Kurtuluş Savaşı Bir İslam Savaşıydı

Prof. Dr. Cemil Koçak, “Kurtuluş savaşı bir ‘İslâm mücadelesi’ idi. Birçok İslâm unsurunun mücadeleye katılmasını sağlayan şey, İslâmın kendisiydi. Ama ‘İzmir’in kurtuluşu sonrasında Atatürk açısından İslâm ortak paydasına ihtiyaç kalmadı” dedi.

 

SİLÂH ARKADAŞLARI DA FARK ETTİ

TRT’deki Kozmik Oda programında konuşan Koçak, “Zaman, Atatürk’e 1922’de mektup yazan Said Nursî’yi haklı çıkardı. Atatürk’ün din konusunda gideceği yolu silâh arkadaşları da sezip fark ederek muhalefete geçtiler” dedi.

Said Nursî haklı çıktı

TRT Haber kanalından, Rıdvan Memi’nin hazırlayıp sunduğu “Kozmik Oda” isimli programına konuk olan Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemil Koçak, gündeme damga vuracak ve çok tartışılacak açıklamalar yaptı. Prof. Koçak, Said Nursî’nin, Ankara’ya geldiği zaman tam o dönemde yeni sürecin başlangıcı ve o yeni süreç öncesindeki tartışmaları ve çatışmaları hemen fark etmiş olması gerektiğini belirterek, “1. Meclis’te biliyorsunuz iki farklı büyük grup var ve bu iki grubun birbiriyle olan siyasi ve ideolojik mücadelesi söz konusu. Ve bu iki grup arasındaki önemli farklardan bir tanesi yeni Türkiye’nin nasıl formüle edilmesi gerektiği konusu. Modernizasyon projesi yeni Türkiye’de uygulanacak ama ne kadar ve nasıl uygulanacak?” dedi.

ZAMAN SAİD NURSÎ’Yİ HAKLI ÇIKARTTI

Prof. Koçak, “Said Nursî bunu sezmiş ve bir ön almak mı istiyor?” şeklindeki soruya, mektuptan algıladığının bu olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: “Bir çatışma var. Hangi tarafın daha ağır basacağı belli değil. Atatürk’le yapmış olduğu konuşmadan herhalde o grubun daha ağır basabileceğini sezmiş, endişe etmiş olmalı ki, o grubun da kendi düşüncelerinin yanında saf tutmalarını sağlamak üzere bazı tavsiyelerde bulunuyor. Zaman, Atatürk’e 1922’te mektup yazan Said Nursî’yi haklı çıkarttı. Said Nursî ve bütün muhaliflerin söyledikleri bir anlamda doğru çıkıyor. Bu şekilde yapılan bir devrimden toplumun alacakları kalıcı olmayabilir. Bu görülüyor’’ Kurtuluş savaşı dini bir savaştı, ‘İslam mücadelesi’ olarak yapıldı.”

MECLİS DİNÎ TÖRENLE AÇILDI

“Mektubunda bir anlamda bu duruma zımnen işaret eden Said-i Nursî’yi haklı mı çıkartıyor?” sorusuna ise, Prof. Koçak şöyle cevap verdi: “Evet. Kurtuluş savaşının temel ideolojik sloganlarının hemen hemen hepsi İslami sloganlardır. O yüzden zaten Meclisin açılışı Cuma gününe rastlamıştır, dini törenle açılmıştır. Şu kadarını söyleyeyim; dini törenin anlamını vurgulamak bakımından hiçbir Osmanlı meclisi dini törenle açılmamıştır. Türk milliyetçiliği üzerinden mücadele vermeye kalkarsanız sizin arkanızdan gelecek olanlar çok sınırlı olur. Ve bu mücadele daha başlamadan biter. Savaşa katılanların hepsi bir din savaşına katıldığını ‘gavurlara’ karşı bir İslam mücadelesine katıldığını bilerek katılıyorlar.”

ŞÜKÜR DUÂSI EDELİM

Prof Koçak, “Bu ortak payda olmasa belki olmayacak?” şeklindeki bir soruya da, “Olmayacak. Ayrıca birçok İslam unsurunun mücadeleye katılmasının sağlayan şey de İslam’ın kendisi. ‘İzmir’in kurtuluşu sonrasında ‘İslam’ ortak paydasına ihtiyaç kalmadı” diye cevap verdi. “Mete Tunçay, bu durumun 9 Eylül’e kadar devam ettiği söylüyor ve şu anekdotu aktarıyor, ‘İzmir’in kurtuluşundan sonra maiyeti Mustafa Kemal’e Hacı Bayram’a gidelim ve şükür duası edelim diyorlar. Atatürk benim böyle bir borcum yok diyor.’ O nokta itibariyle Atatürk’ün “İslam tutkalına” ihtiyacı kalmadı mı?” şeklindeki bir soruya ise Prof. Koçak, “Evet, yavaş yavaş o süreçten ayrılık başlıyor. Said Nursî’nin 10 madde halinde mektubunda yapılmasını istediği işler ve tavsiyeleri okuduğu zaman Atatürk muhtemelen Said-i Nursî ile hiçbir şekilde politik olarak bir ilerleme sağlayamayacağını anlamıştır, muhtemelen bunu da okuduğu zaman… ‘Atatürk’ün seküler yaklaşımı silah arkadaşlarını muhalefete itti’” şeklinde şeklinde cevap verdi.

SİLÂH ARKADAŞLARI DA FARK EDİYOR

Prof. Koçak, cevabının devamında şunları da söyledi:  “Atatürk’ün dine genel yaklaşımını ortaya koyan pek çok cümlesi var, fakat esas itibariyle olan şey şu; Atatürk’ün gideceği yolu, yazdığı mektup dolayısıyla sadece Said Nursî değil, silah arkadaşları da fark ediyorlar. Muhalefete geçmelerinin esas nedeni de bu sezgileri ve anlayışlarıdır. Karabekir Paşa, Cebesoy Paşa, Refet Bele Paşa, Halide Edip ve eşi. Milli mücadelenin önde gelen isimleri bu duruma karşı çıkıyorlar.

DİNİ DENETİM ALTINA ALMAK

“Fakat din dışı bir yapılanma öngörüyorsa Atatürk niye din işlerini örgütlemeyi planlıyor?” sorusuyla ilgili olarak Prof. Koçak şunları anlattı: “Çünkü ya bunu tamamen tasfiye edeceksiniz, Rusya’da Bolşeviklerin yaptığı gibi. Din ve dinî olan her şeyi bir kenara atacaksınız… Bu kadar radikalizm burada görünmüyor. O halde yapmanız gereken ikinci olasılık; bunu denetim altına alacaksınız. Eğer dinsel cemaatleri ve dini rejime karşı bir tehdit olarak görüyorsanız, bütün bunu devletin ve rejimin denetimi altına alabilmektir. Diyanet İşleri Başkanlığı formülü bunu mükemmel bir şekilde çözecek bir formül.” 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*