Bu günlerde iktidar cephesinde büyük bir telaş var.
Bir tedirginlik, korku dolu bir bekleyiş…
Başta Reis bey…
Başbakan, bakanlar ve iktidarın her dediğine baş sallayan bürokratlar…
Yandaş basın ve onların keskin kalemşörleri…
Hepsi birden sıtmaya tutulmuşlar sanki.
Sebep?
Elbette ki Zarrab veya Rıza Sarraf.
Yani şu meşhur dava, 4 Aralıkta başlayacak olan.
İlginçtir, iktidar ve uzantıları bu davayı hayat memat meselesi yaptılar.
Öyle ki şu yakın zamanda koskoca Başbakan sırf bu mesele için ABD’ye gitti.
Netice?
Güldü, konuştu, park bahçe dolaştı…
Yetmedi gazetecilerle şakalaştı.
Hiçbir sonuç almadan eli boş geri döndü, geldi.
Şimdi bir başbakan ekonomi, işsizlik, enflasyon, terör ve diğer konular gibi bir çok hayati problem dururken gitsin bir kişinin davası ile ilgilensin, devletin imkanlarını bir kişiyi kurtarmak için harcasın.
Olacak şey değil…
Ama oluyor işte.
Zira,
Reis bey başta olmak üzere bütün hükumet üyelerinin en önemli meselesi Zarrap.
Peki niçin bu kadar telaş ediliyor?
Nedir bu kadar korkulan şey?
Doğrusu merak uyandırıyor.
Aslında;
Bu dava normal bir dava.
İddiaya göre:
Zarrap denilen şahıs ABD ambargosunu delmiş. Haksız bir kazanç elde etmiş. İran devletine ekonomik katkı sağlamış. Ve diğer bazı hukuksuz işlere karışmış.
Bu nedenle ABD mahkemelerinde yargılanıyor.
Benzer davalar da olmuş önceden.
Zarrap tek değil.
Hatta bu konuda ceza alanlar var.
Üstelik,
ABD bazı Avrupa ülkelerine benzer suçlardan dolayı cezalar da kesmiş.
Yani Zarrap’ın örneği çok.
Peki bu sıradan bir yolsuzluk davası iken bizimkiler niçin çok telaş ediyorlar?
Devletin önemli işlerini bir kenara itip de Zarrap’ı kurtarmaya çalışıyorlar?
Acaba diyoruz,
kamuoyunun bilmediği bir şeyler mi var?
Bazı bakanların ve bürokratların yüklü miktarda rüşvet aldığı biliniyor.
Ama,
hükumet cephesindeki telaşa bakılırsa bundan daha ileri şeyler var gibi.
Bu kesin.
Çünkü iktidar artık Zarrap’ı kurtaramayacağını anladı.
Yine bildik taktiğe başvuramaya başladılar.
Tıpkı 17-25 aralık sürecinde yaptıkları gibi.
Hatırlayın o zamanı.
Zarrap’la ilgili büyük bir yolsuzluk ve rüşvet ağı ortaya çıktığı zaman, bunu iktidara karşı bir darbe olarak nitelemişlerdi.
Bu bir komplo idi…
Bu iktidara ve ülkeye kurulan bir kumpastı…
Karşı bir darbe ile bunu püskürttüler. 15 Temmuz ile de bu işi yapanları tamamen tasfiye ettiler ve istediklerine kavuştular.
Şimdi de benzerini yapmaya çalışıyorlar.
Zarrap davasının bir komplo, bir kumpas olduğunu söylüyorlar.
Hatta bu kumpasın tüm ülkeye kurulduğunu söylüyorlar.
Yani akılları sıra milletin arkasına saklanıp cepheyi genişletiyorlar.
Zaten iktidar cephesinin en iyi yaptığı şey bu.
Yani işlerine gelemeyen bir meseleyi komplo veya kumpas olarak tanımlamak.
Şimdiye dek çok örneğini gördük.
Ancak iktidar bu meseleden korkmalı.
Çünkü;
eğer bu bir kumpas ise iş daha da tehlikeli demektir.
Zira bu bir kumpas değil,
kumpas içinde kumpasa benziyor.
Bakalım iş nereye varacak, 4 Aralık sonrasını bekleyip göreceğiz.
Benzer konuda makaleler:
- ABD’nin ince planı ne?
- 17-25 Aralık, Erdoğan ve Hizmet Hareketi
- Demokratların toplanma vakti gelmedi mi?
- 17 Aralık, Başbakan ve Şarkılar
- Mide bulandıran rüşvet hikayeleri
- “Kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek”
- Mehdi Devri Başlıyor
- Hepimiz birer Kutlular’ız
- Müslüman imajına vurulmak istenen darbe
- Türkiye’de seçimler nasıl kazanılır?
Hakkın hatırı âlîdir; hiçbir hatıra feda edilmez!
İlk yorum yapan olun