Kur´ânî hizmet

Image

Risâle-i Nur hizmetine Kur’ânî hizmet veya sahabe mesleği, sahabe hizmeti de diyebiliriz. Bir anlamda ‘Kur’ânî hizmet düsturları’ da diyebiliriz. Risâle-i Nur’un hizmet düsturları da Kur’ân’dan lemeân etmiştir, süzülmüştür. Bilhassa, hizmette ihlâsın, Allah rızasının ön planda olması bunun en canlı şahidi ve delilidir. Kemiyetin yani sayıdan ziyade keyfiyetin amaçlanması da Peygamber mesleği olduğunun delilidir.

Çünkü gaye tebliğdir, anlatmaktır. Kabul ettirip ettirmemek Cenâb-ı Hakk’a mahsustur. İnsanın görevi, hakkı tebliğdir. Anlatmak, doğruları anlatmak, sadece Allah rızası için tebliğ etmek. Bu konuda gayret içinde olmak, çalışmak, didinmek. Allah’ın kabul ettirme görevine karışmamak, müdahale etmemek. Bunun için de tabiî ki okumak, okumak, dolu olmak. Taşmak. Öğrendiklerini önce kendi bünyesinde yaşamak. Hem sözleriyle hem de lisân-ı haliyle tebliğ etmek. Makes olmak. Ayna misâl gerçeği olduğu gibi yansıtmak.

Sahabelerin Kur’ân’ın (Haşir Sûresi, 9. âyet) övgüsüne mazhar olan ‘isâr’ hasletini, yani kendisi muhtaç olduğu halde başkasını düşünüp verme ahlâkını, ihlâsı kazanmak için kendilerine rehber yapmaları…1 Nitekim sahabeler, o büyük rehber insanlar, gökteki yıldızlar, Bedir ve Uhud savaşları sonrasında, harp meydanında dağıtılan suyu birbirlerine göndermişlerdi. Kendileri de ihtiyaç sahibi olmalarına rağmen, diğer kardeşlerini kendi nefislerine tercih etmişlerdi.

Yine Nur talebelerinin, sahabeleri örnek alarak, sevapta hırs göstermemeleri… “Bu konuyu da ben anlatayım”, “Sadece ben sevap kazanayım” düşüncesinden, şeytânî düşünceden uzak kalmaları… Kendileri de en az diğer kardeşi kadar anlatabilecekken, diğer kardeşinin tebliğini, sevab kazanmasını arzu etmeleri… Birbirlerinin önüne geçmemeleri… Sıkıntı yaşatmamaları…

Bütün hayırlı hareketlerinde ve işlerinde sadece Allah’ın rızasını, Cenâb-ı Hakk’ın hoşnutluğunu gaye edinmişlerdir. O’nun razı olması yeterlidir. Sünnet-i seniyyeye ittibaya azami gayret ve çaba göstermeleri… Bid’alardan kaçınmaları… Hatt-ı Kur’âniyi koruma ve yaymadaki kararlılıkları. Ulemau’s-sû denilen kötü âlimlerin oyununa düşmemek için daima imanlarını takviye etmeleri… İman-ı tahkikiyi, sarsılmaz imanı kazanmak için çabalamaları… İnsan nev’inin tenevvüünün, çeşitliliğinin en mühim mayesi ve zembereği, müsabaka ile hakîkî imanlı fazilettir.2

Esedullah unvânlı, şecaat sahibi, ehl-i beyt Hz. Ali ile onun soyundan gelen Gavs-ı Azam Abdulkadir-i Geylâni’nin iltifatlarına ve işaretlerine mazhar olmaları… Onlar için büyük bir övünç kaynağı, şükür vesilesidir. Sonra daima hareketlerinde müspet hareketi amaçlamaları, doğru ve yapıcı olmaları… Asayişe karışmamaları… Zulüm de görseler, baskı da uygulansa asayişi ihlâl etmemeleri… Menfî insanları aralarında barındırmamaları… Güzel görüp, güzel düşünüp meşrû hayatlarından zevk almaları…

Hepsi ama hepsi, sahabe mesleğinin bir yansıması…

Dipnotlar:

1- Lem’alar, 20. Lem’a, s. 373, 1. Nokta, 1. Sebep, Haşiye, Bediüzzaman Said-i Nursi, Yeni Asya Neşriyat.

2- Lem’alar, 22. Lem’a, s. 410, 2.İşaret. Bediüzzaman Said Nursi, Yeni Asya Neşriyat

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*