Kur’ân kâinatı okuyor

“Kâinat mescid-i kebirinde Kur’ân kâinatı okuyor, onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidayetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zeban edelim (sürekli okuyalım). Evet, söz odur ve ona derler…”

Bediüzzaman’ın ifadesiyle kâinat büyük bir mesciddir. Yedi gök, yer ve bunların içindekiler Allah’ı tesbih eder; O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Bu mescidi anlaşılır kılan ise Kur’ân’dır.

Kur’ân, Güneşin Dünya’yı aydınlattığı ve ısıttığı gibi kalplerimizi aydınlatır, ısıtır. Şiddetli ışık gözleri kör ederken, Kur’ân’ın kıyaslanamayacak güçteki İlâhî ışığı göremeyen gözleri açar. İnsanların kalpleri imanla, ruhları da Kur’ân ahlâkıyla nurlanır… Kur’ân, saygıyla içi titreyerek Rabb’inden korkup sakınanların yol göstericisidir. İnsana, hep doğru yönü gösteren bir pusula gibi rehberlik yapar.

Kur’ân, insanı ve kâinatı anlamayı kolaylaştırır. Her okumada, insana ve kâinata dair bir önceki okumadan farklı sırlar önümüzde açılır. O’nu okuyan, Allah’ın hikmetle yarattığı sayısız güzelliği, sarıp kuşattığı harikaları fark eder ve şuur kapısından içeriye girer.

Kur’ân âyetleri, gözleri kâinat kitabına yönlendirir. “… İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. (Mülk Sûresi, 3-4)” buyrulur âyette ve Allah’ın Sani sıfatına dikkat çekilir. Kur’ân, büyük Sanatçının eserlerini kare kare bize izletir. Her kare O’nun bir tablosudur. Eşsiz benzersiz bir tablosu…

İlâhî iradeden gelen şeriat-ı fıtriyye
Allah, kâinatın işleyişini düzenleyen kanunlar koymuştur. Kâinattaki sayısız varlığın birbirleriyle olan uyumu ile oluşmuş muhteşem bir düzen vardır. Bu düzen, akılları hayrete düşüren detaylarla kusursuzca yaratılmış ve ince ayarlarla dengelenmiştir. Bu, “Şeriat-ı fıtriye”dir. Rabb’imiz, yarattığı sistemleri ve düzeni kontrolünde tutar, bütün kâinattaki uyumu korur. Kâinat bütünüyle Allah’ın kusursuz yaratmasını, olağanüstü düzeni ve ölçüyü işaret eder.

Bediüzzaman, her şeyin ölçü ile bağlandığını, kaderin her şeye bir miktar verdiğini şöyle ifade eder:

“Nakkaş-ı Ezeli gözümüzün önünde kışın beyaz sayfasını çevirip, bahar ve yaz yeşil yaprağını açıp, yeryüzü sayfasında üçyüzbinden fazla çeşit mahlûkatı kudret ve kader kalemiyle en güzel şekilde yazar. Birbiri içinde birbirine karışmaz; beraber yazar birbirine mani olmaz. Teşkilce, suretçe birbirinden ayrı, hiç şaşırtmaz, yanlış yazmaz.”

Nakkaş-ı Ezeli kudret ve kader kalemini eksiksiz ve kusursuz kullanır. Kâinattaki bütün olaylar, Rabb’imizin iradesinden gelen şeriat- ı fıtriye ile düzenlenir.

Kâinattaki mu’cizevî uyum Yüce Allah’ın âyetidir. Samimiyetle bakabilen bir göz, bütün varlık âleminin yalnızca Allah’ın âyetlerinden oluştuğunu kavrayabilir. Kâinattaki her milimetrekaredeki âyetler, sonsuz güzellikleri sanatının içinde yaratan Rabb’imizin varlığını ve sıfatlarını bize gösterir, bildirir.

İnsan yalnızca kendi yaratılışını, ya da bir varlığı incelediğinde, sistemlerdeki müthiş uyumu ve planlayan büyük ve eşsiz gücü görebilir. Kâinattaki düzen, tesadüfe kesinlikle yer olmadığının ve Allah’ın varlığının açık delillerinden biridir.

Meselâ Dünya, Güneş çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki, her 29 km’de bir doğru çizgiden yalnızca 2.8 milimetrelik bir sapma gösterir. (Bilim ve Teknik Dergisi, Temmuz 1993) Eğer bu sapma 0.3 milimetre az veya 0.3 milimetre daha fazla olsa, yeryüzündeki canlılar donarak veya kavrularak ölürlerdi. Küçük bir bilye değil söz edilen, dev kütlesiyle Dünya’nın bu hareketi, milyarlarla ifade edilen büyüklükteki sistemlerin milimetrik dengelerle korunması mu’cizesidir.

