Kurban yakınlık, bayram mutluluktur

Ey her şeye yakın olan,
Uzak etme beni Sana.
Canım Sana olsun kurban,
Kurban olmak yeter bana.

Sevenler sevdiklerine yakın olmak isterler. Bu yakınlığı elde etmek için sevgili uğruna yapılamayacak fedakârlık yoktur. Vuslat arzusu Ferhat’a dağları deldirmiş, Mecnun’u çöllere düşürmüş, Kerem’i yakıp kül etmiştir. Gerçekten sevenler sevdikleri uğruna canlarını fedâ etmeyi canlarına minnet bilmişlerdir. Sevdikleri için kurban olmayı göze almışlardır.

Kurban, sevgiliye yakın olmaktır. Yaklaşmak için de aradaki engelleri kaldırmak, bir takım kayıtlardan kurtulmak gerekir. Bu ise, fedakârlık ister, bir sevgili için çok sevgililerden vazgeçmeyi gerektirir. Dünya adına, nefis ve heves adına sevilen ve değer verilen ne varsa, hepsini getirip, “Ey En Sevgili, ben Senin için bunların tamamını terk ediyorum, yeter ki Sen beni terk etme” diyebilmektir.

Kurban feda etmektir. O’na yaklaşmak ve kavuşmak için var gücü ile koşmaktır. Koşarken insana engel olan, ne kadar ağırlık varsa, onlardan kurtulmaya çalışmaktır.  İnsanı oyalayacak, dikkatini dağıtacak, nazarını meşgul edecek ne varsa onlardan yüz çevirmektir.

Dünya ve içindekiler insana hoş gelir. Sahip olduğu maldan, servetten ve şöhretten vazgeçmek insana zor gelir. Onun için mal, canın yongası olarak görülmektedir. Kurban ise, bu yongalardan bazılarını Allah için kesebilmek, onlardan ayrı kalmayı kabul edebilmektir. Bunu yapabilenler, maldan da candan da çok daha kıymetli ve sevgili olan Cemal-i Zülcelâl’e yaklaşacaklar, O’nun rızasını ve sevgisini kazanacaklardır.

Kurban sadece bir hayvanın kanını akıtıp etini dağıtmaktan ibaret değildir. Zaten O Sevgili’nin de buna ihtiyacı yoktur. “Onların ne etleri Allah’a ulaşır, ne de kanları. Lâkin O’na ulaşan yalnızca sizin takvanızdır.” (Hac Sûresi, 22) Kurban kesmek, aynı zamanda içimizde kötü huylarımızı kesip atmaktır.

Kimin içinde bir parça da olsa enaniyet duygusu, bir husûmet kırıntısı, kendini beğenmişlik, gurur, kibir gibi menfî duygular yoktur ki? Öyleyse biz de elimize ihlâs bıçağını alalım, önce içimizdeki enaniyeti bir güzel boğazlayalım. Sonra husûmeti, hırçınlığı, asabiyeti ve hiddeti kesip atalım. Dostlukları perdeleyen, muhabbete gölge olan, barış ve kardeşliğin önünü kapatan ne kadar yabanî duygu ve düşünce varsa, hepsini Allah rızası için kurban edelim.

İşte o zaman Kadir-i Mutlak olan Rabbimizin huzurunda başımız öne eğilir, yüzümüz yere değer, alnımız secdeye kapanır. Böylece Rabbimize en yakın hâle gelmiş oluruz. Zira Allah Resûlünün (asm) ifadesi ile, “Kulun Allah’a en yakın olduğu an, secde ânıdır”. İşte bu an, bizim için en büyük saadet ve mutluluk, en sevinçli bir bayram olacaktır. Kalpler bu huzurla dolacak, gönüller bu sevinçle coşacaktır. Gönüllerde mutluluk tabloları meydana gelecektir.

Biz de bu bayram vesilesiyle gönül aynamızın pasını silelim, kalbimize saykal (cilâ) vuralım. Mutluluk tablolarını doya doya seyredelim.

Gönül aynanız berrak, kalbiniz nurlu, Bayramınız mübarek olsun diyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*