Kültür ve sanata dair…

Belki sizin de dikkatinizi çekmiştir. Kültür Bakanlığımızın sevgili müsteşârı Prof. Dr. Mustafa İsen birilerini mutlu edecek bir icraatta bulunmuş. Kültür ve sanata harcanacak paraların yekûnu vergiden muaf tutulacakmış. Ne güzel şey… “Kültür ve sanatımıza bundan daha iyi destek mi olur?” diyeceğinizi elbette biliyorum.

 

Fakat hadiseyi tahlilden sonra karar vermek daha iyi olmaz mı? Türkiye’de kültür ve sanata yapılan yatırımların evvelâ rakam olarak doğru yapılıp yapılmadığını takip eden hür bir kurum olup olmadığını, şeffafça çalışıp çalışmadığını birçoğumuz bilmiyoruz. Duyumlarımız “naylon faturalarla” harcandığı iddia edilen meblağların belki de onda biri “kültür ve sanat”a hibe edildiği halde, buradaki hedefin bir başka biçimde vergi vermekten kurtulmaya yönelik olduğudur. Meşhur büyük patronların zaman zaman Amerika ve Avrupa’dan getirttiği caz maz topluluklarının “kültür ve sanatımıza” ne kadar hizmet ettikleri başka bir mevzu İstanbul sokaklarını kirleten afişlerdeki mânânın da tam tahakkuk etmediği istikàmette söylentiler var.

“Kültür ve Sanata” teşvik etmenin bir başka yolu bulunmalı. Hür ve şeffaf Avrupa ülkelerinde olduğu gibi… Hibenin yekûnü yerine bir kısmı muaf tutulabilinir. Ayrıca hangi sanat ve kültür faaliyetine, hangi şartlarda harcandığı tesbit edilmelidir. O sanat ve kültür faaliyetini araştırmak isteyen insanların ulaşabileceği şekilde verilmelidir, kanaatindeyiz.

Anadolu kadar, geçmiş kültürlere beşiklik yapmış çok az coğrafyalar vardır dünyamızda… Bilhassa son bin senesinde yaşanılan “kültür, tarih ve sanatın” bugünkü insanlarımızla olan kuvvetli münasebetini hepimiz biliyoruz. Çok ilginçtir ki, Türkiye’nin hemen hemen tüm dev firmaları, “yıkılmak üzere olduklarından” acil yardım bekleyen eserlere el uzatma yerine, topraklara batmış, harap olmuş “kadîm medeniyetlerin” eserlerine harcıyorlar. İslâm Türk Medeniyeti kadar bizi bu coğrafyada kucaklayan bir başka medeniyetin varlığını milyonlarca euroya sağa sola saçan “tarih, kültür ve sanat” araştırmacılarına sormak gerekiyor.

Sahası “Osmanlı kültür ve sanatı” olan sayın müsteşarımızın elbette bilgileri dahilindedir. Selçuklu’dan bu yana gelen sanat eserleriyle ilgili kaç projenin gerçekleştiğini, duvarları ve kubbeleri yıkılmış, minareleri şerefelerinden uçmuş kaç tarihî eserin hizmete açıldığını merak edenlerin çok olduğu kanaatindeyiz. Bir Anadolu müziğimiz vardı. Güfteleri ve ezgileriyle kaybolmaya başlamış türkülerimiz. Son yirmi sene içinde gençliğimizin “Batıdan” kaptığı tesir karşısında, cemiyetimizden kaçmış sarkılarımız, nefes ve hoyratlarımız. En azından bunların arşivlenmesine yönelik hangi çalışmaların yapıldığını hakikaten öğrenmek istiyoruz. Mabetlerimiz ve tarihî eserlerimiz dünyadaki en güzel hatların bizde olduğunu gösteriyor. Bu güzel sanatta İran, Pakistan ve bazı Arap devletlerinin gerisine düştüğümüzü siz de biliyorsunuz. Hat sanatının yaygınlaşması için de hangi projelerin realize edildiğini merak ediyorum.

Aksi takdirde, iyi niyetle sebep olduğunuz bu icraat, hem devletin zarurî gelirlerini engelleyecek, hem de birinci derecede Müslüman Türk milletine ait olmayan “kültür ve sanata” harcanacak paralarla, milletin öz sermayesi milletin istemediği yerlere akacaktır. Bu ise sizi hem insaniyeten, hem de dinen mesul duruma düşürecektir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*