Kuran fen ve teknolojiden haber veriyor mu?

GİRİŞ

İnsanlığın yaşadığı şu son iki asır, çok büyük fenni ve teknolojik gelişmelere sahne oldu. Bilhassa elektrik ve motor gücünün keşfi tüm sanayi ve teknolojinin motoru hükmüne geçti. Bu gün insanlık elde ettiği keşifleri ile havada uçaklarla, denizde devasa gemilerle, derin sularda denizaltılarla, karada tren ve diğer vasıtalarla teknolojik gelişmenin zirvelerini yaşıyor.

Kablolu ve kablosuz yayıncılıkla dünyayı bir köy haline getirmiş. Evlerimizden dünyanın bir öte yanına saniyeler içinde ulaşabiliyoruz. İletişim teknolojisi altın çağını yaşıyor. Tüm fen dallarında olduğu gibi tıp alanında da çok ciddi gelişmeler var. İnsanlık geliştirdiği teknoloji ile bir çok salgın hastalığın önünü aldı. Günümüzde ölüme bile çare bulmak için geceli gündüzlü ilmi çalışmalar yapılıyor.

Aynı zamanda yer altı ve yer üstü zenginliklerden istifade etmek için büyük sanayi tesisleri kurulmuş. Yerin derinliklerinde saklanmış olan petrol, gaz gibi enerji kaynaklarını insanlığın hizmetine sunarak, yine demir ve bakır gibi kıymetli madenler işlenip sanayi ve teknolojinin en temel maddesi haline getirilmekte. Böylece bir çok icat ve harika sanatlar yapılmakta. Bütün bunlar da insanlığın baş köşesine gelip yerleşmiş durumda.

KURAN FEN VE TEKNOLOJİK İCATLARDAN NASIL HABER VERİYOR

Peki, “Yaş ve kuru her şey içinde bulunur” hakikati ile semanın kubbesinde seda verip zerratı titreştiren Kuran, bu teknik ve teknolojiden haber vermiş mi? Vermişse nasıl vermiştir, ne şekilde ve ne kadar işaret edip, ne derece tasrih etmiştir?

Evet, Kuran iki tarz ile fenni ve teknik gelişmelere işaret etmiş:

“Beşerin san’at ve fen cihetindeki terakkiyatlarının neticesi olan havârık-ı san’at ve garâib-i fen olarak tayyare, elektrik, şimendifer, telgraf gibi şeyler vücuda gelmiş ve beşerin hayat-ı maddiyesinde en büyük mevki almışlar. Elbette, umum nev-i beşere hitap eden Kur’ân-ı Hakîm, şunları mühmel bırakmaz. Evet, bırakmamış, iki cihetle onlara da işaret etmiştir.”

Birinci cihet: Mu’cizât-ı enbiya suretiyle.

İkinci kısım şudur ki: Bazı hâdisât-ı tarihiye suretinde işaret eder. Ezcümle:(20. Söz 2.makam)”

“Nur suresindeki” Nur ayetindeki lamba tasviri ile elektriğin keşfine işaret ederken, diğer bazı hadiseler ve misaller yolu ile de farklı teknolojilere işaret edilmiş. Bu konuda Kuran’da bir çok tabir ve işaret var.

İkinci bir işaret şekli ise Peygamber mucizeleri yolu ile yapılmış.

Yani Peygamberlerin ellerinde zuhur eden mucizeler bir çok hikmeti yanında bazı mühim teknik ve teknolojik gelişmelere de işaret ediyor. Hatta bazı teknolojiler ilk olarak Peygamberleri vasıtası ile insanlığa öğretilmiş. Mesela gemi teknolojisi Hz. Nuh, saat teknolojisi Hz. Yusuf, giyim teknolojisi ise Hz. İdris eli ile ilk olarak insanlığın önüne konmuş.

PEYGAMBERLER MADDİ VE MANEVİ GELİŞMENİN ÖNCÜLERİDİR

Nasıl ki Peygamberler insanlara doğru yolu göstermek için imani, içtimai, ahlaki ve sosyal prensipler ortaya koyarak onlara manevi bir yol gösterici olmuşlar ise; aynen öyle de, ellerindeki mucizeler ile de insanlığın maddeten, teknik ve teknolojik olarak terakki etmesinin de öncüleri olmuşlar. Yani Peygamberler hem maddi hem de manevi ilerlemenin yol göstericileri olarak insanlık için tam bir rahmet olan zatlardır.

Rahmet-i İlahi mahza rahmet olan bu mübarek insanları insanlığın önüne bir numune-i misal olarak koymakla, diğer insanları onların maddi ve manevi hayatlarını örnek almaya ve maddi ve manevi kemalat yollarını o ulvi ahlakı taşıyan zatların arkasından gitmekle bulmaya teşvik etmiştir.

