hakikat sırrıyla, i’câzının tılsımıyla, müellifinin, müntesiplerinin ve Risale-i Nur’un programı ve mesleği ve bilfiil semeresi, çalışması, gayesi, hareketi, hedefi; ölümün idam-ı ebedîsinden iman-ı tahkiki ile bîçareleri kurtarmak ve bu mübarek milleti de her nevî anarşilikten muhafaza etmeyi hedefleyen bir dâvâdır bu!

Dünyaya, idareye, asayişe dokunacak yönü olmadığı, bir asra yakın tatbikatla ispatlanmış olan, mağlûp olmamış ve olmayacak, delil ve ispata dayanan bir dâvâdır bu!

Susmayan ve susturulamayan bir dâvâdır bu!
Tarihin şahadeti ve bânîsinin kat’i kanaatiyle ‘inayet altında, gayet ehemmiyetli bir hizmetin yaşandığı; ihtiyar ve iktidar haricinde bir dest-i gaybî tarafından istihdam edilmenin’ inanıldığı ve hissedildiği bir dâvâdır bu!

Çalışma, himmet ve gayrette zahmet pek az, ücret pek çok olan bir dâvâdır bu!.

ZAMAN

Müslümanın başkasına benzemediği, dinini terk edip İslâmiyet seciyesinden çıkan bir Müslimin dalâlet-i mutlakaya düştüğü, anarşist olduğu, daha idare edilemez hale geldiği bir asırdayız.  Dalâlet ve fenalıkların cehaletten değil, fenden, ilimden geldiği ve yok edilmesinin müşkül olduğu bir zamanı yaşıyoruz.

CEMAAT

Zamanın “imanı kurtarmak zamanı” olduğuna inanarak bütün kuvvetleriyle imana çalışan bir ekol ve cemaattir bu!

İnsanlığa ve “nesl-i cedide” gayet büyük bir hizmet anlayışı getiren, onları büyük bir hatadan ve büyük bir tehlikeden kurtarmaya çalışan hakikî şakirtleri içerisinde barındıran bir cemaattir bu!

Millet ve vatanı sevenlerin bu muhteşem Külliyatı serbestçe okuyup, okutmalarını, neşredip, neşrine çalışanlara destek olmayı gaye ve hedef edinen bir cemaattir bu.

“Bu hizmet-i Nuriye yüzünden başımıza gelen belâlar yüz derece fazla olsa yine ucuzdur; biz kazanıyoruz. O belâlar, ehemmiyetsiz fani şişelerimizi ve cam parçalarımızı kırmalarıyla, baki ve uhrevî elmasları bize kazandırıyorlar” inancı ve anlayışıyla sabır içinde şükreden, sevinen bir cemaattir bu!

Bu muhteşem Külliyatı satır satır, anlayarak, hazmederek, yaşayarak son nefese kadar okuyup hakikatlerinin tatbikine nail ve tabi olmak; evlâdu resûl olan böyle mübarek bir Üstada hakikî ve sadık bir talebe ve şakirt olmak, bu mukaddes dâvâya halis ve itaatkâr, isyansız ve tenkitsiz bir hadim ve hizmetkâr olmak, bu mübarek cemaatin sarsılmayan, savrulmayan, şaşırmayan, şaşırtmayan, uyumlu, tenkitsiz ve nazik bir müntesibi olmak ve son nefese kadar istikametli, halis, gayretli, çalışan bir ferdi olmak dilek ve temennisiyle…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*