Yalnızca Dünya ve Güneş mi? Milyarlarca yıldız ve galaksi kusursuz bir uyumla, tesbit edilmiş yörüngelerinde sürekli hareket ederler. Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı bulundukları sistemlerle birlikte dönerler. Hatta bazen içinde yaklaşık 300 milyar yıldız bulunan galaksiler birbirlerinin içinden geçerler; ancak kâinattaki düzen ve uyum asla bozulmaz.

Ve gökten belli bir ölçü ile inen yağmur. Yağmurun sahip olduğu ölçülerden biri, her yıl dünyaya yağan yağmurun ve buharlaşan suyun ölçüsünün aynı olmasıdır. Bir diğeri ise yağmurun düşüş hızıdır. Eğer yağmur damlası kendisiyle aynı ağırlık ve büyüklükteki bir cisimle aynı yükseklikten aynı şekilde düşecek olsaydı, bu durumda tarlalar, evler ve arabalar hasar görürdü.

Hayat kaynağımız suyun ise özellikleri ve önemi kadar oluşumu da oldukça düşündürücüdür. İki hidrojen atomu ve bir oksijen atomunu su molekülü oluşturacak şekilde birleştirmek, yüzlerce yıl da bekleseniz oldukça zordur. Ancak dünyanın her yerindeki denizler, nehirler ve göller; tamamı Allah’ın üstün yaratmasına örnektir.

Kur’ân kâinat kitabını okuyor, okutuyor, şifrelerini çözüp, sırlarını açığa çıkarıyor. Kur’ân, kâinatın yanı sıra dünya hayatının ve amacının, ölümün ve sonsuz ahiretin gerçeğini bize öğretiyor.

Meselâ dünya hayatındaki imtihanı kavrayamayan insanların zorluk zamanlarında ya da bir felâketle karşı karşıya kaldıklarında isyana varan sözlerine şahit oluruz. “Madem Allah kullarına karşı çok merhametli, neden böyle zorlu olayları yaratıyor?” diye düşünürler.

Ancak insan, iman ve Kur’ân penceresinden baktığında bunun en önemli sebebinin, insanın dünya hayatında zorluk ve sıkıntıyla eğitilmesi olduğunu görebilir. Zorluklar olmalı ki insan Allah’a olan bağlılığını, sevgisini ve sadakatini ispatlayabilsin. Yaşadığı her zorluk insana, Rabb’inin üstün gücü karşısındaki aczini hatırlatır. İnsan, yaşanan felâkete engel olamadığında, aczinin ve Allah’ın yardımına ne denli muhtaç olduğunun farkına varır; verilen nimetlerin önemini daha iyi takdir eder.

Bediüzzaman Kur’ân’ın, kâinatın en büyük yorumcusu ve tercümanı olduğunu şöyle ifade ediyor:

“Evet, Kur’ân-ı Hakîm, şu Kur’ân-ı Azîm-i Kâinatın en âli bir müfessiridir (yorumcusudur) ve en beliğ (en uygun ve güzel söz söyleyen) bir tercümanıdır. Evet, o Furkandır ki, şu kâinatın sayfalarında ve zamanların yapraklarında kalem-i kudretle yazılan âyât-ı tekviniyeyi (görünen âyetleri) cin ve inse ders verir…”

Şu saniyede…
Siz sessiz sakin bir ortamda bu yazıyı okurken, haberiniz bile olmadan Kâinatın her santimetrekaresinde tek bir saniyede bile sayısız faaliyet sürüyor.

Şu saniye, vücudunuzda 20 trilyar metabolik reaksiyon gerçekleşti. Dahası bu işlem etrafınızdaki insanlar, anneniz babanız, kardeşleriniz, dostlarınız, iş arkadaşlarınız, televizyon ve gazetelerde gördüğünüz, kısacası şu an yaşayan milyarlarca insanda gerçekleşti.

Şu saniye, bir sinek 500 kez kanat çırptı. Ve yeryüzündeki trilyonlarca sinek, geçen 1 saniye içinde 500 kez kanat çırptı.

Şu saniye, 300 milyar galaksiden biri olan Samanyolu Galaksisindeki yıldızlardan biri olan Güneş, 564 milyon ton hidrojeni 560 milyon ton helyuma çevirdi. Böylece Dünya’ya ısı ve ışık enerjisi sağladı.

Evet, Üstad’ın ifadesiyle, büyük bir Kur’ân gibi ince ve derin manalar ifade eden kâinatın gözle görünen âyetleri, o âyetlerin noktaları ve harfleri sayısınca mu’cizeler gösteriyorlar.

Şimdi susun lütfen ve dinleyin; “Kâinat mescid-i kebirinde Kur’ân Kâinatı okuyor!”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*