Kur’ân öğrenmeye koşalım!

Birbirinin rakibi ve alternatifi değil ve olmamalıdır, ama okullar tatil olunca camiler tam anlamıyla şenlendi. Köylerden şehirlere kadar Türkiye’nin dört bir yanında yoğun bir Kur’ân öğrenme seferberliği var. Hamdolsun, şükrolsun…

Kur’ân’ı hayattan ayırmaya ve uzat tutmaya çalışan ifsat şebekeleri bunun için çok uğraştılar. Dönem dönem bu konuda da başarılı oldular. Ama bu başarı sınırlı kalmaya mahkûm oldu. Değil okullarda, camilerde bile Kur’ân okumanın, öğrenmenin yasak olduğu yılları yaşayan bir ülke Türkiye. 1950 öncesi “Tek parti” devriyle ilgili hatıralarını anlatan tecrübeli yaşlılarımız bunun şahidi. Dikkat edelim, Kur’ân öğrenmek sadece okullarda değil, camilerde de yasaktı bir zamanlar… ‘Tek parti’ devrini yeniden hortlatmayı hedefleyen ‘28 Şubat 1997 süreci’nde de benzer adımlar atıldı. Yakın zamana kadar ilköğretim 5. sınıftan mezun olmayan çocuklarımız camilere gidip Kur’ân öğrenemiyordu. Cesaretli hocalar müstesna, İstanbul’da çoğu camiden ‘küçük yaş’taki çocukların geri çevrildiğini, “Sen küçüksün, büyüyünce gel” denildiğinin bizzat şahidiyiz! Şükürler olsun, o sıkıntılı günler de geride kaldı. Dede-nine duası alan milletimiz, keyfî yasakları fiilen sona erdirdi, ardından da hukukî değişiklikler yapıldı.

Yine hepimiz biliyoruz ki, Kur’ân öğrenmenin ve öğretmenin kanunen yasak olduğu ‘tek parti’ devrinde bile Kur’ân öğrenmek engellenemedi. Samimî dindarlar her türlü tehlikeyi göze alıp Kur’ân öğrenmeye ve öğretmeye devam etti. Elbette bedeller de ödendi, ama bugün bakıldığında o bedellerin boşa gitmediği de anlaşılıyor.

Aslında Kur’ân öğrenmeyi sadece yaz aylarıyla sınırlı tutmak doğru değil. Yöneticilerinin milletiyle kavga etmediği İslâm ülkelerinde çocuklar için her gün Kur’ân eğitim vardır. Çocuklar ya okuldan önce ya da okultan sonra mutlaka camilere gider, hem Kur’ân öğrenir, hem de diğer dinî bilgilerle haşir neşir olur. Geçen yıllarda bir vesile ile gittiğimiz Endonezya’da, Açe’de buna şahit olmuştuk. Çocuklar okula gitmeden önce camiye uğruyor, bir iki saat Kur’ân dersi aldıktan sonra okullarına gidiyordu. Bugün itibarıyla Türkiye’de böyle bir sistem, böyle bir altyapı yok. Bizdeki uygulama, yaz tatilinde Kur’ân öğrenme şeklinde olmuş.

Geçen gün mahallemizin camiinin imamıyla pazarda karşılaştık. Ayak üstü sohbet sırasında kaç öğrencinin ‘yaz Kur’ân kursu’na geldiğini sordum. Aldığım cevap beni o kadar sevindirdi ki anlatamam. Allah nazarlardan saklasın, “200’e yakın kız, bir o kadar da erkek öğrencimiz var” dedi. “Maşaallah, Allah sayılarını arttırsın” demekten kendimizi alamadık. Mahallede onlarca cami var. Belki tamamında bu kadar öğrenci yoktur, ama umumî olarak bakıldığında Kur’ân öğrenmeye büyük bir ilgi ve alâka olduğu anlaşılıyor.

Çocuklara Kur’ân öğreten cami imamı, “Öğrenciler kalabalık olduğu için ilçe milli eğitim müdürlüğüne müracaat ettik ve yakındaki okulun bu maksatla bize verilmesini istedik. Okulda öğrencileri hem seviyelerine göre, hem de yaş grubuna göre 9 ayrı sınıfa ayıracaktık. Ama ilçe milli eğitim müdürü uzaktaki ‘imam hatip lisesi’ni uygun gördü. Bir iki gün çocukları servis arabasıyla okula taşıdık, ama zahmetli olduğu için vazgeçtik. Keşke yakındaki okulu kullanabilseydik. Bu olsaydı, haftada bir gün de yine camide eğitim verecektik ki cami havası, atmosferi de teneffüs edilmiş olsun…” dedi.

Bildiğimiz kadarıyla Milli Eğitim Bakanlığının “Okullar Hayat Olsun” diye bir projesi var ve bu projeye göre okullar eğitim saatleri dışında (bilhassa yaz aylarında) böyle faaliyetler için kullanılabilir. Ama nedense “Okul müsait, yaz aylarında burada Kur’ân öğretelim” denince eski alışkanlıklar nüksediyor ve “Belki itiraz eden olur. Siz uzak da olsa şuradaki imam hatip lisesine gidin” deniliyor. İmam hatip binasında olan eğitim, ilköğretim binasında niçin olmasın?

İnşaallah bu ‘basit’ sıkıntılar da aşılır ve Kur’ân öğrenmenin önündeki bütün engeller kalkar. Çocuklarımız Kur’ân’la ne kadar haşir neşir olursa o kadar iyi. Hele bu eğitimler okullardaki eğitimlerle de desteklenirse nur üstüne nur olmuş olur.

Unutmayalım: Yaz ayları sadece çocuklarımız için Kur’ân’la buluşma ayı değil. Biz büyüklerin de Kur’ân’ı ve onun hakikatli tefsirleriyle buluşmamız için iyi bir fırsattır. Merhum Zübeyir Gündüzalp ağabey ne güzel söylemiş: “Şimdi oku, kabirde okuyamazsın!”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*