PEYGAMBER MUCİZELERİNİN FEN VE TEKNİK GELİŞMELERE İŞARETLERİ

Peygamber mucizelerinin teknik ve teknolojik gelişmelere ve keşfiyatlara nasıl işaret ettiğini izah ve şerh eden Risale-i Nur Külliyatından 20. Sözde bahsi geçen birkaç misali nazarlara sunuyoruz:

blank

Uçak teknolojisi

Hz. Süleyman mucize olarak rüzgara biner iki aylık yol giderdi. İşte bu gün de insanlık havanın kaldırma gücünü keşfederek tonlarca ağırlığındaki uçaklara binip kilometrelerce mesafeyi kısa bir zamanda yol alabilir.

Uçak teknolojisi Rahmet-i İlahi tarafından Hz. Süleyman eli ile insanlığa öğretilmiştir.

Sondaj teknolojisi

Bu gün yer altındaki zenginliklerden ve madenlerden istifade edilmesinin yolu da Hz. Musa elinde zuhur eden mucize ile insanlığa ikram edilmiştir. Hz. Musa asasını taşa vurarak on iki pınar çıkarmıştı. İşte bu gün de insanlar asaya benzer sondaj makinelerini yere vurarak su, petrol, gaz gibi hayati maddeleri çıkarıp insanlığın faydasına sunuyorlar.

İletişim ve yayıncılık teknolojisi

Bu gün iletişim ve yayıncılık çok ileri gitmiş. Gerek kablolu, gerekse kablosuz yayıncılıkla dünya adeta bir köy haline gelmiş. İşte bu son derece önemli keşfin üstadı Hz. Süleyman’dır. Yemen’deki Belkıs’ın tahtını Kudüs’e naklederek eşyanın aynen, sureten ve ses olarak nakledilmesinin yolunu açmıştır.

Ağır sanayi teknolojisi

Sanayi için olmazsa olmaz konu demirin ve bakırın ve diğer kıymetli metallerin işlenmesi ve eritilmesidir. İşte bu mühim teknoloji de Hz. Davut eli ile insanlığa öğretilmiştir. Hz. Davud demiri eriterek bir ölçüde günümüz sanayi ve teknolojisinin en temel işlemini mucize yolu ile zeki ve çalışkan alimlerin önüne koymuştur.

Bilgisayar ve kayıt teknolojisi

Hz. Davud dağlarda tespih yaptığı zaman dağlar ve taşlar o tespihi ve zikir sözlerini geri söylerlerdi. Yani adeta dağlar ve taşlar Hz. Davud’un sözlerini kayıt altına alırlar ve ondan sonra tekrar ederlerdi. Bu da gösteriyor ki taş gibi ölü maddelere bazı ses ve görüntü kaydı yapılabilir. İşte bu durum bu günkü bilgisayar teknolojisinin de temelini teşkil ediyor.

Ateşte yanmayan maddelerin bulunması

Hz. İbrahim Nemrut tarafından ateşe atıldığı zaman kendi bedeni gibi giydiği elbiseyi de ateş yakmadı. Bu mucize de insanlara ateşte yanmayan bir maddenin keşfini öğretmiştir. Bu gün insanlar amyant denilen bir maddeyi bularak ateşe karşı bir korunma temin etmişlerdir.

Daha misaller var, bu kadarı ile iktifa ediyoruz.

HZ. ADEMİN ESMA-Ü HÜSNA MUCİZESİ

Peki Peygamberlerin ellerindeki mucizeler birer harika sanatlara ve icatlara işaret ediyor. Peki Hz. Ademin mucizesi olan Esma-ü Hüsna mucizesi nasıl bir teknolojiye işaret etmekte?

“Hazret-i Âdem aleyhisselâmın mu’cizesi, umum kemâlât ve terakkiyât-ı beşeriyenin nihayetlerine ve en ileri hedeflerine, sarahate yakın işaret ediyor.(20. Söz)”

blank

İşte hz. Ademe öğretilen isimler işaret ediyor ki bütün sanat ve fen ve ilimlerin Üstadı Hz. Ademdir. İnsanlığın atası olan Hz. Adem icmali, öz ve prensip seviyesinde bütün ilimleri bilmekte idi. Bu nedenle insanlığın tüm terakkiyat ve gelişmesinde Hz. Adem öncülük etmiştir. Tam bir bilgi donanımınaa sahip olan Hz. Adem bu bilgileri kendinden sonraki insanlara öğreterek bu günkü fen ve teknolojinin de ilk tohumlarını ekmiştir.

Mühim bir mesele:

Günümüz tarihçileri bilgi kaynaklarını ilahi kitaplardan almadıkları için ilk insanı mağaraya hapsederek çıkmaz bir yola girmişler. Yazı keşfi, ateş keşfi, taş devri vs gibi bazı garip çağlar açarak adeta ilk insanları büyük bir cehalet içinde göstermeye çalışmışlar. Halbuki Hz. Adem zeki, yetenekli her türlü ilmi bilen tam donanımlı bir insandır. Yazıyı da ateşi de ve diğer yaşam için temel bilgileri de o ilk insan insanlığa öğretmiştir. O yüzden günümüz biliminin ilk insanlar hakkında söyledikleri mantık dışı ifadelere  çok itibar etmemek lazım.

