Kurtarın milleti şu futbol saçmalığından…

Çocukluğumdan beri şu futbol saçmalığını anlamamışımdır. Üstelik de biz, öyle taşrada filân değil, futbolun merkezlerinden biri olan Ankara’da yaşıyorduk. 60lı yıllarda,  benden tam beş yaş büyük ağabeyim ve üç arkadaşı, Ankara 19 Mayıs stadyumunun maraton büfesini kiralamışlar, orada stada gelenlere satış yapıyorlardı. Biz de yine o üç arkadaşın, yine arkadaş olan üç kardeşi, maç olduğu günlerde onlara yardıma gidiyorduk. İnanın o zamanın meşhur futbolcusu Pele gelmişti. Milli maç vardı. Millet bir gün öncesinden yatağını yorganını alıp stadyuma gelmişti ama inanın ben o maça bile dönüp doğru dürüst bakmadım. Öyle bir zamanda dahi alâka kesbetmiyorduk. Tabii bu fıtrat meselesi, bana çok lüzumsuz geliyordu. Mantıken düşünüyordum, “ne faydası var bana?” diye. Öyle ya, ne dünyevî, ne de uhrevî bir faydası yoktu bu saçmalıkların. Bilmiyorum ama bana göre çok saçma gelen bu futbolun peşine düşüp, birbirini yiyip bitiren, kavga gürültü yapan ve maalesef bir hiç uğruna, lüzumsuz bir şey için birbirini öldürecek kadar canavarlaşanları hiç anlamıyorum. Yazıktır günahtır. Hele şu son haberde, iki genç çocuk, biri birini bıçaklayıp öldürmüş ya, o kadar çok canım sıkıldı ki. “Niye kardeşim, sebeb ne? Size faydası ne?” diye bir sürü suali peş peşe sıraladım.

Tabii bence bu işi dünyanın başına saran Yahudi vs gibi milletlerdir. Öyle bir hale getirmişler ki, o milletin, devletin vatandaşını, insanını bu lüzumsuz işle meşgul edip, iyi şeyleri düşünmelerinden alıkoyuyorlar. Doktor olan bir arkadaşım anlatmıştı. Bir kongre için İspanya’ya gitmişler. Orada, bu General Franco’nun niye bu kadar fazla iktidarda kaldığını sorduklarında; Franco’nun futbol sayesinde halkı uyuttuğunu ve dolayısıyla da, halkın düşünmeye vakti kalmadığından o da iktidarını sürdürdüğünü söylemişler. Hatta yakınlarına şöyle söylediğinin rivayet edildiğini de anlatmışlar: “ Ben ortaya bir Real Madrid takımı sürdüm. Halk onun peşine düştü. Maç öncesi üç gün maç heyecanı ve tahminlerle v.s ile kendini avuttu. Maçtan sonraki üç gün de maç kritiği yaparak vakitlerini geçiriyorlar, dolayısıyla da benimle uğraşmaya vakitleri kalmıyordu”

İşte anlatılan doğru veya yanlış. Ama vakıa da ortada. Lüzumsuz ve çok kimseye de faydası olmayan bu işten birileri parsayı toplayıp; köşeyi dönerken, ikbalini temin ederken, kendilerinin hiçbir faydasını görmedikleri halde, Hem malları, hem canları, hem de vakitleri boşa giden insanlara ne oluyor? Onları anlamakta biraz zorlanıyor insan. Çocukluğumuzda fıkra gibi bir şey anlatılırdı. Bir zaman Anadolu’dan İstanbul’a birkaç arkadaş gelmişler. Bu futbol işini görünce merak etmişler “bu nedir, nasıl bir şeydir?” diye. Ve bir arkadaşlarını seçmişler, diğerleri de ortak bir bilet alıp, o seçtikleri arkadaşlarını maça yollamışlar. “Sen git, iyice bak ne yapıyorlar, gelince de bize anlat diye tenbihlemişler. Adam maç sonrası gelmiş ve arkadaşları da merakla onun anlattıklarını dinlemektedirler. “Vallahi kıyamet gibi insanlar dört yakaya toplanmış oturuyolar. Onbir adam da çimenlerin üstüne çıkıyolar. Ortaya bi gabak goyuyolar. Boyuna ona depip duruyolar. Arada sırada da ‘go go (gol gol) ‘ diyolar” demiş.

Gerçekten de bu maçların, futbolun, ondan sebeblenen bir avuç insan (futbolcu ve kulüpler v.s) dışındakilerin, boş ve lüzumsuz olarak kendilerini parçalamaları, ortalığı ve stadyumları toz-duman etmeleri, kavga, gürültü ve icabında birbirini öldürmeleri anlaşılır bir şey değildir.

Bir defa en başta, baştakiler, Allah Resulü (asm)ın “lüzumsuz şeyi terk etmesi, kişinin imanındandır” hadis-i şerifini idrak edip, bu hastalığın lüzumsuzluğunu idrak edip, sonra da gençleri, halkın bazılarını bu illetten kurtarmaları lâzım. Yoksa çok yazık olacak. Milletin parasına puluna, malına canına…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*