Çünkü Allah, Hz. Ademe, “insanın câmiiyet-i istidadı cihetiyle mazhar olduğu bütün kemâlât-ı ilmiye ve terakkiyât-ı fenniye ve havârık-ı sun’iyeyi ihtiva” manasını taşıyan tüm güzel isimleri öğretmişti.

İşte bu hakikat bize her bir fennin nihayetinde bir ilahi isme dayandığı, bir ilahi ismi tanımladığı ve bir ilahi isme ulaşmanın yollarını bize açtığını ihtar etmektedir. Yani her bir fen ve sanat bir ilahi isme istinat eder.

Mesela tüm mühendislik bilimleri Adl ve Musavvir ismine, fizik kimya ve biyoloji gibi hayat bilimleri Hakim ismine ve tıp ve eczacılık gibi ilimler ise Şafi ismine ulaşmakla hakikatini ortaya koymuş olur. Yoksa sadece dünyevi neticeleri nazara vermekle o fen ve sanatların hakikatleri gizlenir ve kabrin ötesine geçmez.

20. SÖZDEN 19. MEKTUBA UZANAN NURANİ HAT

Hz. Ademe öğretilen isimlerin hakikatleri ve daha geniş dairedeki tecellileri ise Peygamberimizde tezahür etmiştir. Zira, Şimdiye dek tüm anlattıklarımız Kuran’da bize bildirilen meselelerdir. Nasıl ki her bir Peygamber mucizesi bir teknik ve teknolojik gelişmeye işaret eder; öyle de, Hz. Peygamberin elinde zuhur eden mucizeler de yine bazı teknik gelişmelere ve insanlığın bu yolda ulaşabileceği son noktaları tanımlar ve tarif eder. Peygamberimize ait bir çok mucize 19. Mektup adlı eserde beyan edilmiş. Bu eserde ifade edilen mucizelerin de teknik açıdan izahları gerekiyor.

İşte bu nedenle 20. Sözden 19. Mektuba giden nurani bir hat ve nurani bir yol vardır. Ve bu yol üzerinde yürüyecek müdekkik ve meraklı araştırmacıları beklemektedir. Umuyoruz ki bu konuda çalışma yapan akademisyen ve araştırmacı kişiler 19. Mektubu 20. sözün aynasında yorumlar ve izah ederler.

KURAN NİÇİN AÇIK BİR ŞEKİLDE FEN VE TEKNOLOJİK İCATLARDAN BAHSETMİYOR?

Kuran bazı işaretler, bazı misallerle, mucizeler dili ile bazı fen ve teknolojik gelişmelere işaret etmiş. Peki niçin açık ve net bir şekilde ifade etmemiş de gizli ifadelerle, işaret nevinden bahsetmiş?

Evet, insan oğlu günümüzde bir çok keşif yapmış ve bu icat ve keşifler ise insan hayatının baş köşesine gelip yerleşmiş. Bunlar insan hayatı için son derece önemli.

Ve lakin tüm bu keşiflerin ilahi sanat yanında bahsi bile edilmeyecek derecede olduğu da yine mühim bir hakikattir. Mesela bir Yusufçuk böceğini ile ondan esinlenilen bir helikopteri ele alalım. Hangisi dah sanatlı? Elbette ki bir Yusufçuk böceği…

Evet Kuran kainat kitabıdır. İlmi ezeli orada bütün kainattan bahsediyor; dünyadan, cennet ve cehennemden, ahiret alemlerindeki garip hallerden ve şu uçsuz bucaksız kainattan. Şimdi Ay kadar yükselip dünyaya baksa idik ne görürdük? Sadece dünyayı değil mi? Peki dünya semasında yüzen uçakları ne kadar görürdük? Nokta kadar, belki de daha küçük. İşte Kuran da kainat kitabı olarak insanların sanatlarından yeteri kadar bahsediyor. Bu mesleğin uzmanları olan araştırmacılara işaret nevinden bazı ifadeler söylüyor. Elektrik gibi çok mühim bazılarına da Nur suresinde sarahate yakın işaret ederek insanlara yapılan ikramlar hatırlatılıyor.

İşte buradan da anlıyoruz ki Kuran her haklıya hakkı kadar kelam veriyor.

NETİCE-İ KELAM

Buraya kadar Kuran’ın fen, teknik ve teknolojik gelişmelere nasıl işaret ettiğini kısaca ifade etmeye çalıştık. 20. Söz ikinci makamında geçen bu hakikatler ise Risale-i Nurun bir keşfiyatıdır. Yazıldığı zamana kadar daha öncesinde bu tarzda yapılan başka bir tanım şekline rastlamak mümkün değil. Üstad Bediüzzaman Nurlarda en az yüz keşif olduğunu söyler. İşte 20. Söz de onlardan birisidir.

Risale-i Nurda daha bir çok ilmi ve fenni tabirler var. Hatta günümüz dünyasının modern teorileri bile işlenmiş. Kuantum teorisi, izafiyet teorisi, Big Bang teorisi, sicim teorisi gibi. Bu konular meraklı ve dikkatli araştırmacıları bekliyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*